GDO`lu tohumların ekim, dikim ve ithalatına
yeşil ışık yakılmak üzere olduğuna dikkati çeken Dr. Nuran Talu, "Ukrayna`dan 2 gemiyle gelen genetiği değiştirilmiş 6600 ton GDO`lu mısır, ülkemize girmeden Bandırma Limanı`nda ele geçirildi. Bu mısırların ithalatı için `GDO yoktur` raporunu ise Balıkesir Tarım ve Köyişleri Müdürlüğü vermiş."
"Etiketlerde,`GDO içermez` yazmıyor"
"Ulusal Biyogüvenlik Kanunu`na göre; piyasaya sürülen bir GDO ve ürününün işleme ve dağıtım zinciri boyunca her aşamada takibi ve her türlü gözlem, kontrol ve denetimi yapılması lazım. Yönetmelikle getirilen düzenlemeyle, ürünlerin etiketine `GDO içermez` yazılmıyor"
Demokrat Parti Çevre, Sağlık ve Ar- Ge`den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Nuran Talu, yaptığı yazılı açıklamada "GDO`lu tohumların ekim, dikim ve ithalatına yeşil ışık yakılmak üzere" diye uyardı.
GDO`lu tohumların ekim, dikim ve ithalatına yeşil ışık yakılmak üzere olduğuna dikkati çeken Dr. Nuran Talu, "Ulusal Biyogüvenlik Kanunu`na göre; piyasaya sürülen bir GDO ve ürününün işleme ve dağıtım zinciri boyunca her aşamada takibi ve her türlü gözlem, kontrol ve denetimi yapılması lazım. Yönetmelikle getirilen düzenlemeyle, ürünlerin etiketine `GDO içermez` yazılmıyor" dedi.
Dr. Nuran Talu, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
"GDO meşrulaştırılıyor"
"Demokrat Parti olarak, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) sorununun Türkiye için önemli bir politik mesele olduğuna dair duyduğumuz kaygıları seçim sürecinde defalarca dile getirdik.
Türkiye`nin bununla ilgili olarak, 1996 yılında Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi`ne ve 2000 yılında da bu sözleşmenin teknik eki olan `Cartagena Biyogüvenlik Protokolü`ne taraf olduğunu hatırlatarak, uluslararası taahhütlerimizin yerine getirilmediğini sürekli beyan ettik.
Aslında, Türkiye`nin bu akitleri imzalamış olması, transgenik ürünlerin riskini de baştan kabul etmiş olduğunu gösterir. Ama yapılan tam tersi oldu ve AKP dönemlerinde çıkarılan kanun ve yönetmelikler, bırakın riskleri kabul etmeyi, GDO`yu meşrulaştırmayı getirdi.
İlk önce 2006`da çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile gıda güvencemiz tehlikeye atılmaya başlandı. Hatırlayalım, bu kanun ile Türkiye`de tohum üretimini ve dağıtımını dışa bağımlı kılacak nitelikte düzenlemeler getirildi ve kanun, genetiği değiştirilmiş tohumların patent almasının önünü açtı.
Daha sonra, 2009`da "Gıda ve Yem Amaçlı GDO`ların ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" ile GDO`ların ülkeye girişine meşruluk kazandırıldı.
Arkasından da hiç bir toplumsal uzlaşmaya gerek duyulmadan 2010`da Ulusal Biyogüvenlik Kanunu çıkartıldı. Güya bu kanun ile 2000 yılında taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Biyolojik çeşitlilik Sözleşmesi ve Biyogüvenlik Protokolü iç hukuka yansıtıldı.
"GDO analizi yapacak laboratuar yok"
Bugün Türkiye`de Biyogüvenlik Kanununa göre GDO veya ürünlerine dair risk değerlendirmesi, çoğunluğu devlet memurlarından oluşan ve bilimsel kaygılardan uzak bir kurulun (Biyogüvenlik Kurulu) iki dudağı arasında. Üstelik Türkiye`de GDO analizlerinin de yapılabildiği akredite laboratuarlar da yok. Bu koşullarda GDO ve ürünlerinden kaynaklanabilecek herhangi bir riskin olmadığı; insanlara ve biyolojik çeşitliliğe herhangi bir zararının bulunmadığı nasıl tespit edilecek ve inandırıcı olacak?
"Etiketlere `GDO içermez` yazılmıyor"
Yine Ulusal Biyogüvenlik Kanunu`na göre; piyasaya sürülen bir GDO ve ürününün işleme ve dağıtım zinciri boyunca her aşamada takibi ve her türlü gözlem, kontrol ve denetimi yapılması lazım. Ama, bizim insanımız aldığı ürünün etiketinde GDO var mı, yok mu bilgisini alma hakkına da sahip değil. Çünkü Yönetmelikle getirilen düzenlemeyle, ürünlerin etiketine "GDO içermez yazılmıyor"
Hatırlayalım; Amerika`da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine "GDO bulunmamaktadır" yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış ve bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatmıştı. Bizim Yönetmeliğe göre, Türkiye`de bu durum doğal kabul ediliyor ve insanımızın ve diğer canlıların sağlığından ziyade, biyoteknoloji şirketlerinin çıkarları kollanıyor.
"GDO yoktur belgesini bakanlık verdi"
Bütün bu koşullar altında neyi, niye ve nasıl denetleyeceğiz? Tarım ve Köyişleri Bakanlığı önce il müdürlüklerindeki yolsuzlukların denetimini yapsın. Ukrayna`dan 2 gemiyle gelen genetiği değiştirilmiş 6600 ton GDO`lu mısır, ülkemize girmeden Bandırma Limanı`nda ele geçirildi. Bu mısırların ithalatı için alınması gereken kontrol belgesinde `GDO yoktur` raporunu veren Balıkesir Tarım ve Köyişleri Müdürlüğü`nün, halkın sağlığı üzerindeki vebalini hükümet yüklenecek mi acaba? Yoksa siyasiler, her zamanki pişkinlikleri ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nı, `Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı` olarak yeniden yapılandırdık deyip, işin içinden sıyrılacaklar mı?
"GDO`lu tohumların ekim, dikim ve ithalatına
yeşil ışık yakılmak üzere"
Bugün Bandırma`dan giren genetik modifiye mısırların yarın bir başka limanımızdan GDO tohumu olarak girmeyeceği ne malum... Evet, şimdilik Türkiye`de GDO`lu tohum girişi ve bitki üretimi kanunen yasak, yetkililer ve siyasiler GDO üretmiyoruz, sadece ithal ediyoruz diyor ama?, toplumdan yeterli tepki gelmezse tohumun da serbest bırakılacağına hiç şüphemiz olmasın. GDO`lu tohumların ekim, dikim ve ithalatına ne yazık ki yeşil ışık yakılmak üzere...
Çıkarılan bu yasalar Bandırma operasyonunda da görüldüğü gibi, GDO`lu ürün ithalatçıların ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Bu durum esasen bir AKP klasiği... hiç bir bilimsel araştırma, sosyo-ekonomik değerlendirme ve sağlık riski kaygısı duymadan, alelacele "bazı kesimleri" rahatlatmak amacıyla uygulamaya sokulan sayısız kanunlar, yönetmelikler...
Demokrat Parti olarak biz bu alanda hükümetin ve çokuluslu şirketlerin çirkin pazarlıklarını yakından takip ediyoruz, gıda ve tohum tekelleri ile insanımıza dayatılan adaletsizliği halkımıza anlatmaya ve gıda terörüne dur demeye devam edeceğiz. "
