Geçtiğimiz hafta İdlib kırsalında kahraman askerlerimize yapılan hain saldırı sorucu yaşanan olaylara baktığımızda Türkiye olarak çok sıkıntılı bir döneme girdiğimizi görüyoruz. Sıkıntılı dönem derken sadece İdlib sorunuyla değil çözüm aradığımız çok daha ciddi sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlarla uğraşmakta olduğumuzu söyleyebiliriz.
Ülkemiz gündemine baktığımızda bir tarafta 90 milyona yaklaşan nüfusumuzun beklentileri ile boğuşurken diğer tarafta ise ellerindeki siyasi argümanları kullanarak Türkiye’ye sıkıntı yaratma hayalleri ile yanıp tutuşan ülkelere karşı verilen çetin bir mücadele içinde olduğumuzu görüyoruz. Keşke Avrupa’daki pek çok ülke gibi sadece kendi iç sorunlarımız olan sağlık, eğitim, ekonomi gibi sıradan sorunlar ile uğraşabilsek. Keşke onlara gıpta ile baktığımız sanat, kültür, çevre ve doğa gibi çağdaş dediğimiz kavramları milyonlarımıza anlatabilecek eğitim fırsatlarını yakalayabilsek.
Ne yazık ki bu yaşadığımız coğrafya bizlere böylesi özel ve sağlıklı modern yaşam fırsatlarını yaşatmaktan çok uzak görünüyor. Demem o ki bu bulunduğumuz bölgede ilelebet yaşamak istiyorsak eğer, mutlaka birlik ve beraberliğin kurulması üzerine çalışılmalı ve devam ettirilmesi için de çok düşünmemiz ve de çok emek harcamamız gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle eskiden kalan ve hala toplumu bölmeye yönelik kullanılan sağcılık, solculuk, vatan hainliği, gericilik, ilericilik, yandaşlık, Alevilik, Sünnilik, Türk, Kürt gibi sosyal ve siyasi kavramların kötü niyetli kullanımından biran önce kurtulmamız gerekiyor artık. Unutmayalım ki her insan değerlidir. Her insan saygıyı hak ediyor. Bunları sadece laf olsun diye de değil içten söyleyebilirsek eğer yan yana gelmemiz kolaylaşabilir yoksa işimizi her zaman olduğu gibi zorlaştırmaktan geri kalmıyoruz.
Ve bu gün baktığımızda ülke olarak çok ciddi bir sınavdan geçme mücadelesinin verilmekte olduğunu görüyoruz. Gerek Suriye sınırı boyunca gerekse doğu ve güney doğuda ordumuz ve güvenlik güçlerimizin büyük bir mücadelenin içinde olduğunu görüyoruz. Bu arada son 5 yıldır göçmenler meselesi bütün büyüklüğü ile sınırlarımız içinde devam ediyor. Sanki sıkıntılarımız azmış gibi bir de VİRÜS tehlikesi ile karşılaştık. Sınırlarımıza hastaneler kurarken uluslar arası havayolu üzerinde bulunan hava alanlarımızı kontrol amaçlı küçük hastanelere çevirdik adeta.
Bilindiği gibi son dönemlerde tabi afetler olarak örneğin sel ve deprem olarak çok ciddi maddi ve manevi kayıplarımız oldu. Bunların karşılanması için alınan tedbirlerin acilen devreye sokularak mağduriyetlerin giderilmesi gerçekten önemliydi ve yapıldı da. Ve tüm bu sorunlara ilave olarak son bir yılımıza baktığımızda 84 milyonun aş ve iş konusunda adımların atılması için devam eden bir ekonomik mücadelenin varlığı da söz konusu.
Sonuç da çok ciddi sorunlar karşısında bir şeyler yapılıyor yapılmasına ama maalesef bizler esas sorunların doğru veya yanlış olabilirliği gerçeği ile uğraşmak veya yüzleşmek niyetinde görünmek istemiyoruz. Bunun yerine kestirmeden işi kişisel kavgalara dönüştürerek sorunların kalıcı veya uzun zaman almalarına neden oluyoruz. Dolayısıyla arzu edilmeyen bu gecikmelerin maddi ve manevi kayıplarının büyüklüğünü düşünerek yeni bir anlayış içersine girebilirsek eğer bu değişimin hepimize faydalar getirebileceğini görmemiz gerektiğini düşünüyorum..
