Ömer Dede KILIÇ (Köy Esintileri)


BURDUR’LU FATMA

BURDUR’LU FATMA


                Sarışın yeşil gözlü Bayan, Parkinson hastası annesinin ilaçlarını verdikten sonra hasta babaya dönerek;

                “ Sana da geçmiş olsun amcacığım. “ diyordu. Annesinin yeni ameliyat olduğunu, bir aydır tuttukları otel odalarında çektikleri meşakkatleri anlatırken, annesinin sağlığına kavuşması onun yorgunluğunu unutturmuşa benziyordu.

                “Hanım kızım, Nerelisin? Adın Ne?

                “Burdurluyum Amcacığım” dedi.

                “Burdur’un merkezinden misiniz kızım?

                “Hayır amcacığım, Bozüyük ilçesinden olduğunu adının Fatma, annesinin adının Ayşe olduğunu bir çırpıda anlatırken ne kadar samimi, ne kadar içten olduğu o yumuşak konuşmasından anlaşılıyordu.

                “Peki amca sen nerden geldin? Adın ne?

                “Hanım kızım bende sizin gibi Anadolu’dan geldim. Yani Kırıkkale’den geldim. Adım Ömer Kılıç demesiyle hemen birbirlerine ısınmışlardı.

                “Fatma, konuşmasıyla, giyimiyle, hal ve hareketleri ile seçtiği kelimelerle çok kültürlü bir aileden geldiği anlaşılıyordu. Bunun üzerine hasta baba meraklanıp soruyordu.

                “Fatma, sen öğretmen misin?

                “Hayır Ömer Amca. Sadece ev hanımıyım” dediğinde hasta baba şaşakalıyordu. İnanamıyordu. Hasta babanın şaşkınlığı biraz geçince,

                “Affedersiniz kızım kaç yaşındasın” diye sorduğun da aldığı cevap karşısında iyice şaşırıyordu.

                “Görüntüsü 18’i gösteriyordu. Ama 42 yaşındayım diyordu. Hatta 10 yaşlarında ilkokul dördüncü sınıfa giden birde çocuğunun olduğunu söyleyince Ömer baba iyi şaşırıyordu.

                Belliki hayat Fatma’yı yormamıştı. Güler yüzüyle sanki kırk yıllık ahbap gibi, yakın bir dost gibi sıcak sohbete dalıyorlardı. Fatma’da merak ettiği şeyleri hasta babaya soruyordu.“Ömer amca, Kırıkkale’den kiminle geldin? Diye sorduğunda hasta baba duygulanmış, bir Allah’ım var “derken sesi titriyordu.

                “Ömer amca, Kırıkkale’den tek başına mı geldin?

                “Evet kızım.”

                “Ömer amca, bu vaziyette nasıl geldin buralara. Kimin kimsen yok mu?

                “Var ama, hastaya bakma kültürleri yok.”

                “Nasıl yani”

                “Kayınvalide seksen yaşında bunak olduğunu, eşinizde şizofreni hastalığına yakalandığını iki çocuğunun bulunduğunu, kafası bozuk annenin bu iki çocuğu babaya karşı fitleye fitleye depresyon ve kişilik bozukluğu hastalığına yakalattığını dile getirerek,  hasta babayı dört yıldır arayıp, sormadıklarını yaşlı gözlerle anlatıyordu.

                “Üzülme Ömer Amca onları havale et. Allah bir gün görür” diyordu.” Onlar yoksa ben varım seni yanıma alırım. Annemle birlikte sana da bakarım dediğinde hasta Ömer baba, daha duygulanıyor, gözlerinden yanaklarına doğru iki damla yaş süzülüyordu.

                Fatma kız çok anlayışlı bir kızdı.

                “Ömer Amca gel size bir çay söyleyeyim.” Diyordu.

                Dedim ya Fatma çok anlayışlı bir kız diye. Hasta babanın karnının aç olduğunu hissederek, çaydan önce gel birlikte bir kahvaltı yapalım derken, sanki bir babasına, sanki bir ağabeyine davranır gibi sıcak ve samimiydi. Kaldığı otelin altında bulunan pasta haneye yöneliyordu.

                “ Ömer Amca biz otuz gündür buradayız ve bu pasta hanede kahvaltı yapıyoruz. Burda herkesle tanışıyoruz. Bu pastane personeliyle nerde ise akraba olduk.” Diyordu.

                Fatma kahvaltı hazırlarken ne kadar hamarat olduğunu sofrayı hazırlamasından belli oluyordu. Hasta babanın çekinerek yediğini fark eden Fatma,

                “Ömer Amca ne olur çekinmeyin. Beni bir kızın olarak düşün. Seni çok sevdim. Her şeyi Allah gönlüne göre versin. Çekinirsen vallahi çok gücenirim. “ diyerek sıcak sıcak sofraya gelen bohçaları bir bir aşırıyordu. Belli ki bu hareketleri ile hasta babanın çekinerek yememesi için yaptığı belliydi.

                “Ömer Amca, Allah aşkına karnını iyi doyur.” Diyerek sofradaki menünün hazırlanmasında bütün maharetini gösteriyordu. Fatma sanki küçük bir çocuğun karnını doyurduğu gibi, kah sıcak sıcak çayı tazeliyor, kah sıcak sıcak bohçaları getirerek, üstüne de yanında bulundurduğu portakalları sıkarak, onlara ikram karınlarını iyice doyuruyordu. Kahvaltı bittikten sonra, elli metre gerideki hastaneye tekrar dönerek hastane kalan eşyalarını alıp çıkıyorlardı.

                Hastaneden eşyalarını alıp, otobüs durağın geldiklerine ayrılacaklardı. Çünkü yolları ayrıydı. Hasta baba üzgündü. Çünkü hasta baba sıcakkanlıydı. Hemen bağlanıyordu. Fatma ise rahattı.

                “Ömer Amca, biz ayrılmıyoruz ki. Biz tekrar kavuşmak için şimdilik ayrılıyoruz.” Telefon numarasını bırakmıştı.

                “Ömer Amca,” diyordu.

                “Ne zaman bir dertlenirsen beni bu numaradan arayabilirsin, bende seni her zaman arayacağım.” derken ellerini sıkıyor, ayrılmak istemiyorlardı.

                Belli ki hasta baba, sevdiklerinden yıllardır ayrı kalanın, unutulmuşluğun acısını yüreğinde hissediyordu. Son kez baktılar birbirlerine. Fatma’nın yeşil gözlerinde, nankör kayın valide, 42 yıllık itaatsiz eş ve vefasız evlatlar bir film şeridi gibi gelip, geçerken hasta baba duygularına kilit vuramıyor, gözyaşlarına hakim olamıyordu. İçi acıyor, içinden sanki bir parçaların sökülüp, atıldığını hissediyordu.

                Fatma ve annesi, Aksaray durağına doğru yavaş yavaş ilerlerken, ilgi ve alakaya hasret hasta baba, onlara, yaşlı gözlerle son kez bakıyordu. Onların, sessiz bir gemi gibi rıhtımdan ayrıldıklarını hüzünlü gözlerle seyrediyordu.

                                                                                              19 MART 2020   Ömer Kılıç

  • BIST 100

    8986,9%2,05
  • DOLAR

    32,32% 0,22
  • EURO

    35,05% -0,15
  • GRAM ALTIN

    2282,87% 0,25
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,00
  • Perşembe 22.6 ° / 10.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 22.9 ° / 9.8 ° Güneşli
  • Cumartesi 24.7 ° / 11.1 ° Güneşli

Balıkesir

28.03.2024

  • İMSAK 05:27
  • GÜNEŞ 06:52
  • ÖĞLE 13:19
  • İKİNDİ 16:49
  • AKŞAM 19:35
  • YATSI 20:54