Aydın, çağından sorumlu kişidir.
Her türlü kötülüğe, ayrımcılığa, hırsızlığa, yolsuzluğa, yoksulluğa, sömürüye,
insanı ahlaksızlaştıran her türlü ilişkiye muhaliftir, aydın.
Fransız entelektüel çevresinin etkin aydınlarından biri olan Jean-Paul Sartre,
böyle bir aydındır.
X X X
Aydın, gerçeği ve doğruyu arar, peşine düşer bu değerlerin ve bu değerlere vardığında da sonuna kadar savunur.
Jean-Paul Sartre,1960’lı yıllarda, Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin Fransız
sömürgeciliğine karşı verdiği savaşta ülkesini değil, Cezayir halkının haklı savaşını desteklemiştir. Bu soylu kalkışma ve davranış Fransız faşistlerini, muhafazakar çevreleri çok kızdırır. Sokak gösterilerinde, ’’Sartre’ı kurşuna dizin.’’ naraları atar, Sartre’ı vatan haini, komünist ajanı diye yaftalarlar. Devlet başkanı General De Gaulle, ‘’Halk istiyorsa idam cezasını uygulayalım’’ demez, O, böyle bir önergeyi reddeder ve o meşhur sözünü söyler. ’’Sartre’a dokundurmam, Sartre, Fransa’dır.’’ der.
Sartre, bir Fransız aydınıdır, De Gaulle de Fransa’nın devlet başkanıdır.
X X X
Jean Paul Sartre, gücünü düşüncelerinden ve kaleminden almıştır. Yıllar sonra Fransız halkı, aydınına sahip çıkmış, düşünce ve yazılarına katılmış, haklılığını kabul etmiştir.
Ve büyük aydınını bağrına basmıştır.
Bir gazeteci şöyle sorar son günlerinde: ’’Gücünüzü nereden, kimden alıyorsunuz?’’ Düşüncelerimden ve düşüncelerime katılan insanlardan alıyorum. Öğrenmeye tutkulu insanlar oldukça, gerçekler ve doğrular er veya geç, o insanlarca kavranır ve savunulur. İşte benim gücüm budur.’’
X X X
Bir aydının politik, kültürel ve sosyal etkinliği ne denli yüksekse, o ülke ve toplum, dünya saygınlık merdiveninde o derece yüksek basamaktadır.
Aydın, kafasında ışık taşıyan insandır.