Nasıl lider olunurmuş, nasıl komutan olunurmuş, nasıl adam olunurmuş şimdi anladınız mı?
Hala anlamadıysanız, son kez anlatayım. Önce okuyun, sonra yine mahkemeye başvurun. Sizinle ve Avukatlarınızla, yargılama esnasında yapacağımız konuşmalar inanıyorum ki, sizden sonra göreve gelecek gerçek komutanlar tarafından Harp Okullarında “ders” olarak okutulacaktır.
*İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı, İstanbul Emniyetinde görevli bir memuru “Şüpheli” olarak ifadesini almak için davet ediyor.
İstanbul Emniyet Müdürü, “Ne sebepten çağırdığınızı anlayamadık, göndermiyoruz” diyerek memurunu, Savcıya göndermiyor!
*PKK Narko-Terör Örgütünün kaç can aldığını, Türkiye’ye ne büyük zararlar verdiğini en iyi sizin bilmeniz gerekir. Buna rağmen ne örgütü onu bırakıyor,
ne de o örgütünü. Bebek Katili, cezasını çektiği İmralı’dan verdiği bir emirle Türkiye’yi karıştırabiliyor. Tabii ki, Siyasi İktidarın ve Güvenlik Güçlerimizin tepesindekilerin beceriksizliği ve ihanete varan tutumları yüzünden!
*Fethullah Gülen. Kendi adına kurduğu “İllegal Cemiyet” elemanlarını, yıllardır devletin en hassas birimlerine yerleştirdi. Erdoğan ile yaptıkları anlaşma gereği, bu elemanlarını (CIA desteğiyle) Türk Ordusunun Komuta Heyetinin zindanlara atılması için, sahte dijital delil üretiminde kullandılar.
Menfaat ilişkileri bozulup Erdoğan, Cemaatin adamlarını temizlemeye başlayınca, Gülen’in bir din adamı kisvesinden sıyrılıp, bir örgüt lideri gibi tüm gücüyle ve elindeki medya organlarıyla Erdoğan’a nasıl saldırdığını ve adamlarına sahip çıktığını herkes gördü.
*Başbakan Erdoğan, önce Fethullah Gülen’i kullandı. Askeri Vesayeti bitiriyorum diye, polis ve yargıdaki tüm pis işlerini cemaatin elemanlarına yaptırdı. Cemaat daha fazla güç isteyip alamayınca Erdoğan’ın ve adamlarının açıklarını ortaya çıkarmaya başladı. Erdoğan, yolsuzluk yaptıkları
“Ayakkabı Kutularından” ayan beyan belli olan adamlarına sahip çıktı!
Hem de “Anayasayı İhlal Etmek” suçunu göze alarak sahip çıktı. Tıpkı, Avrupa’da “Asrın Yardım Yolsuzluğu” denen Deniz Feneri e.V ye ve bu ekibin Türkiye’deki uzantılarına, suç işlemek pahasına sahip çıktığı gibi…
Gelelim size Özel Paşa;
Çeşitli isimlerle düzenlenen çakma operasyonlarla ve sahte düzmece dijital delillere AKP-Cemaat işbirliği ile zindana atılan, sizi yetiştirmiş emekli Komutanlarınızdan- astlarınızdan;
“İllegal Örgüt Üyesi” , “Hırsızlık-Yolsuzluk” yapmış, “Devletin ve Türk Milletinin parasını yemiş” , “Görevini kötüye kullanmış”, “Vatanına ihanet etmiş” bir tek kişi gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz.
Her biri pırıl-pırıl olan, yürekleri vatan sevgisi ile dolu evlâtlarımız için siz ne yaptınız? Kimse size “darbe yap”, “güç kullan” , “yasaları çiğne” demiyor.
En azından İstanbul Emniyet Müdürü kadar cesur olamadınız mı?
Aynı Savcıya, bir Emniyet Müdürü rest çekip kapıyı gösteriyor, siz TSK’ nın eski Genelkurmay Başkanını “Terör Örgütü Lideri” olarak teslim ediyorsunuz!
Türk Ordusunun değerli Komutanlarının suçlandığı delillerin sahte olduğunu siz ortaya çıkarıp Türk Milleti ile paylaşamadınız mı? Arkadaşlarınıza “Hukuki Destek” verecek organizasyonu yapamaz mıydınız? Maaşları kesilen, geçim sıkıntısına düşen “Tutuklu Ailelerine” sahip çıkmak çok mu zordu?
Türk Milletine ve Türk Ordusuna canları pahasına hizmet etmiş kahramanların emanetleri olan çocuklara niçin kol kanat germediniz, korumaya almadınız?
Bu çocukların, Bakanların rüşvetçi çocukları kadar kıymetleri yok muydu?
Eyy Özel Paşa;
Bu kadarını bile düşünemediyseniz veya düşündüğünüz halde korktuğunuz için yapamadıysanız, sizden hiçbir şey olmaz.
Ben şu an asker olsam, sizin emrinizle bir adım bile atmazdım.
Bakın, Salı günü Atatürk’ün Evi olan Çankaya Köşkünde ülkenin Cumhurbaşkanı,
Türkiye’ye “Şerefsizlerin Memleketi” diyen bir Kürtçü-Bölücüye ödül verdi.
Atatürk’ün Milli Ordusunun eski Genelkurmay Başkanı ise “Terör Örgütü Lideri” diye zindanda tutuluyor! Şimdi anladınız mı Özel Paşa?
Kendi ocağına sahip çıkmayan adama, bizde “Komutan” demezler…
Haydi, şimdi Milli Güvenlik Kurulu Toplantısına girin ve sıkı bir topuk selamı çakın. Size de bu yakışır…
Sağlık ve başarı dileklerimle 25 Aralık 2013
Rifat Serdaroğlu
