… AYAĞIMIZI KAYDIRMA

… AYAĞIMIZI KAYDIRMA

İSLÂM DİNİ’NE GÖRE YÖNETİLENLERİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI…

İnsanların en kötüsü, iyiliği kötülükle karşılayan ve insanların en iyisi, kötülüğe karşı iyi yapanlardır. Hazret-i Ali (Radıyallahü anh)

… AYAĞIMIZI KAYDIRMA

Duâm

Allah’ım yüce Allah’ım,

Annemin, babamın,

Abilerimin, ablamın, kendimin,

Tüm ailemin, akrabalarımın

Arkadaşlarımın,

Tüm Müslüman din kardeşlerimizin…

                  Annemin arkadaşlarının,

                  Babamın arkadaşlarının,

                  Ayşe Yengemin,

                  Bana iyilik edenlerin,

                  Benden dua bekleyenlerin,

                  Günahlarını affeyle…

         Bizleri cennet ehlinden eyle…

         Cennet nimetlerini nasip eyle…

         Cehennem ateşinden muhafaza eyle…

         Şeytanın şerrinden bizleri muhafaza eyle…

         İstediğin gibi kul olmamızı nasip eyle…

         Peygamber Efendimizi çok sevmemizi nasip eyle…

         Sırat köprüsünden ayağımızı kaydırma…

                                               Âmin…

                                               Orhan Orgarun

İSLÂM DİNİ’NE GÖRE YÖNETİLENLERİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI…

         1- Siyasî Otoriteye Saygı..

         İslâm dini, bütün toplumsal kurumlarda olduğu gibi en geniş toplumsal kurum olan devlette de nizam fikrine ve uyuma önem verir. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de, “Allah’a, Peygamber’e ve içinizden yöneticilere itaat ediniz” (en-Nisâ 4/59) buyurulmuştur.

         Hz. Peygamber de, “Kendi işlerinizi yürütenlere (devlet adamlarına) itaat edin, Rabbinizin cennetine girin” (Tirmizî, Cum’a’, 81) anlamındaki hadisiyle bu itaatin değerine işaret etmiştir.

         Ehl-i sûnnet anlayışına göre devlet başkanı, günahkar da (FÂSIK) olsa ona itaat etmek gerekir. Bir Ehl-i sûnnet bilgini olan Gazzâlî, “Zalim de olsalar devlet adamlarına hakaret etmek doğru değildir” der ve buna gerekçe olarak Amr b. Âs’ın, “EHLİYETSİZ OLSA BİLE BİR HÜKÜMDARIN VARLIĞI ANARŞİNİN SÜRÜP GİTMESİNDEN DAHA HAYIRLIDIR” sözünü hatırlatır (İhyâ, IV, 85).

Toplumun ve bireylerin huzur ve güvenliğini, mutluluğunu sağlamada tek başına din yeterli değildir; dinin yanında devlet denilen bu otoriteye de ihtiyaç vardır.

         Bu yüzden Hz. Peygamber, Mekke’den Medine’ye gelip de bir devlet kurma fırsatını elde eder etmez vakit kaybetmeden bu yapıyı gerçekleştirmiştir.

Fakat Mâverdî şu önemli uyarıyı da yapmaktadır; Eğer devlet, vatandaşların birbiriyle kaynaşmasını sağlayan, onlara itaat ve dayanışma ruhu aşılayan dine önem vermezse, toplumun kendisine gönüllü saygısını da kazanamaz; toplum üzerinde ancak baskı yoluyla otoritesini sürdürebilir; bu da ona bir ”ZORBA DEVLET” ve “YIKICI DEVLET” haline getirir.

         Şu halde sağlıklı bir din-devlet ilişkisinin kurulması, devletin, toplumun en yüksek değeri olan dine saygı göstermesiyle mümkün olur. Aslında burada “DİNE SAYGI” ifadesi, dinin vazgeçilmez buyrukları olan ADALET, EŞİTLİK, DÜRÜSTLÜK gibi AHLÂKÎ, SOSYAL ve SİYASAL ilkelere de SAYGI; bunları ihlâl etmek ise Allah’ın hükümlerini ihlâl anlamına gelir.

         Nitekim bu anlamda olmak üzere Hz. Peygamber, “CİHADIN EN ÜSTÜNÜ, ZALİM HÜKÜMDAR KARŞISINDA HAKKI SÖYLEMEKTİR” (İbn Mâce, ‘Fiten’, 21; Müsned, V, 251, 256) buyurmuş; yaratana isyan teşkil eden hususlarda yaratılmışa itaat edilmeyeceğini bildirmiştir.

         2- Toplumun haksız yönetime karşı tavır alması Hz. Peygamber’in yukarıda işaret edilen uyarılarını da dikkate alan İslâm bilginleri, devlet ve siyaset adamlarını adalet ve hakkaniyete çağırmayı, buna imkân bulanların önemli görevleri arasında göstermişler; bunu İslâm’da büyük yeri olan emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-mûnker (iyiliği emredip kötülüğüne karşı çıkma) ilkesinin bir gereği olarak görmüşler ve bu görevi kendileri de yerine getirmişler; hatta bu konuda “NASÎHATÜ’L-MÜLÛK, EDEBÜ’LMÜLÛK, ÂDÂBÜ’L VÜZERA, PENDNÂME, NASÎHATNÂME” gibi isimler altında kitaplar yazmışlar, zaman zaman devlet adamlarına uyarı mektupları göndermişlerdir.

         Bu aktîf uyarı görevi öncelikle ilim adamlarına düşer. Bunun yanında İslâm bilginleri, eserlerinde halka da meşruiyet zemininde haksızlıklara karşı koymayı öğütlemişlerdir. İslâmî Literatürde “EMİR Bİ’L-MA’RÛF NEHİY ANİ’LMÜNKER” konusu işlenirken devlet ve siyaset adamlarının haksız ve adaletsiz uygulamalarına engel olma konusunda da geniş yer verildiği görülür.

         Daha çok yapıcı ve barışçı bir karşı koyuş olarak nitelenebilecek bu faaliyetler, haksızlık yapan devlet ve siyaset adamlarını -yeni haksızlıklara ve karışıklıklara meydan vermeyecek biçimde- yazılı ve sözlü olarak uyarmak, protesto etmek, onlarla ilgi kurmamak, onları ziyaret etmemek, hediyelerini kabul etmemek, onlardan maaş almamak, iktidarlarının son bulması için dua etmek gibi yolların izlenmesi şeklinde açıklanmıştır.

         İslâm hukukçuları din, hukuk ve ahlâk kurallarından sapan devlet başkanının doğrudan makamından düşmüş olacağı (İN’İZÂL) veya ÜMMET tarafından düşürülmesi (AZLİ) gerektiği konusunu da tartışmışlardır.

İslâm toplumlarının tarihsel tecrübesinde azîl ve toplu isyan örneklerine pek rastlanmazken yapıcı ve barışçı eleştiriler ve yönlendirmeler sıkça görülür ve bu türün örnekleri ayrı bir literatür teşkil edecek kadar zengindi.

         Gerek azli konu alan hukukî tartışmaların gerekse yapıcı olan eleştirilerin belki de en önemli sonucu, devlet başkanını ADALETLİ DAVRANMA, HALKI DA YAPILAN HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA TAVIR ALMA KONUSUNDA UYARMASI, BU YÖNDE KAMUOYU VE TOPLUMSAL SAĞDUYU OLUŞTURMUŞ OLMASIDIR…

         Kur’ân Ne Diyor?

         “Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme; yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez.” (31. Lokmân Sûresi, Âyet/ 18)



Anahtar Kelimeler: AYAĞIMIZI KAYDIRMA
  • Salı 28.5 ° / 14.1 ° false
  • Çarşamba 26.4 ° / 14.4 ° Güneşli
  • Perşembe 21.3 ° / 10.9 ° Güneşli