Ülkemiz, yıllardır çevre sorunları ile boğuşuyor. Birini savuşturmaya çalışırken, bir başka çevre sorunu karşısına dikiliyor.
İşte, Bandırma sınırları içindeki Kuş Cenneti Ulusal Parkı, 1987 yılından bu yana çevre sorunlarının çözümünü bekliyor. Bandırma`da yaşayanların, bırakın bu dünyaca ünlü doğa cennetinin sorunlarının çözümüne katkı sağlamasını, binlercesinin, ilçeden 22 kilometre uzaklıktaki Kuş Cenneti`ni bile görmedikleri düşünülürse, işin ciddiyeti ortaya çıkıyor. Bandırma`da, 22 yıldan bu yana gerçekleştirilen "Uluslararası Kuş Cenneti Kültür ve Turizm Festivali"nin, yıllardır ilgi görmeyen tek etkinliği, bu eşsiz doğa cennetinin sorunlarının tartışıldığı bilimsel nitelikli toplantılar oluyor. Ama binlerce kişi, festivallerde, Cumhuriyet alanında ücretsiz gerçekleşen konserleri, kabuklu yemişleri yiyip, yerlere atarak, çekirdek dağları oluşturmayı iyi biliyor.
Bandırma`da yaşayanların tüm sahipsizliğine karşın Kuş Cenneti, tasarruf önlemleri ve kısıtlı bütçelerle korunmaya çalışılıyor. Oysa cennetin sorunlarının çözümü için öncelikle o yörede yaşayan insanların, yerel yönetimin ve sivil toplum örgütlerinin desteğine gereksinimi bulunuyor. Bu kıvılcımı yaratmanın tek yolu var: Sevgi! Örneğin, Kuş Cenneti`ni öncelikle çocuklara sevdirerek, böylece onların ilgisini çekip, ailelerini, Kuş Cenneti`ni tanımaya yönlendirecek bir proje geliştirilemez mi?
Çevresel sorunların kaynağında hiç kuşkusuz ki, insanoğlu bulunuyor. İnsanoğlu, yaşadığı dünyadan sorumlu!
Antoine De Saint-Exupery, "Küçük Prens" isimli kitabında, şöyle diyor:
"Senin gülünü bu denli önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır. Evcilleştirdiğin şeyden her zaman sorumlu oluyorsun. Gülünden sorumlusun!"
Sokak hayvanlarını çok seviyorum. Onlar, insanoğlunun sorumsuzluğunun en belirgin göstergelerinden biri. Çünkü çoğu, bir zamanlar, sıcak bir aile ortamında yaşam sürerlerken, bir canlıya bakmanın sorumluluğunu daha fazla taşıyamayan kişiler tarafından, acımasızca sokağa bırakılan hayvanlar?Oysa insan olmak, çok önemli.
Cavidan Tümerkan`ın dediği gibi:
"Dilersen, çevrene bak
Güç değil, ün almak, unvan almak
En zor gelen, insana
İnsan olmak"
İnsanoğlu, çevre, doğa ve daha huzurlu, yaşanabilir bir dünya için mücadele vermeli.
İşte, Bergama köylüleri, yıllardır sessiz sedâsız bir mücadele sürdürüyorlar. Ovacık`taki maden ocağının kapatılması amacıyla her çeşit eyleme başvuruyorlar. Böylece, kendi yurtlarına, kendi doğalarına, kendi mitolojilerine, İDA Dağları`na(Kaz Dağları) sahip çıkıyorlar. Bu dağlarda, siyanürle altın aranmasına çeşitli eylemlerle tepki gösteriyorlar. Tabii ki, alkışı da hak ediyorlar.
Doğaya, çevreye yönelik tahribatlara, zararlara sadece üzülmek yeterli değildir.
A.J. Cronin, "Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez; sadece bugünün gücünü tüketir" diyor.
İnsan olmak, tepki göstermektir!
