Bandırma yangını

Bandırma yangını

Yunanlılar, kenti terk ederlerken, 17 Eylül günü, Bandırma´yı yakmışlardı.

Bandırma´nın, Yunan işgalinden kurtuluşu sırasında Yunanlılar, kenti terk ederlerken, 17 Eylül günü, Bandırma´yı yakmışlardı.

Emin Bülent Volkan, o yangını, 18 Eylül 1338´de, yani 1923´te kaleme aldığı bir yazıyla anlatmıştı. Bu yazıyı, yeni yazıya çeviren araştırmacı-yazar Aydın Ayhan´ın kaleminden sunuyorum.

İlgiyle okuyacağınızı umuyorum.  ÖNDER BALIKÇI

/resimler/2017-1/4/2240519528191.jpg

Bandırma Yangını

(Yunan Fecâyii)

Nâşiri: Emin Bülend

Mahmud Bey Matbaası, 1339

(Bu hatıratın önemi, Bandırma kurtulduğu gün kaleme alınmış ve hemen ince bir kitapçık halinde bastırılıp dağıtılmış olmasındadır. Şimdiye kadar hiç bir hatıra bu kadar güncel olarak yazılıp kamuoyuna sunulmamıştır. Yeni yazıya çevrilirken birkaç sadeleştirme dışında metnin diline dokunulmadı.)

/resimler/2017-1/4/2242207042043.jpg

      ?Taarruz haberi semalarda bir top gibi patlamıştır. İki buçuk seneden beri Türker´i gölgemizden ürkecek kadar korkak yapan zalim Yunanlılar daha ilk taarruzda müthiş telâşa düştüler. Esir bulunduğumuz müddet zarfında geçinmek yüzünden öğrenmeğe mecbur olduğumuz o melun lisan (Rumca) sahipleri öyle anlaşılıyor ki bir an evvel kaçabilmek için çırpınıyorlardı. Şaşkınlıkları âdeta lisanlarından,  hareketlerinden anlaşılıyordu. Bu vaziyeti gören biz Türkler kalbimize sığamayacak derecede bir hisle seviniyorduk. Fakat bu hareketimizi Yunanlılara sezdirmemek için o kadar dişimizi sıkıyorduk ki, iki Müslüman âdeta yekdiğerine selâm vermekten çekiniyordu. Çünkü gerek Yunanlılar gerek Rumlar ve Ermeniler ve gerekse Rumyos Çerkezler lehimize olarak söyleyeceğimiz yalnız bir kelime için, söyleyen ve dinleyen zavallı Müslümanlardan birkaçının felâket ve mahvını intâc edecekti. Bu gibi vakıalar işgal müddetince defâatle şahit olduğumuz vukuatlardandı.

/resimler/2017-1/4/2202161207059.jpg

      Meselâ; zikredilen anasırdan herhangi birinin velev ki o kimse kendi milleti indinde hakir bir kimse olsun, Müslümanlardan bir şahsa karşı en ehemmiyetsiz veyahut hiç asılsız bir sebeple o kahrolası Yunan Hükümetine şifahi bir ihbar atta bulunur. Daha doğrusu hükümete değil bir Yunan neferine: ?Afto eginos!? gibi bir iki kelime Rumca ile bir Türk´ü gösterse, zavallı Müslüman yaka-paça ?Burus felaki? cümlesiyle tevkifhaneye isal olunurken yolda tesadüf eden Rum ve Ermeni çocukları yalan-yanlış ilâvelerle; ?Afto Kemalist !? diye gürültüye başladı mı, işiten kefere çoluk çocuk, erkek, kadın bir cemm-i kâfir ile kapatırlar. Bu zavallı mevkuf ne aranır, ne sorulur, iki ay sonra ifadesi alınır, şahide, ispata lüzum görmeden asgarî beş sene olmak üzere tecziye edilir. Mevkufun ifadesi alınıncaya kadar pek ender müstesnası olmak üzere ihtilâttan menedilir. Bu hakikat karşısında mümkün mü bir kimse siyasi bir kelime sarf etsin?..

/resimler/2017-1/4/2202380733491.jpg

      Son zamanlarda o kadar tazyik etmeğe başladılar ki, ahali akşam-sabah saatle işbaşına gidecek, üç kişi bir mahalde oturamayacak, herkesin hareketinden şüphe edilecek, değil bizzat siyasi görüşen, hatta işitip de ihbar etmeyenler bile idam cezasıyla tehdit edildiler. Bandırma´da gün geçmez ki zavallı bir Müslüman kurşuna dizilmiş olmasın...

/resimler/2017-1/4/2202592765021.jpg

      Yunanlılar, mağlûbiyetleri başladığı günden itibaren şiddetlenen inzibatları dolayısıyla Müslüman ahali evlerinden çıkmamağa başladılar. İlk günlerde ahaliyi adaletlerine ikna etmek için bazı müstesnalardan maada, bu müstesnaların hâlâ hayat ve mematları meçhuldür, bütün mahpushaneleri tahliye ettiler.

/resimler/2017-1/4/2235456084688.jpg

      Yenildiklerini anladıktan bir gün sonra tevkîfat başladı. Korkaklıkları o dereceye vardı ki, sebepsiz kahvelerden-sokaklardan adam toplamağa başladılar. Firarlarından on dört gün önceydi. O gün gördük ki memleket eşrafından dört-beş kişi sebepsiz tevkif edildiler. O günün akşamı bir kahvehanede bir arkadaşımla oturuyordum. Tanıdığım bir Yunan jandarması geldi. Rumca selâmdan sonra arkadaşımı karakola götürmek istediğini söyledi. Bu ani vaziyet karşısında verilen emre uyuldu. Birkaç dakika tereddütten sonra dillerini bildiğimi dikkate alarak onları takiben karakola gittim. Karakol kumandanı bulunan jandarma başçavuşu mağrur ve sert. Ben mültefit bir vaziyetle selâmladıktan, sonra arkadaşımın tevkif sebebini sordum. Sebebini bilmediğini, tevkif için emir aldığını, fazla sual sormamalığımı ihtar etti. Geri dönmeğe mecbur oldum. Sabah olur olmaz arkadaşımı sebepsiz olarak tevkif ettikleri için kumandanlığa şikâyet ettim.

/resimler/2017-1/4/2228204826131.jpg

     Vaka´dan bir-iki ay önce Bandırma´da neşredilmekte olan ?Adalet? gazetesi müdürü hain Ali Sami tehdit ile melun gazetesine, daha doğrusu hezeyan namesine abone bedeli toplamağa başlamıştı. Müracaat edilen zevat Ali Sami´nin şerrinden çekinerek senelik abone bedeli olan iki lirayı vermeğe mecbur oluyorlardı. ?Mezkûr gazeteye abone olmak İşgal Kumandanlığı´nın emri icabından imiş.? Tabii herkes gibi bize de müracaat edildi. Tesadüf Çerkez beylerinden birinin ticarethanemde bulunmasını fırsat bilerek Ali Sami´nin yaptığının doğru olup olmadığını sordum. ?Bunun herhalde kumandanlığın haberi olmadan yapılan bir şey olduğunu, şikâyet edersem bana yardım edeceğini? söylediği zaman şikâyet etmiştim. İşgal Kumandanı şikâyetime cevaben; ?mevkiinin gazete müvezziliği (dağıtıcılığı) değil pek büyük bir makam olduğunu, mamafih bütün şikâyetlerimi dinleyeceğini? söylemişti.

/resimler/2017-1/4/2228553107844.jpg

      Bu defa da o zamanki vaziyetten cesaret alarak maruzatımın dikkate alınacağını zannederek müracaat etmiştim. Yine lütfen kabul olundum. Fakat müracaatımın sebebi anlaşıldığı zaman sert bir çehreyle ?oturmamı,? aynı zamanda masa üzerinde bulunan bir listede birçok ismi araştırdıktan sonra, ?aradığım zatın tevkifinin herhâlde lâzım geldiğini ve tevkif olunacakların hepsinin otuz altı kişi olduğunu, bunların otuzunun yerli Rum eşrafın iltimasıyla salındığını, kalan altı zavallının herhalde tevkiflerinin icap ettiğini? hakaret eder gibi söyledi.

/resimler/2017-1/4/2229187952172.jpg

      Ben soğukkanlılıkla, mahkûmların kaç kişi olduğunu değil, tevkif sebebi olduğunu söyleyince, daha sert bir çehreyle; ?Yunan Hükümet-i Fahimesi aleyhinde yapılacak ihtilâla önayak olan bu adamların idama mahkûm olduğunu, bugün veya yarın mahkeme edilmeden idam hükmünün icra edileceğini ve  artık bir şey sormadan çekilmemi, yoksa benim de aynı suça ortak addolunmazlığımın hiçbir mahzuru olmayacağını? da hayretle işittiğim zaman bir dakika evvel oradan savuşmak mecburiyetinde kaldım. Bilâhare ilk işim din kardeşlerimden en uyanık olanlarına vaziyeti tebliğ etmek oldu.

/resimler/2017-1/4/2229463733906.jpg

      Herkes korku yüzünden evinden çıkamaz oldu. Yunan nakliyatı, daha doğrusu firarı pek süratle devam ediyordu. Bandırma Körfezi ta boğazına kadar nakliye ve Harb gemileriyle dolmuştu. Liman dâhilinde bulunan vapurları saymak mümkün değildi. Altmış-yetmiş kadar olduğu söyleniyorsa da, muhakkak değil, belki de daha fazla idi.

/resimler/2017-1/4/2216044186515.jpg

      Bu müddet zarfında ?Picinkos? havalisinin hicret eden Rum muhacirlerinin, yerli Rum ve Ermenilerin mecburi hicretleri dolayısıyla İslâm ahaliye yapılmadık hakaret kalmıyordu. Firari ordunun ağırlıkları ve hayvanları, mukaddes ibadethanelerimizde, yıkılan, kırılan ticarethanelerimizde barındırılıyordu. Ama en zoru da Yunanlılarla beraber kaçmak zilletinde bulunan Çerkezlerin mezalimi idi. Bu şerîr adamlar zavallı Müslümanlara yapılan ve yaptıkları mezalim kâfi gelmiyormuş gibi son bir darbe daha indirmek istiyorlardı. Zira Çerkez Ethem ve avenesinin Ankara Hükümeti tarafından tard edildikten ve bu Yunanlılara iltica ettikten sonra bu millet tamamıyla şımarmıştı.

/resimler/2017-1/4/2302516116514.jpg

        Şehir dâhilinde muharip gibi silâhlı gezen bu adamlar önüne geleni ısırır, arkasına geleni teperlerdi. Pek azı müstesna olmak üzere hiçbir işle meşgul olmayan bu adamlar kayıtsız-şartsız Türker´i haraca bağlamışlardı. Evvelce sığır çobanlığı yapan her birinin birer bey gibi keselerinde beşer-onar bin lira bulunuyordu. Bu para sırf Türklerden ve köylülerden cebren alınan paralardı. Çünkü onlarda silâh vardı ve Türker´in elleri-kolları bağlı vaziyetteydi. Son günlerde sekiz-on kişilik bir Çerkez çetesi vapura binmezden birkaç saat evvel mahallelerin ihtiyar heyetlerine şifahi bir ültimatom verdiler. Şöyle ki; Türkler kendilerine istedikleri binlerce lirayı vermezlerse Bandırma´nın yakılıp ahalisinin katledileceğini söylediler. Para verildi. Ardından ikinci firari bir çete daha geldi. Bu defa çarşılarda ve mahalle aralarında yakaladıkları Müslümanları han ve otellerde hapsedip dayak ve öldürme tehdidiyle gene para aldılar. Akşam oldu mu evlerden bazısının oğlu, bazısının babası eve dönmez. Bir taraftan asker açlıktan evlere saldırdığı gibi, diğer taraftan da bu gibi vukuat cereyan ettikçe evlerden çıkılmaz oldu.

/resimler/2017-1/4/2217287625678.jpg

      Son rezîlâne firarlarına üç gün kalmıştı ki, saat dokuz sıraları idi. Ancak kapılarının önüne kadar çıkabilen erkeklere; ?silâh ile adam topluyorlarmış? dediler. Bu acı cümle herkesi titretti. Ve hakikaten beş dakika sürmemişti ki sokak başlarında dikilen üçer-beşer süngülü karşısında kalındı. Göze görünen ve kaçmayanlar koyun sürüleri gibi bilinmeyen bir yere doğru sevk edilmeğe başlanıldı. Daha sonra kapılar vurularak; içeride erkek olup olmadığı sorulmağa başlandı. Çıkanlar gürültüye gitti. Tehdide aldırmayanlar evde kaldılar. Fakat bu kalan kısım sekiz-on hanede birdi. Yani cim karnında nokta gibi erkek kaldı. Evde kalanlarla kadınlar, gidenlerin akıbetlerinin ne dereceye kadar vahim olduğunu tahmin edemiyorlardı. Zira herhâlde iyi bir maksatla toplanmadıkları belliydi. O akşam üç bin kadar olduğu anlaşılan bu insanların hayat ve mematlarına dair haber alınamadığından beşikteki çocuğa kadar kimse uyuyamadı. İşitilen mitralyöz seslerini bastıran patırtı-kütürtü sebebiyle zavallıların hayatlarından endişe ediliyordu.

/resimler/2017-1/4/2217500282317.jpg

      Gece yarısı zaman zaman duyulan kadınların feryadı endişeyi takviye ediyordu. Sabah erkenden tecavüzden kurtulan kadın ve çocuklar sokaklara fırladılar. Zira bazısının babası, bazısının kardeşi kayıptı. Her kadın ve çocuk ümitle öteye-beriye müracaat etmeğe başladı. Sonunda, toplanan insanların Bandırma´ya yarım saat mesafede bulunan ?Mamun Altı? nam mahalle sevk olunduğu haber alındı. O gün akşama kadar her aile mevkufuna ekmek ve su taşıdı. Bir kısmının ekmek götürecek kimsesi olmadığı gibi, bir kısmının da götürecek ekmeği yoktu. Bir kısmı da civar köy ve nahiyelerin ahalisindendiler.

/resimler/2017-1/4/2218075126441.jpg

      Aynı gün de Bandırma Limanı´nda istasyon muhafızı olarak iki Fransız gemisi bulunuyordu. Tarafsız olan bu gemi süvarilerine müracaat olundu. Erkeklerin mahpus, Bandırma´nın yanmak ve ahalinin katliam tehlikesinde olduğu söylendiği zaman; ?katiyen böyle bir muhatara olmadığına, ancak Türklerin bir ihtilâle meydan vermemesi için muvakkaten tevkif olunduklarına? ikna ettiler. Fransızların bu teminatına karşı biraz müsterih olundu. Ertesi gün gene aynı şiddetle erkekler aranıyordu. Bizzat kapıma gelinip dört-beş defa ismimle ?çıkmaklığım? söylendi. Ben de tabii komşudan komşuya kaçıyordum. O gün öğle üzeri tevkif edilen binlerce kişi Bandırma´nın Haydar Çavuş Camii´ne getirildi. Binlerce kişi üst üste denilecek şekilde dolduruldu.

/resimler/2017-1/4/2230307328506.jpg

      O gün top ve silâh sedaları müthiş tarakalarla patlamağa başladı. Mermiler yüksekten görülebiliyordu. Muzaffer Ordumuzun top sedalarını tanıyorduk. Karşılıklı mermilerden kasaba içine de düşmeğe başladı. Bandırma bir harb yeri olmuştu.

/resimler/2017-1/4/2231030454091.jpg

      Yunanlıların pek yakınımızda bulunan üç top bataryası ateş ediyordu. Denizden Yunanlıların Averof, Kılkış ve emsali gemilerinin müthiş topları aynı zamanda patlıyordu. Bir taraftan çoluk-çocuğun, babalarının kardeşlerinin hayat ve mematları, diğer taraftan top-tüfek sedaları, feryatlar gökyüzünü dolduruyordu. İkindi üzeri idi ki, gemilerden atılan bir yangın mermisi sahildeki büyük tütün mağazalarını yaktı. Alevler gökyüzünü sardı. Günlerden beri kulakları dolduran ?umumi yangın? zannıyla kıyametler kopmağa başladı.

/resimler/2017-1/4/2221207317727.jpg

       Top tarakaları olanca şiddetiyle devam ediyordu. Açlıktan sokaklarda başıboş gezen yüzlerce, hatta binlerce muhtelif hayvan; beygir, katır, merkep, öküz, inek, koyun, keçi gürültüsüyle insanların feryadı tarif edilmesi mümkün olmayan bir vaziyet idi. Bir saat devam eden yangın yalnız tütün mağazalarının yanmasıyla sonuçlandı. Harb bütün şiddetiyle devam ediyordu. Zulmet ortalığı kaplamağa başladı.

/resimler/2017-1/4/2221507787072.jpg

       Bu gece de salimen sabahlanırsa Müslümanların salâh bulacağı, çünkü ertesi gün muhakkak Türk Ordusu´nun şanlı bayrağının memleketimizi şereflendireceği kanaati içimize doğuyordu.

/resimler/2017-1/4/2222128412574.jpg

       Korku ve heyecan içinde çoluk-çocuk dertleşirken canhıraş bir surette avaz edilen ikinci bir ?yangın var!? sedaları ortalığı çınlatmağa başladı. Herkes bu ikinci yangının herhâlde tahmin edilen ?umumi yangın? olduğunu zannediyordu. Artık oturulamazdı. Mütereddit bir vaziyette meskeninden fırlayan ahali sokaklarda Yunanlılardan kimse kalmadığını görmeğe başladı.

/resimler/2017-1/4/2222400131907.jpg

Ateş gökyüzünü kıpkızıl kaplamış, kıvılcımlar saçıyordu. Bomba, top, tüfek, insan, hayvan sedaları kulakları dolduruyordu. Yunanlılar kaçmış, yalnız fedai olduğunu bilâhare anladığımız birkaç yüz kişiden ibaret silâhlı Ermeni ve Rumlardan başka kimse kalmamıştı.

/resimler/2017-1/4/2223078569855.jpg

      Mahzenleri binlerce bombayla doldurulmuş olan Haydar Çavuş Camii´nde mevkuf üç bin kişi, hariçten sesleyen hamiyetli bir Müslüman´ın ikazıyla kapıları, pencere demirlerini kırmak, kendilerini ikinci kattan, hatta minareden atmak suretiyle dışarı fırladı. On-on beş dakika geçmemişti ki müthiş bir tarakayla caminin berhava olduğu görüldü.

/resimler/2017-1/4/2223357320464.jpg

       Yangın bütün dehşetiyle etrafı sardı. Yüzlerce Müslüman yangını söndürmekle uğraşırken, diğer taraftan Ermeni fedailer ellerinde gazlar, paçavralar olduğu hâlde etrafı ateşliyorlardı. Bunu gören ahali canını kurtarmak için o yana koşmağa başladı. Yangın o kadar şiddetlendi ki âdeta her taraf birden yanıyordu. Meskeni değil, canı kurtarma zamanı gelmişti. Çünkü göz önünde insan boğazlanıyor, sürülerle çoluk-çocuk ateşe atılıyor, bilinmeyen yerlerden gelen kurşunlar insan öldürüyordu.

/resimler/2017-1/4/2224072633470.jpg

      Çarşafsız fırlayan kadınlar, ayakkabısız uğrayan erkekler, ebeveynini kaybetmiş çocuklar, zevcini, zevcesini, kardeşini, hemşiresini, anasını, babasını hatta aklını kaybetmiş insanlar kırlara iltica etmeğe başladılar. Anlatılamaz bir manzara...

/resimler/2017-1/4/2224449978087.jpg

       Artık Bandırma tamamıyla alevler içinde kalmış, ahali de ümitsiz bir vaziyetle uzaktan bu manzaraya için için ağlamakla cevap veriyordu. Bu vaziyette iken ani bir felâket daha baş gösterdi. Ermeni fedailer ahalinin arasına dağılmış, Paşabayırı nam hakim mevkie mitralyözler kurulmuş, katliam başlamak üzere iken, tehlikeyi hisseden bir Türk genci hayatını tehlikeye atarak çeyrek saat mesafede bulunan ve Bandırma´nın işgalini sabah aydınlığına tehir eden Türk Ordusu´na ?bir an evvel yetişmezlerse ahalinin mahvolacağını? ihbar eder etmez, Ordu´nun her biri aslan kesilen süvarileri Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri´nin selâmını müjdeleyerek ahalinin arasına girdikleri zaman; alkış ve ?yaşasın!? sedaları arasında silâh sesleri yükselmeğe başladı. Önümüzde on beş-yirmi (Ermeni) fedainin öteye, beriye silâh attıkları müşahede olunmağa başlandı.

/resimler/2017-1/4/2225111384821.jpg

      Ahaliden bazıları, yüzde beşinde bulunan silâh ve hatta bir kısmında bulunan bıçak ve sopalarla bunlara hücum ettiler. Ve bu iş sabaha kadar devam etti. Bu Ermeni fedailerden birkaç yüz adedinin lâ´şesi meydanda kaldığı gibi sabahleyin erkenden hatıralarda unutulmayan güzel Bandırma bir ateş kurganı olmuştu. Kırlarda bir insan kitlesi hâlindeki ahaliye acı bir manzara olarak göründü.

/resimler/2017-1/4/2232208424356.jpg

      Bandırma Körfezi´nde ve liman içerisinde deniz üzerinde bir tek gemi olmadığı gibi, ne bir kayık ne de bir direk kalmıştı. Marmara havalisine çıkan Yunan gemileri iki gün daha ?aşırtma? suretiyle Bandırma´yı tahrip ettiler. Nihayet muzaffer Ordumuzun uzun menzilli topları bunları da firar ettirmeğe muvaffak oldular. Ahali, mantar gibi ortada kaldığı zaman kendisine bir mesken bulmak için kısmen etraf köy ve kasabalara dağılmağa mecbur oldular. Çünkü altı bin haneden ibaret olan Bandırma´nın beş bin hanesi kâmilen yanmış, en fazlası Çınar Mahallesi olmak üzere muhtelif mahallelerde bin hane kalmıştı.

      Bandırma´nın başına gelen facianın hatırası bundan ibarettir.?

                                    18 Eylül 1338 Bandırma / Emin Bülend

/resimler/2017-1/4/2243148905963.jpg

 

 /resimler/2017-1/4/2244447657679.gif /resimler/2017-1/4/2243572969277.gif/resimler/2017-1/4/2244253282461.gif



Anahtar Kelimeler: Bandırma yangını
  • Çarşamba 25.8 ° / 13.4 ° false
  • Perşembe 23.1 ° / 11.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 23 ° / 11.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı