Dünyaya ilk kötülük tohumunu eken, toprağı çitle çevirip ?Burası benim? diyen insandır.
Mülkiyetin ilk hırsızı!
Her şey farklıdır.
Her görüş de.
Bir çocuk elmaya bakar, yemek ister.
Takma dişli bir ihtiyar, elmaya bakar, "Ne olağanüstü güzellik!" der.
Doğruluk ve güzellik, insanın şeylere düşüncesi ile verdiği bir onaydır, sadece.
Umudu doğuran umutsuzluktur.
Düz bir yolda, yolun yarısından sonra görülen amaç için insanın beyninde umut oluşmaz. Çünkü o elde edilendir. Engebeli bir arazide, bir dağın ardında olduğu bilinen, sanılan bir amaç, umuttur.
Umudu bilinmeyen doğurur.
Kafesi insan yapar, kuş yapmaz.
Hiç kuş kafese girmek ister mi?
Ama insan kendi kafesini yapar.
Dinsel dogmaları alır, ideolojik saplantılarınla beslenir, dar milliyetçilik telleri ile kendi kafesini örer.
İçine de kendi aklını koyar.
Herkes ?Dünyanın Dokuz Harikası?nı konuşur.
Babil´in Asma Bahçeleri´ni, Piramitleri, İskenderiye Feneri´ni, Çin Seddi´ni...
Kimse bu harikaları yaratan insanları, bu insanların çektiği acıları, işkenceleri, ölümleri, alın terini konuşmaz.
Var olan, yaratılan her şeyde, her güzellikte insanın emeği vardır: Emek, kutsal bir değer!
Koca çınar, topraklarını döküyor.
İlk düşenler, ilk yeşerenler.
Çöpçü, ölü yaprakları faraşlayıp toplayıp gidiyor.
Yarın caddeler yine ölü yapraklarla dolacak.
Doğumun ilk müjdesine kadar.
Kötü,
İnsanın kendi benliğine,
Sağlığına, düşüncesine,
Zarar veren şeydir.