Günümüzde spor dünyasında iki kelimelik bir kavram ön plana çıkmaktadır. İngilizce adı ‘Fair Play´ ya da Türkçe karşılığı ‘dürüst oyun´ olan bu sportif terim, sporda kurallara uymaktan da öte, belli bir davranış tarzını sergileme anlamını taşır. Rakibe fizyolojik ve psikolojik açıdan zarar vermemeyi, müsabakayı yönetenlere ve izleyenlere saygılı hareket etmeyi ifade eder.

Fair Play´in başlıca ilkeleri şunlardır;
* Oyun kurallarına uymak, hileye başvurmamak
* Rakibi oyunun bir parçası olarak görmek
* Oyun koşullarında şans eşitliğini kollamak
* Kazanınca zaferi kötüye kullanmamak, yenilince sonuca ve kazanana saygı göstermek ( Kazananı centilmence tebrik etmek, mağlup olanı teselli etmek.)
Fair Play kelimesi ilk olarak İngiltere´de kullanılmaya başlanılmıştır. İlk ortaya çıkartıldığı zamanlarda ”iyi oyun” anlamında kullanılırken, daha sonra anlamı biraz daha genişletilerek ”iyi bir oyun ortaya çıkartacak davranış biçimi” anlamında, en son olarak da ”iyi bir oyun ortaya çıkarmak için tüm takımın yerine getirmesi gereken davranış biçimlerinin tümü” olarak kullanılmıştır.

Etik davranmak, herhangi bir konuda geçerli olan kuralları saygı çerçevesinde yerine getirmek manasını taşır. Fair Play´de etik davranmak, bireysel hırsları bir kenara bırakarak takım ruhunu ön plana çıkarmak anlamına gelir. Bir spor müsabakasında oyuncuların davranışlarına bakarak Fair Play´e uygun davranıp davranmadıkları tespit edilebilir.
Fair Play felsefesine göre, her oyuncu müsabaka esnasında sadece kendi görevlerini yerine getirmeli, rakip takımı düşman gibi görmemeli ve hırslarına yenik düşmemelidir. Oyuncular kendi galibiyetleri için fazla hırs yapıp haksızlık yaratacak hamleler yapmamalı ve aynı şekilde rakiplerinin düştüğü eksi pozisyonlardan kendilerine pay çıkarmaya da çalışmamalıdır.
Türkiye´de bu durum önceden ”sportmence davranmak” olarak literatüre geçmiştir. Son dönemlerde ise tamamen evrensel şekliyle, yani ”Fair Play” olarak ifade edilmektedir.

Spor ahlakı ve etiği ile ilgili olarak Türkler´den de örnekler verecek olursak; eskiden beri Türkler´de sporda ahlaklı davranmak ağır basardı. Sporda rakibini ezmek, onu küçük düşürmek, hileye başvurmak yerine, dürüstçe ve hakkıyla mücadele edip, mağlup olanın da onurunu korumaya yönelik davranışlar sergilenirdi. Mesela yağlı güreşlerde galip gelen pehlivanın güreş sonrası yenilen pehlivanı kucaklayıp teselli etmesi ve onun da kolunu elinden tutarak havaya kaldırması seyircilerin önünde rakibinin itibarını koruma anlamına gelen güzel bir sportif davranıştı.
Günümüz dünyasında bizler giderek endüstrileşen, her geçen gün ticari bir oyun haline gelen sporda centilmen, saygılı, dopingden-hileden uzak, ahlaklı sporcular yetişmesini istiyorsak, ilgili kurum ve kuruluşlara, yöneticilere, antrenörlere, öğretmenlere, anne-babalara, medya organlarına, taraftarlara önemli sorumluluklar düşmektedir. Sadece başarı odaklı sporcular üretmek yerine öncelikle fair play ruhunu gerçek anlamda benimsemiş ve bunu sürekli uygular hale gelmiş ‘erdemli´ sporcular yetiştirebilirsek ne mutlu bize !
Yeni bir yazıda görüşmek dileğiyle, spor dolu günler diliyorum…