DOĞRU Parti Genel Başkan Yardımcısı, Yazar Sedat Şenermen’ in uyarısıyla Prof. Dr. Şahin Filiz’in, Veryansın TV’de yayınlanan bir makalesini okudum.
Yazarın hoşgörüsüne sığınarak, günlük yazı formatına sığacak kadarıyla kısaltıp paylaşmak istedim. Umarım yazının ruhunu aktarmayı başarabilirim!
Cemaat ve Tarikat Arapçadır. Kur’an’da bu sözcükler yer almaz. Her iki sözcük, sözlük anlamı bakımından sonradan dinselleştirilmiştir. Türkiye’deki bütün tarikatlarda babasoylu ve tarikatsoylu bir yapılanma, hiyerarşi mevcuttur.
İki kanaldan türeyen silsile tarikat yapısının temelidir.
Babasoylu, en kestirme ifadeyle, dinsel patronluğun babadan oğula ya da erkek soyuna dayandırılarak tekelleşmesidir. Kadına ya da kadın soyuna hiçbir şans tanınmaz. Hiyerarşide soya yabancı biri, değil Müslüman, Melek olsa bile zincirde yer alamaz.
Tarikatsoylu yapılanma ise;
Babasoylu zincirin halkalarından biri koptuğu zaman, hemen tarikatsoylu bir zincirle bu kopukluk giderilir. (Damatlar tercih sebebidir)
Müritlerin hepsi, tarikat patronuna ve onun sulbünden gelecek herkese köle olmak zorundadır. Yani Tarikatçı-Cemaatçi hiyerarşisi feodal bir hiyerarşidir!
Bunlar, kendi içlerinde katı emir komutaya dayalı militarist dinsel kurallar uygularken, kendi dışlarındaki büyük çoğunluğa karşı da her türlü kutsalı çiğneyerek “seküler” bir kılığa girerler. Bunlar için dışarda her türlü evrensel ahlak kuralını çiğnemek, normal karşılanır. Çünkü bu yapılar, Cumhuriyetimizin çağdaş değer ve birikimlerine “imanları gereği” savaş açmayı “Cihat” sayarlar ve bin bir çile ile kurulmuş Cumhuriyetin tüm kurum ve kuruluşlarını tüketmeye programlanmışlardır. Tüketebilirlerse, darbe yaparak devleti ele geçirirler.
Şeyhe itaat, Peygambere itaat olarak kabul edilir. Doktor-Mühendis-General olsanız bile eğer mürit iseniz kaderiniz, en basit görgü kurallarından bile habersiz olan “Dinsel Atanmış” bir şeyhin iki dudağının arasındadır.
Çağdaş demokrasi ve hukukun sağladığı “SEÇİLMİŞLİK” haklarını cemaat ve tarikatlara devreden siyasetçiler, suç işlemiş sayılırlar. Hiç kimsenin 83 milyonun verdiği yönetme yetkisini, bir tarikat şeyhine ciro etme hakkı ve yetkisi yoktur. AKP’nin, Türk Milletinden aldığı yetkiyi 11 sene FETÖ’ya şimdide Menzilcilere ve diğerlerine devrederek, Anayasanın laiklik ilkesini yine çiğnediğini kayda geçirdiğimizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bilinmesini isteriz…
İslam Devleti- Şeriat Devleti ya da İslam Halifesi kavramlarının dinsel ve tarihsel hiçbir geçerliliği yoktur. Tarikat ve Cemaatlerin varlığı YASA DIŞIDIR- HUKUK DIŞIDIR ve İSLAM DIŞIDIR…
Cumhuriyetin önemli bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, yasa ile kendisine verilmiş görevlerinden uzaklaşmıştır, Anayasal suç işlemeye devam etmektedir.
Selefiler, İslam Dinini, yetersiz ve işlevsiz gören SİLAHLI ve tehlikeli din görünümlü terör örgütleridir. Bunlardan IŞİD-HİZBULLAH-İHVAN başta olmak üzere hepsi mevcut anayasal düzeni kökünden yıkıp adına şeriat devleti dedikleri bir yapıyı silah zoruyla kurmak için çalışmaktadır. Mezhep, etnik köken, bölge ve din ayrımlarını körükleyerek iç çatışma çıkarmak ve emperyalistlerin yani gerçek patronlarının işlerini kolaylaştırmak için gece-gündüz faaliyet gösterirler.
Bu sapıklara Kur’an bile az gelmektedir. Allah ve Peygamber bunları tatmin etmez. Onlara göre İslam, silah-ölüm-cinayet ve terör demektir.
Tarikat ve Cemaatler, hak ve adaletin, demokrasinin düşmanıdır. Bunlardan din ve insanlık beklemek boşunadır.
Değerli Okurlar;
DOĞRU Parti olarak her zaman ve her şartta Türk Milletine doğruları söyleyeceğimize söz verdik. Yukarıdaki bilim insanının görüşlerine katıldığımız gibi, bizi endişelendiren bazı tespitlerimiz de var; AKP, tüm tarikat ve cemaatlerle yakın temastadır. AKP’nin menzili, FETÖ ile aynıdır.
Son zamanlarda, özellikle büyük şehirlerimizin kenar semtlerinde “Devlet Deposu-Binası” denen yapılar türedi. Buralarda silahlar bulunduğu yönünde ciddi duyumlarımız var. Emniyet envanterindeki 106 bin uzun namlulu silahın KAYIP olduğu TBMM zabıtlarına geçmiştir.
Başta Türk Devletinin Genelkurmay Başkanı, MİT Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olmak üzere, Türk Milletinden maaş alan namuslu bürokratlara sesleniyorum; Sorumluluk altındasınız. Şunu iyi bilin ki, size bu işleri yaptıran siyasetçiler, o gün sizleri tanımayacaktır.
Tıpkı Mavi Marmara olayında olduğu gibi! Aklınızı başınıza alın!
Bu ülkede bir insanımızı burnu kanarsa, hesabı sizden sorulacaktır.
Bizim en büyük güvencemiz, inancını Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayan mütedeyyin insanlarımızdır. Eğer bu Tarikat ve Cemaatler, Türk Milletine silah doğrultmaya kalkarlarsa, Türk Milletini karşılarında bulacaklarını bilmelidirler…
Oy verdiğiniz veya vermeyi düşündüğünüz partilere lütfen sorun; “Bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye?
DOĞRU Parti Genel Başkanı olarak bizim sözümüz şudur;
“İktidarımızda, herkes inancını özgürce yaşayacaktır. Türk Devleti ve Anayasa bunun teminatıdır. Gerçek İslam’ın halkımıza anlatılmasını engelleyen hepsi birer “Seccade Şeytanı” olan İslam düşmanı Tarikat ve Cemaatleri işlevsizleştirip, tarihin çöplüğüne atacağız. AKP’ye oy veren mütedeyyin nüfus da bizim gibi düşünmektedir…
Ne Mutlu Türküm Diyene…
Sağlık ve başarı dileklerimle 10 Ocak 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
