Eski adıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi, yeni adıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi,
28 Şubat davası yargılamasının temyiz incelemesini tamamladı.
80 yaşın üstündeki emekli generaller, cezaevine girecekler!
Yargıtay, olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK 147’nci maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti İcra Heyeti Vekillerini (Bakanlarını) cebren (zorla) ıskat (düşürme) veya vazife görmekten cebren menetmek” suçu bakımından “müşterek fail” olarak sorumlu tuttu ve mahkum etti!
Verilen kararın elle tutulacak tek yanı yok.
Bu karar, FETÖ’yu aklıyor bir, zamanaşımı kuralını ihlal ediyor iki, yasalar geriye doğru işletilmez kuralını çiğniyor, üç!
Anayasal bir kuruluş olan Milli Güvenlik Kurulu Kararını uygulayan görevlilere böyle saçma bir suç isnat edilmesi akıl alacak bir şey değildir.
AKP iktidarı ve resmi-sivil elemanları da aynı kurallarla yargılanacaklardır.
Bakalım o zaman nasıl feryat edecekler?
28 Şubat MGK kararları Başbakan Erbakan’a, yardımcısı Çiller’e, İçişleri Bakanı Akşener’e zorla mı imzalatılmış? Kim zorlamış? Nasıl zorlamış? Eğer bir zorlama varsa niçin durumu kamuoyu ile paylaşıp istifa etmemişler?
28 Şubat 1997 MGK toplantısından 15 gün sonra, yani 13 Mart 1997 günü Erbakan Başkanlığında toplanan, Bakanlar Kurulunda tüm Bakanlar 28 Şubat kararlarını imzaladılar. Askerler, Bakanlar Kurulu toplantısına girip Başbakana ve Bakanlara MGK Kararlarını zorla mı imzalatmışlar?
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, 28 Şubat 1997 MGK kararlarından tam 1 ay sonra, tüm Valiliklere bir genelge (çok yönlü tehdit olan irticanın bertaraf edilmesi için) gönderdi!
Bu genelgeyi, Akşener zorla mı gönderdi? Askerler baskı mı uyguladı?
Meral Akşener, o zaman neden konuşmadı? En azından “Bana kim baskı yapabilir ki? Bu yapılan zevzekliktir” diyemedi mi?
Eğer bir tehdit, baskı varsa nasıl, 28 Şubat’tan sonra tam 4 ay iktidarda kaldılar ve 30 Haziran 1997 günü istifa ettiler!
Yoksa “Aman 4 ay daha kalın” diye baskı mı yapıldı?
Ben bu 14 emekli askerin yerine olsam, üniformamı giyer, Anıt Kabir’e gider, canımı Atatürk’e teslim ederdim. Üç-beş cemaat ve tarikat artığını sevindirmezdim…
Bunları niye yazdım, biliyor musunuz?
Eğer bu emekli askerlerin yaptıkları, müebbet hapsi gerektiren suç ise;
FETÖ denen Silahlı Terör Örgütünü Türk Devletine yerleştirmek suç değil mi?
Devletin Kozmik Odasını FETÖ-CIA militanlarına açmak suç değil mi?
833 Vatan evladının şehit edilmesine sebep olmak suç değil mi?
Bu soruların yanıtlarını, muhalefet liderlerinden duymak isterim…
Gelelim güncel ve en büyük suça!
Suç, milli iradeyi, Türk Milletinin iradesini ve seçimleri YOK SAYMAKTIR!
Bahçeli; “Bugünkü muhalifler başa gelirse, millet ayağa kalkar ve bunlara iktidar verilmez!”
Erdoğan; “Avara kasnak gibi dolaşan muhaliflere, iktidarı teslim edemeyiz!”
Eyy Cumhur İttifakı, sizler aklınızı kaybetmişsiniz!
Dinleyin bakın;
Sizler iktidarı, emanet olarak aldığınız Türk Milletine ve sandığa devredeceksiniz. Muhalefet partilerine değil!
Türk Milleti, serbest-açık- doğru olarak yapılacak bir seçimle kime isterse ona iktidar olmak görevini verecek. Sizin, iktidarı “teslim etme veya etmeme” gibi bir hakkınız yok! “Devretme” göreviniz var. Hem de söke-söke!
Bu konuşmalarınız, sizin Türk Milletinin iradesini, demokrasiyi ve seçimleri tanımadığınız anlamına gelir ki, bu da “Anayasayı İhlal Suçu” demektir.
Rafa kaldırdığınız söylediğiniz o Anayasa var ya, kafanıza bir düşerse feleğinizi şaşarsınız. Sizi ne Sadat, ne Sedat, ne Çiller ne de Derin Mehmet kurtarabilir!
Not; Perşembe gününe kadar yazılara zorunlu olarak ara veriyoruz.
Kurucular Kurulu ve Genel İdare Kurulu toplantılarımız var. Yaklaşan Büyük Kongreyi planlayacağız. Eh bu arada Ankara ve çevresinde iki mahkemeye de
ziyaret yaparız…
Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Temmuz 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
