Son günlerde yükselişe geçen vaka sayılarına baktığımda yaklaşık üç ay önce arkadaşlarla çay bahçesinde salgın üzerine konuşurken salgının başından beri sık sık gündeme getirilmeye çalışılan günlük vaka sayıları neden tam olarak gösterilmiyor sorusunu hatırladım. Aslında o günlerdeki günlük rakamlar bu gün olduğu gibi çok fazla yükseklerde de değildi ama var olan tehlikenin de sonbaharda artabileceği gibi gerçekten bu gün doğrulanan öngörülerde bilim insanlarımı tarafından sık sık hatırlatılıyordu. Ve bu güne geldiğimizde bütün dünyada olduğu gibi salgın konusu ülkemizde de artarak önemini devam ettiriyor. Ülkemizde artan ağır vaka ve yoğun bakım rakamları haliyle kayıplarımızı da arttırıyor. Buna bağlı olarak alınan tedbirler önümüzdeki dönem için yapılacakları göstermesi bakımından önemli olması nedeniyle toplum olarak çok daha dikkatli olabileceğimizin bir dönemin içindeyiz artık.
Vakalar konusuna gelince; bu konuyu sağlık ordusu içinde olan bir arkadaşıma açtım. Bana, aslında salgın konusunda vaka sayıları dahil tüm rakamların önemli olduğunu, hepsinin ayrı ayrı yaşamsal değerleri olduğunu dolayısıyla tanı koymadan tedaviye kadar her adımın dikkatle takip edilmesi gerektiğinin altını çizerek bizde ülke olarak bu dikkatli çalışmayı yapan ülkeler arasında ön sıralarda olduğumuzu düşünüyorum. Ve bu manada her akşam sayın bakan tarafından açıklanan rakamlara baktığımızda salgın konusunda en önemli çalışmaların rakamlarla verildiğini, bunun da toplumu tatmin eder boyutlarda olduğunu söyleyen sağlık çalışanımız, ülke olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuzu düşündüğüm ve bizleri zorlayacak konunun vaka sayılarının ne olduğu değil, yoğun bakım ve ağır hasta sayıları ile beraber kaybettiğimiz vatandaş sayılarımızdaki artış tehlikesidir. Vaka sayısı ister on bin, ister yirmi isterse otuz binlerde olsun ki salgın dikkat edilmediğinde yayılmasının çok kolay olduğu artık iyi biliniyor, burada esas mesele hem korunma tedbirlerinin hızla devreye sokulması hem de pozitif vaka olup rahatsızlanan vatandaşlarımızın sağlık ordusu tarafından hızlıca takip ve tedavilerinin iyi şekilde yapılabilmesi çalışmalarıdır. Çok şükür bu gün yapılan çalışmalar ve elde olan rakamlara baktığımızda yaklaşık 90 milyon gibi nüfus olarak çok kalabalık ülkeler seviyesinde olan ülkemizi diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda biz sağlıkçılar olarak görevimizi en iyi yapan birkaç ülkeden birisiyiz. Bizim görevimiz tedavide başarılı olarak ölümleri en az seviyelerde tutmaktır, bunu da yapabildiğimizi düşünüyorum.
Şimdi bu konuya neden geri döndüm derseniz o da şundan. Sağlık uzmanımızın dediklerine aynen katılıyorum. Ve onların ne kadar başarılı olduklarını şu salgın döneminde gerek komşularımdan gerekse yakın akraba ve tanıdıklarımdan hastalanan dostlarımın yaşadıklarını öğrendiğimde konunun ne kadar hassas ve siyasete bulaştırılmayacak derecede de ne kadar yaşamsal olduğunun altını çizmek isterim.
Buradaki esas meselenin ben salgının başlangıcından bu güne kadar geçen süre içinde salgın tedbirleri ile ilgili olarak sivil toplum örgütlerinin devlete yardımcı olabilmek adına ortalarda etkin olarak görev almadıklarını düşünüyorum. Bütün yükü devlete, siyasete ve sağlık ordusunun üzerine bırakarak bir şekilde polisiye tedbir ve cezalara bırakarak kenarlara çekildiğimizi düşünüyorum. Keşke birlikte sıkı bir çalışmanın içersine girebilseydik. Allah korusun rakamlar çok daha yukarılara da çıkabilir. Bu yüzden çok fazla geç olmadan, sevdiklerimiz aramızdan ayrılmadan birlikte çalışmanın gereğini fark ederek yola çıkmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
UNUTMADAN BİR SALGINDA EN İYİ TEDAVİNİN ÖNLEME TEDBİRLERİNE UYMAK OLDUĞUNU ANLAYALIM, BİRLİKTE ANLATALIM.
