Eski dönemde padişah, arabayla kentte dolaşırken bakmış, zaptiyeler iki kişiyi yakalamış, götürüyorlar.
İkisinin de elleri kelepçeli, boyunları bükük, kaderlerine razı…
Padişah, arabayı durdurup zaptiyelere sormuş:
“Bu adamları nereye götürüyorsunuz?”
“Asmaya götürüyoruz sultanım. İdam edeceğiz!”
“Niçin idam edeceksiniz?”
“Birisi adam öldürdü, diğeri de ırza geçti!”
“Hangisi katil, hangisi ırz düşmanı?”
“Bu katil padişahım, bu da ırz düşmanı!”
Padişah, kısa bir süre düşündükten sonra kararı değiştirmiş:
“Hayır, bu ırz düşmanını asmayın…Bunun ırzına geçilecek ki, yaptığı rezilliğin ne olduğunu anlasın. Tüm muhafızlar bunun ırzına geçsin…Cinayet işleyen herifi ise hemen asın!”
Ve padişah, binmiş arabasına gitmiş…
Zaptiyeler, iki mahkumu alıp yola koyulmuşlar.
Padişahın emriyle asılmaktan kurtulan ırz düşmanı, yol boyunca zaptiyeleri uyarmış:
“Aman hemşehrim ha, ırzına geçilecek benim! Bu herifi asacaksınız, beni değil! Karıştırmayın sakın!”