BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM…

BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM…

Hamd, varlığın gerçek sahibi Allah’a mahsustur.

“Meşru olan herhangi bir şeye (Bismillâhirrahmanirrahim) ile başlanılmazsa hayır ve bereketi kesilmiş olur.” Hazret-i Muhammed (s.a.v.)

                Bismillâhirrahmanirrahim.. Hamd, varlığın gerçek sahibi Allah’a mahsustur. Salât ve selâm en büyük insan ve Allah elçilerinin sonuncusu Hazret-i Muhammed (s.a.v)’in ve onun soyundan gelenlerin, nurlu yolundan ayrılmayanların üzerine olsun.

                Sevinerek görüyoruz ki, son yıllarda Türk düşünce ve hayatına önemli sayıda İslâmî eserler kazandırıldı. Aslında bu, fikir ve vicdan hürriyetine gönülden bağlı ülkeler için başka türlü olmasının asla imkânı olmayan tabiî (normal) bir olaydır.

Öyleyse, mademki fikir ve vicdan hürriyetine saygılıyız, hemen hemen her çeşit fikir malzemesini halk, aydın ve yeni yetişenlerimizin önünde Cihanşümul (Âlemi kavrayan, dünya çapında.) bir kütüphane zenginliğinde sermeliyiz ki, milletimiz yolunu ve istikametini hür ve bağlayıcı olmayan şartlar altında da kendisi seçsin.

 İşte bu prensip büyük kuvvetle bağlı oldukları yeryüzünün İslâm düşünürleri ahlâki görüşlere bünyesi itibariyle en çok yabancı kalan hürriyet ve serbestliği benimsemiş ülkelerde İslâmiyete dair her şeçit esere düşünce dünyalarında yer vermektedir.

Kaldı ki yabancı diyarlarında kurtuluş reçeteleri arayan bahtsız ülkemiz, İslâmlığın fikir ve ruh dünyasını aksettiren eserlere sırf fikre ve buluşlara saygınlığını ispat etmek için değil, semasını parlak ve batmaz güneşlerin aydınlattığı birkaç devrelik mes’ut geçmişi ve son Hak Müslümanlık Dinine sıkı sıkıya bağlı olduğu için ona vermek zorundadır.

                Sayın pek kıymetli okuyucu!

Sözün burasında, belki Türk aydınının İslâm’a karşı olan bütün dünya eserlerine kucak açarken, yüzde doksan beşlik halk çoğunluğunun Müslüman olması gerçeğine rağmen, bu mübarek dinin en ma’sum prensip ve mefhumlarına (Anlaşılan, kavranmış.) uygun olarak yaşamak hakkını tanımadığı günler hatıra gelecektir.

Ama bizce bu kara geçmişe bakıp üzülmek değil de. Yüce Allah’ın “Kur’ân-ı Kerim’i biz indirdik onu koruyacak olan da yine biziz.” Âyet-i celîlesinin gerçekleşmesinin özlü bir sonucu olarak yeni neslin tahsil çağındaki imanlı ve memleket sever gençleri arasında toplanıp gelişen hamleci ve yapıcı bir kadronun va’dettiği parlak geleceği görüp sevinmek lazımdır.

                Allah’ın Nur’unu karartmak isteyenlerle mücadele edenlerin en büyük yardımcısı, elbette ki yüceler yücesi Allah-u Teala olacaktır.

                İslamiyet’le ilgili eserlerin en önemlileri elbette ki, bu yüce dinin beş ana temelini (şartını) ele alan eserlerdir. Bu hususta sağlam ve doğru bilgi sahibi olmak her Müslüman’a farzdır.

                Bu sahadaki bilgilere hal’in (an’ın) bilgisi mânasına gelmek üzere “İLM-İ HAL” adı verile gelmiştir. Yâni “Müslüman kişiye hayatının her anında lâzım olan, öbür ilimlerin hepsinin üstünde bir önem taşıyan ilim kolu” demektir.

                Bu konuda dilimizde aralarında değerli kişilerin tebrike lâyık çalışmalarla meydana getirmiş olduklarının da bulunduğu azımsanmayacak sayıda kitaplar vardır.

Ama hemen hemen hepsinin dili, ilerisi için ûmit kaynağımız olan genç neslin anlayamayacağı kadar eskimiştir. Bu sahada daha anlaşılır Türkçe bir kitap meydana getirip isteklilerin, bu konuda uzman kişilerin ifadesiyle kitap sunmak acil olarak yapılması gerekmektedir.

                Tek dileğimiz böyle bir eserin Müslüman Türk halkımıza en geniş çapta faydalı olmasıdır.

                Muvaffakiyet, O’nun yardımı olmadan sineğin bile kanadını kıpırdatamayacağı, her şeyin gerçek sahibi olan Yüce Allah’tandır.

                Böyle bir eser meydana getirmek ve onun elden ele, nesilden nesile intikal şerefine nail olmak, hazırlanacak olan bu kıymetli eserin mevzuu itibariyle de kıymeti düşünülürse mânevî kazançların en büyüğü olur.

                Başlatılan her işte, niyet esas olduğuna göre, ilâhî mükâfatın derecesi, niyetteki ihlâs kuvvetine bağlıdır.

                Allah rızası için bir ise başlamak, dine hizmet gayesini taşımak ve insanlara muhtaç oldukları meseleleri öğretmeye çalışmak amel defterine sevap kazandırır.

 Aksine, şöhret sahibi olmak, mal ve mülk edinmek veya maksatlı olarak çalışmak gibi gayelerle ortaya atılan bir eserden sevap beklemek seraptan su beklemek gibidir, bunun manevî bir faydası yoktur.

                Cenab-ı Hak, dinî bilgileri de öğrenmeyi ve öğrendiklerimizle amel etmeyi bizlere nasîb eylesin…

                Kur’ân Ne Diyor?

                “Benim Rabb’im gökte ve yerde söyleneni bilir. O, işitendir, bilendir.” (21. Enbiyâ, Âyet, 4)



  • Cuma 23 ° / 11.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 15.6 ° / 7.5 ° Şiddetli yağmurlu