Ömer Dede KILIÇ (Köy Esintileri)


EFSANE SAVAŞ KOMİSER.

EFSANE SAVAŞ KOMİSER.


2008 yılının güzel mevsimin güzel ayı, sanırım mayıs ayıydı. Ömer babanın büyük oğlu Cihan Hacettepe Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Fakültesinde öğrenim görmekteydi. Bu baba için gurur kaynağı idi. Belki mesleğini ilerletecek bilim adamı olacaktı. Bu yüzden baba;  gurur kaynağını sadece derslerine odaklanması için maddi hiçbir problem yaratmaması için çok çalışmalı, ihtiyaçlarını karşılamalıydı. Her baba gibi Ömer babada çocuğunun her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için her ay, çocuğunun öğrenim kredisinin yanında, ek ders ücretini düzenli olarak yatırmaktaydı.

 Büyük oğlan Cihan Mayıs ayında babasına çok acil bir ihtiyacı olmalı ki; telefon ediyordu, harçlık ihtiyacının acilen karşılanmasını istiyordu.Baba da telefonu alır almaz,  Nisan 2008 ayının ek ders ücretini Mayıs ayının 5 ?i saat 14,00 de ek ders ücretini almak için acelece M.E.M. nün hemen yanında bulunan atm ye gidiyordu. Atm den parayı çekip, doğruca iş bankasına koşuyordu. Ömer baba acele ile çekip koşarak iş bankasındaki banka görevlisinin yanına vardığında paranın cebinde olmadığını fark etti.  Hemen tekrar atm ye koştu. Atm ye baktığında hesapta paranın olmadığı, çekilmiş olduğu görülüyordu.

Baba düşünüyordu fakat artık paranın yerinde yeller esiyordu. Baba biraz acele etmiş, banka önce bankamatik kartını önce verdiğinden, kartını alıp, parayı bankamatik unutarak gittiğini ancak, Vakıfbank´ın operasyon yetkilisi Sema hanımın söyleminden anlıyordu. Sema hanım Ömer Babaya dönere üstüne bir su için, giden geri gelseydi diyordu. Ömer Babada kazancına bilerek haram katmadığını helalinden kazandığını düşündüğünü ve paranın geri geleceğini anlatıyordu. Söz konusu paranın yirmi gün sonra Kırıkkale Belediyesinde kamu görevlisi olarak çalışan birinin atm. Nin önünden geçerken parayı gördüğünü, kötü niyetli kişilerin ellerine geçmesin diye aldığını ve ihtyacı olduğu için de  parayı harcadığını fakat maaşını alır almaz banka görevlisine tekrar iade ettiğini tekrar banka görevlisi Sema hanımın telefonundan anlıyordu.

Bu olaydan hemen hemen 11 yıl sonra 23.09.2019 tarihinde  hasta babanın evi hırsız veya hırsızlarca soyuluyordu. Hastalığı ile, onu anlamak istemeyen evlatları ile uğraşırken birde başına böyle müessif olay geliyordu.Evden değerli eşyalar çalınıyordu. Baba üzgün, baba perişandı. Çünkü, çalınan lebtop hasta baba için önemliydi. İçinde tam kırk yıllık emeği vardı. Tabi ki üzülecekti, eserleri çalınmıştı, umutları çalınmıştı. Ancak, baba temkinliydi. Metanetini koruyarak herkese şunu söylüyordu. Bilerek veya isteyerek kazancına haram katmadığını helalinden kazandığını düşündüğünü iddia ederek helal ise gelir diyordu.

                Hasta baba çalıştığı gazeteye yazı gönderemiyordu. Çünkü yazıp gönderecek lebtobu yoktu artık. Kafasının için dopdoluydu. Ne yapmalıydı onu da bilmiyordu. Bekleyecek, Türk polisine güvenecek, bu sabrın sonunda kaybettiklerine kavuşacaktı. Bu düşüncelerle sabahı etti. Sabah bir telefon geldi. Herkes uyuyordu, Türk polisi uyumuyordu.

Arayan ses umudunu kaybeden babaya yeniden umut veriyordu. Çünkü arayan kişi Hırsızlık Büro Amiri Komiser Şavaş Beydi. Hırsızlarla ilgili hasta babadan birkaç ayrıntı sorduktan sonra rahat olmasını, olan sıkıntılarını birlikte aşarız diyerek yumuşak bir dille hasta babayı rahatlatıyordu. Samimi ve içten davrandığını göstermek için de bu telefonumu kaydet, her zaman beni arayabilirsin dediğinde; hastanın yanında bulunan komşu oğlu Şükrü söze karışıyordu. Ömer abi telefondaki kişi Komiser Şavaş Bey mi dediğinde, hasta baba da evet deyince komşu oğlu Şükrü, Efsane komiser bu işi çözer diyerek sevincini belirtiyordu.

                Peki Komiser Savaş beye herkes neden efsane komiser lakabını takıyordu merak ediyordum. Belli ki gençlerin güvenini kazanmış, gönüllerine girmiş biriydi. Akşam hasta babayı yine yumuşak sesli insan tekrar arıyordu. Hocam öğleden beri sizi arıyorum ama size bir türlü size ulaşamıyorum nerdesin diyordu. Hasta baba da köyde olduğunu telefonun bazen çekmediğini anlatıyordu. Bu seferde hasta babaya şu isimli şahıs evine girip çıkar mıydı diye sorduğunda, hasta babadan hayır cevabı aldığında olayı çözdüğünü, emniyete kadar gelmesini rica ediyordu. Hasta baba yürüyemiyordu ama duramazdı. Bir şekilde gitmeliydi.

Hasta baba evinden dışarı çıktı, yavaş yavaş anayola çıktı. Bir iki adım atmıştı ki, yanına bir taksi durdu. Baktı çocukluk arkadaşı Esat, hocam gel bin götüreyim dediğinde çok seviniyordu. Emniyete Hırsızlık Büro amirliğine vardığında ezelden beri gördüğümüz soğuk insanlar yoktu. Güler yüzlü emniyet görevlileri karşıladı hasta babayı. Hasta baba Şavaş Komiseri soruyordu. Biraz sonra gelir dediler. Yer gösterdiler hocam buyurun rahatsızsınız oturun dediklerinde; aklına Keskin Açık Cezaevinin doktoru geliyordu.

Ömer baba hastaydı. Onu en iyi doktorlar anlardı. Parkinson hastasıyım oturabilir miyim diye söylediğinde tıpki oradaki doktor da; kendi öz oğlu gibi anlayışsız, saygısız kendi egosunu tatmin edercesine hayır oturamazsın bu sandalye devletin memurlarına ait diyordu. Demekki, o sandalyeye doktora muayene olmak için gelecek üçüncü sınıf mahkumlar oturamayacaktı. O sandalyeye sağlıklı ve genç devletin memurları muayene olmaya geldiklerinde oturabileceklerdi. Hasta baba bu durama çok üzülmüştü.

Birkaç dakika sonra odaya, merak ettiği, gençlerin gönlünde taht kurup efsaneleşen Savaş Komiser giriyordu. Güler yüzüyle, uzun boyunu eğerek hocam hoş geldiniz deyip sarılıyordu. Tıpki hastalanmadan önceki kardeşlerinin sarıldığı gibi. Hocasının duygusallaştığını görünce; ellerinden tutuyor, hocam eşyaların şimdi gelecek. Rahatsızlığını ve dışlanmışlığını öğrendim. Yanında çocukların yoksa burada ben varım ne zaman bir sıkıntın olursa bu telefonumu kaydet gece gündüz hiç fark etmez ara dediğinde hasta babanın gözünden iki damla yaş süzülüveriyordu. 

Üç yıldır hayırsız evlatlardan bu ilgi ve alakayı beklemiş ama görememişti. Ne olur anlayın şu hasta ve gönlü kırık babayı. Hasta baba eşinden, evlatlarından ve yakınlarından şefkat beklerken 61 yaşında cezaevinin soğuk duvarlarıyla tanıştırılıyordu.  Ömrünü sevdiklerine ve yakınlarına adayan bu gönlü kırık baba, ben bunların hiç birini hak etmemiştim diye ağlıyordu. Bir hırsızlık şebekesini çökertmenin verdiği moralle hasta babayı teselli etti. Çalınan eşyalarını hasta babaya teslim ettikten sonra güler yüzle uğurladı.

Güzel insan, olayı çözmedeki bilgi ve birikimin ile kıvrak zekana hayran kaldım. Size sivil hayatta ve işinde sonsuz başarılar diliyorum. Sen, daha yüksek makamlarda vatansever bir Türk Polisi olarak hizmet etmeye layıksın.

Bahtın açık olsun.     01.10.2019 Ömer Kılıç

 

 

  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,59% 0,31
  • EURO

    34,76% 0,35
  • GRAM ALTIN

    2415,58% -0,69
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00
  • Salı 28.5 ° / 14.1 ° false
  • Çarşamba 26.4 ° / 14.4 ° Güneşli
  • Perşembe 21.3 ° / 10.9 ° Güneşli

Balıkesir

23.04.2024

  • İMSAK 04:40
  • GÜNEŞ 06:13
  • ÖĞLE 13:12
  • İKİNDİ 16:58
  • AKŞAM 20:01
  • YATSI 21:27