Tatlısu çeşmesinden su almak için sırda beklerken hemen önümde olan bir vatandaşımız bana dönerek, önce iyi günler dedikten sonra sizi uzun zamandır İlk haberden takip ediyordum, şimdi de Bandırma Manşet’te yazıyorsunuz. Küçük bir hatırlatma yapmak istemiştim size deyince memnuniyetle buyurun dedim kendilerine.
15 Temmuz hain darbe girişiminden bu güne kadar çok şey konuşuldu ama kafamın takıldığı asker neden halka silah çekti konusuna hala net bir açıklama getirilemediğini, kafaların bu yüzden de karışık olduğunu söyleyen arkadaşım bana dönerek Erhan bey aynı oyunun Suriye’de oynandığını, rejim güçleri yani Suriye askerleri ile beraberindeki halkının da silaha sarılmaları sonucu iç savaşın biran da başladığını ve zaman içinde Suriye’nin parçalandığını, Türkiye’de ise aynı oyunun denendiğini ama halkın silaha sarılmadığını, askerin de hemen teslim olması nedeniyle bir şekilde tırmanmanın bittiği ve iç savaşın önlendiğini söyleyen okuyucuma görüşleri için teşekkür ederek ilgi duyacağımı söyledim.
Öncelikle bu darbe girişimini önleyen kahraman şehitlerimize rahmetler diliyorum, gazilerimize acil şifalar ve kolaylıklar dilerken o geceye katılan tüm vatandaşlarımıza saygılar sunuyorum.
Ve çeşme başındaki konuşmadan sonra geçen iki gün içinde aklımda hep sayın okuyucumuzun söyledikleri vardı. Gerçekten de eğer diyorum köprüdeki çatışma sırasında halkın arasına karışmış birkaç provakatör olsaydı ve bunların askere silahla karşılık vermesiyle nasıl bir fotoğrafla karşılaşabilirdik acaba? Ve bu çatışma Allah korusun diğer şehirlerimize yayılsaydı ne olurdu halimiz?
Aklıma dört sene önce Erzincan’da karşılaştığım Suriye’den gelen bir göçmen vatandaşın söyledikleri geldi hemen. Her şeyin birden başladığını, silahların konuşmasıyla sokakların, mahallelerin ve kentlerin yıkılmaya başladığını herkesin can derdine düşerek, dağ tepe yürüyüp sınıra nasıl vardıklarını, yırtık bir çadır içinde üç çocuğu ile günlerini nasıl geçirdiklerini anlattığı günleri hatırladım birden.
İşin ne kadar ciddi olduğunu ben şimdi sayın okuyucumuzun yaptığı bu hatırlatmadan sonra daha iyi anlamaya ve çözmeye başladığımı itiraf etmem gerekir. Ne yazık ki aramızda hala bu işleri hafife alarak konuşan, tartışan vatandaşlarımız da var etrafımızda. Özellikle bu coğrafyada millet olarak mutlaka uyanık olmak zorundayız. Küçük hesapları bir tarafa bırakarak birlik içinde olmayı gerçekleştirmeliyiz.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün büyük zorluklarla kurduğu bu aziz vatana sahip çıkarak ilelebet özgür bir ulus olarak yaşamak istiyorsak eğer bu bayrak altında yaşayan Alevi- Sünni, Kürt- Türk, Müslim- gayrimüslim ve diğer tüm vatandaşlarımızla birlikte bir birimize saygılı, değer veren bir toplum olarak yaşamayı sürdürmek ilkemiz olmalı ve bunu mutlaka her daim canlı tutmalıyız.
18 Temmuz 2020 Erhan Göçmen
