Biz her şeyi kuruttuk çocuk.
Senin baban, bizler.
Biz veba mikrobuyuz çocuk, el attığımız,
tuttuğumuz her şeyi kuruttuk.
"Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür"
Ne o deniz kaldı çocuk, ne o balıklar,
ne o mavi, pırıl pırıl bir su, ne o mavilikte
salınan yosunlar. Biz denizi yaşanmaz
kıldık çocuk. İnanır mısın, yetmiş çeşit
balığın soyunu kuruttuk.
Biz mi, veba salgını gibiyiz, çocuk.
"Pencereler
yağmur yağıyordu camlarınıza
kızıl saçları kederli uzun
ben alt dudağımda cigaram
türkü söylüyordum içimden
yağmur sesini kendi sesimden
çok severim"
Yağmur, yağmur gibi yağardı.
Kar da kar.
Diz boyu.
Bereket vardı toprakta.
Bağlar vardı, dutluklar vardı.
Meyveler meyve kokardı, sokaklar
zeytinyağı, Çirozlar salınırdı iplerde,
çocuklar can eriği çalardı. Elma yanaklıydı
kızlar, kulaklarda kirazlar, göz ağrısı
çınara yazılırdı.
Sen hiç inciri cevizle yedin mi?
Hiçbir güzelliği bırakmadık çocuk.
Biz veba mikrobu gibiyiz çocuk, denizi
kuruttuk, toprağı zehirledik, el öptük
el bağladık, bel büktük üç kuruşa,
bereketimizi sattık. Dilencisi olduk
kendi hayatımızın.
Toprak utandı bizden.
Bizi iyi tanı çocuk.
Dedeni, babanı, bir de beni.
"Su başında durmuşuz
Çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum,
Kedi uyukluyor,
Güneş sıcak,
Çok şükür yaşıyoruz
Suyun şevki vuruyor bize
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de
ömrümüze."
Ne yapayım, çocuk, günah çıkarıyorum
işte.
Not: Şiirler Nazım´dan alıntılandı.