Hedef (GÜNDEM)


GİRİT NASIL KAYBEDİLDİ?

GİRİT NASIL KAYBEDİLDİ?


 Prof. Dr. Mete GÜLMEN
Yıl: 1909
İttihat ve Terakki mensubu Edirne mebusu Haşim Bey, Ağustos ayında Girit’te Rumlar tarafından hunharca öldürülen Osman Efendi (Koraşaki) ile Hüseyin Ağa (Subaşaki) adlı iki Türk'ün naaşlarını kartpostal yaptırıp devlet erkânına gönderdi.


Mesajı açıktı: Girit elden gidiyor!
Osmanlı Devleti ise dört büyük ülkeye güvenip açılım yaparak sorunu çözeceğini umuyordu. Oysa Girit’te daha önce kaç kez açılım yapmıştı…
Osmanlı ordusu Akdeniz’in en büyük adalarından olan Girit’i 1645-1669 yılları arasında Venediklilerden aldı. Adanın Müslümanlaştırılması konusunda farklı bir metot uyguladı: Balkanlarda “şenlendirme” adıyla yaptığı zorunlu iskânı bu kez adada uygulamadı. Fakat zorunlu olmasa da Girit, Türk göçü aldı. Bu arada Osmanlı, Kapıkulu askerinin evlenme yasağını kaldırdı. Bunlar Rum kızlarıyla evlendi. Bazı Rumların da din değiştirmesiyle Girit nüfusunda Müslüman sayısı kısa sürede çoğaldı.
İhtida eden Rumların bir bölümü, aslen 823-963 yılları arasında adaya egemen olan Müslüman Araplar idi. Bizans’ın zoruyla Hıristiyan olmuşlardı. Bu gerçeği saklamayanlardan biri de Giritli ünlü yazar Nikos Kazancakis (1883-1957) idi. El Greco’ya Mektuplar eserinde Arap soyundan (Abadyotlardan) geldiğini iftiharla yazdı.

Dünyaca ünlü ressam El Greco da (1541-1614) Giritliydi.
1700’lü yıllarda ada nüfusunda Rumlar ve Türkler hemen hemen eşitti. Adanın dili Rumca, Arapça, Türkçe karışımı olan, yerel halkın Giritçe dediği dildi. Bu dil Rumca’ya yakındı. Bunun sebebi, Osmanlı idaresinin Türkçeye gerekli özeni göstermemesiydi. İlginçtir, Girit’te Türk dilinin unutulmamasını sağlayan Horasan kökenli Bektaşi tekke ve zaviyeleriydi.
Türkler ve Rumlar arasındaki akrabalık sayısı yıllar içinde arttı. Et ve tırnak gibi oldular. Ancak ne zaman Osmanlı ekonomisinde duraklama ve gerileme dönemi başladı; Girit’te isyanlar patlak verdi. Bunda Ortodoksların hamiliğine soyunan Rusya’nın payı büyüktü. 1768’de Çariçe Katerina’nın kışkırtmasıyla ticari filoya sahip zengin tüccar Yanis Daskoloyanis önderliğinde Rumlar (Sfakyalılar) ayaklandı.
Osmanlı isyanı bastırdı. Daskoloyanis ve arkadaşları idam edildi ama 100 yıldır et ve tırnak gibi yaşayan Rumlar ve Türkler arasında güven kaybı başladı. Ne yazık ki yaşanılacak sonraki tarihsel süreç adanın bu iki halkını birbirine düşman edecekti.
Bunun içsel olduğu gibi dışsal nedenleri de vardı. Öncelikle, siyasi, sosyal ve ekonomik bakımdan alt üst olan Avrupa yeniden kuruluyor; yeni ittifaklar oluşturuluyordu. Bu nedenle 1821’de Mora Yarımadası'nda başlayıp Girit’e sıçrayan isyan Avrupa’dan çok destek buldu. Bu desteğin siyasi yanı gibi kültürel yanı da vardı. Rönesans’la birlikte Batıda antik Yunan hayranlığı başlamıştı.
Rumların camilere, tekkelere, çiftliklere, vakıflara saldırmasını, Türk köylülerini öldürmesini Avrupa seyretti. Kılı kıpırdamadı. Can güvenlikleri kalmayan köylerdeki Müslümanlar şehirlere göç etti. Ancak Rumlar şiddeti her geçen gün artırdı. Osmanlı, Mısır'daki Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan yardım alarak ayaklanmayı ancak 4 yılda bastırabildi. Cephe savaşları için eğitilen askerler küçük çetecilerle başa çıkmakta zorlanmıştı.
İsyanın bastırılması ve Osmanlı'nın Doğu Akdeniz’e tekrar hâkim olma ihtimali; İngiltere, Fransa ve Rusya’nın hoşuna gitmedi. Bu üç devlet Osmanlı'dan Yunanlara, Sırbistan ve Romanya’da olduğu gibi prenslik vermesini istedi. Avrupa’da da büyük bir kamuoyu baskısı vardı. Şair Lord Byron, ressam Delacroix, yazar Victor Hugo gibi aydınlar, eserlerinde Yunan isyanına destek çıktı.
Kuşkusuz mesele sanatçılarla çözülmedi. İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları Mora’daki Navarin limanındaki 57 Türk gemisini batırıp 8 bin Mehmetçiği şehit ettiler.
Osmanlı şaşkındı; ne yapacağını bilemedi. Çünkü Yeniçeri Ocağı'nı daha yeni tasfiye edip Asakir-i Mansure-i Muhammediye teşkilatını kurmuştu. Savaşacak askeri gücü yoktu. Sonuçta Osmanlı, Yunanistan’ın bağımsızlık talebinden vazgeçmesi ve kendisine her yıl belli miktarda vergi vermesi karşılığında, Mora Yarımadası'nda Yunan Prensliği kurulmasını kabul etti.
Aradan çok geçmedi. Rusya da Osmanlı'ya iki yandan saldırdı. Erzurum’u, Edirne’yi aldı. İngiltere ve Fransa, Rusya’nın ilerleyişinden memnun olmadı. Taraflar bir masa etrafında buluştu. Buradan çıkan karar Yunanistan’ın bağımsızlığı oldu!


Enosis (birleşme) için ilk adım atılmış oldu…
Girit Rumları fırsatı kaçırmadı. Yunanistan’la birleşmek için hemen ayaklandılar. İsyan bu kez çabuk bastırıldı. Rumlar Avrupa’dan da gerekli desteği bulamadı. Çünkü emperyalist devletler, hasta adam Osmanlı'yı nasıl paylaşacakları konusunda henüz hemfikir değillerdi. Öyle ki Osmanlı, İngiliz ve Fransızların Avrupa Konseyi’ne alınma sözüyle Rusya’ya savaş açtı. Ruslar da sıcak denizlere inme hülyasından hiç kopmadı. Giritli Rumların umudu da Rusların bu hülyasıydı… Her fırsatta ayaklandılar ve her isyanda bir siyasi hak elde ettiler. Açılımın birinci aşamasında genel af çıkarıldı.
Ruslar, dindaş ve mezhepdaşları olan Yunanları, İngilizlere kaptırmamak için Çar II. Aleksander’ın yeğeni Grand Düşes Olga’yı Yunan Kralı Georgios ile evlendirdi. Bu düğünde bir dedikodu çıktı. Ruslar çeyiz olarak Girit’i Yunanlılara verecekti! Dedikoduya o kadar inanıldı ki Girit’in fanatik milliyetçi dağlıları Sfakyalılar, Mihail Korakas önderliğinde ayaklandılar. 16 Ağustos 1866'da Selino kazasındaki Müslümanları kadın çocuk demeden öldürdüler. Osmanlı ordusu çetecilerin peşine düştü. Tam isyanı bastıracakken devreye İngiltere ve Fransa girdi.
Teklifleri şuydu: Girit Yunanlılara verilemezdi ancak Osmanlı da Girit açılımı yapmalıydı.


Nasıl olacaktı bu açılım?
1. İlk şart, askeri harekât hemen durdurulmalıydı.
2. Ayrıca silah bırakacak isyancılar için umumi af çıkarılmalıydı.
3. Girit yoksuldu; ada halkı iki yıl vergiden muaf olmalıydı.
4. İdari reformlar da yapılmalıydı; Padişahın atayacağı Vali'nin biri Türk, diğeri Rum iki yardımcısı olmalıydı.
5. Ayrıca resmi yazışmalarda Türkçe zorunluluğu kaldırılmalıydı.
Osmanlı açılımı kabul etti. Türkler rahatladı; köy ve mezralarına döndü. Müslümanlar, “Bu açılım ne kadar güzelmiş.” demeye başladı.


Açılımın İkinci Aşaması:
Jandarma teşkilatı yeniden düzenlendi. Osmanlı’nın 1878'de Ruslara yenilmesi Girit’te yeni bir ayaklanmaya neden oldu. Olan, köylerine dönen açılım kurbanı Türklere oldu. Evleri, tarlaları yakılan Türkler canlarından oldular.
Osmanlı ordusu yine isyancıların peşine düştü ve devreye yine Avrupalılar girdi. Onların bastırmalarıyla diğer Osmanlı vilayetlerinden farklı olarak Girit’e özel imtiyazlar tanındı. Yani yeni bir sözleşmeyle üçüncü açılım yapıldı.


25 Ekim 1878'deki bu Halepa Sözleşmesi şöyleydi:
1. Girit Valisi sadece Müslümanlardan seçilmeyecekti, Hıristiyan da olacaktı.
2. Vilayet genel meclisinde Rumlar (49/31) çoğunlukta olacaktı.
3. Hıristiyan Kaymakamlar, Müslüman Kaymakamlardan sayıca fazla olacaktı.
4. Vilayet Meclisi ve mahkeme dili Rumca olacak ancak resmi zabıtlar ve dilekçeler Rumca ve Türkçe olabilecekti.
5. Asayişi sağlayan jandarma, yerli halktan seçilecekti.
Osmanlı bu açılıma da “Evet” dedi. “Yeter ki kardeş kanı dursun.” deniliyordu. Fotyadi Paşa, Sava Paşa, Kostaki Anthopulos Paşa, Nikolaki Sartinski Paşa gibi isimler sırasıyla Girit’e Vali atandı.
1885-1888'de Girit iki ayaklanmaya daha sahne oldu. Fakat en büyük isyan 1896'da oldu. Artık taraflardan biri asker değildi. Ağride, Kaliveste, Resmoda, Hanyada vd. 250 yıldır birlikte yaşayan komşular birbirine silah sıkmaya başladı. Girit yanıyordu. Tabii yine beklenen oldu. İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Rusya olaylara müdahale etti. Asayiş amacıyla savaş gemilerini Girit’e gönderdiler.


Ve Osmanlıya yine, yeni bir açılım dayatıldı:
1. Girit Valisi kesinlikle Hıristiyan olacaktı.
2. Bu Vali, adada karışıklık çıkması halinde Avrupa Konseyi'nden silah ve asker yardımı isteyebilecekti.
3. Hemen genel af ilan edilecekti.
4. Memurların üçte biri Hıristiyan olacaktı.
5. Avrupalı hukukçular adli bir ıslahat reformu hazırlayacaktı.
Osmanlı bu dördüncü açılıma da boyun eğdi. Başkent İstanbul’un Girit’te açılım yapmaktan başı dönmüştü. Ancak 25 Ağustos 1896 Nizamname açılımı Girit’in kopuşunu hızlandırdı.
Elleri silahlı Rumlar artık şehir merkezlerinde bile gezip kimseden korkmadan Türkleri öldürmeye başladı. Bu cinayetler sonucu, Amcaoğlu Hüseyin, Bedeloğlu Mehmet, Bunacuoğlu Selim Ağa'nın çoban oğlu, Yanatoğlu Halim, Salih Kaziyatoğlu, Güldanoğlu Hüseyin, Muradoğlu Hasan, Osman Korethaki gibi yüzlerce Türk öldürüldü. Resmolu Hüseyin Subaşaki gibi Türkler şehit edildikten sonra, hıncını alamayan asiler tarafından kafatası bıçak ve sopalarla delik deşik edildi. Türkler korunaksızdı.
Girit’in Hıristiyan Valisi, kasten Osmanlıdan asker yardımı istemiyordu. Türklerin Girit’ten gitmesini istiyordu. Girit’te oluk oluk Türk kanı akıyordu. Tek tek öldürmeler kısa zamanda toplu katliamlara neden oldu. Elida, Ahladina, Nisiya, Balyovici, Sika, Lisinsi, Mulina, İskalavos, Handra, Akriba, Lamnon, Ziru gibi Türk köyleri yakılıp yıkıldı; Müslüman ahalisi öldürüldü. Türkler adadan kaçış yolu arıyordu artık.
Hanya ve Resmo’da 60 bin Müslüman sığınmacı kurtarılmayı bekliyordu. Giritli Müslümanlar, açılım gereği Osmanlı'nın Girit’e asker çıkaramayacağını anlayınca İran Şahı Muzafferiddin'den yardım istedi! Sadece Girit’te değil Yanya’daki Türk feryatlarına da Avrupalının kulağı kapalıydı.
Sonunda Osmanlı, 18 Nisan 1897'de Yunanistan’a savaş açtı. Beklendiği gibi bir ay gibi kısa sürede Yunan ordusunu perişan etti. Türk ordusu Atina’ya girecekken Rus Çarı II. Nikolay’ın isteği ve İngiltere’nin baskısıyla II. Abdülhamid Türk ordusunu durdurdu. Yapılan barış görüşmelerinde galip Osmanlı, bırakın bir avuç toprak almayı, savaş tazminatını bile alamadı. Aksine Girit’teki etkinliğini hepten kaybetti.


Açılımın Altıncı Aşaması: Girit Özerk/Otonom İlan Edildi
Osmanlı ordusu, Yunanları yenince Girit’teki Rumlar korkup sinmek yerine Avrupalıların Türk ordusunu durdurmuş olmalarına güvenip iyice azıttı. Bu kez de Türkler, Rumları kesecek iddiasıyla Avrupa devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya) adaya asker çıkardı. Asayişi artık onların askeri sağlayacaktı! O halde Girit’te Türk askerine gerek var mıydı? Diyorlardı ki "Osmanlı askeri gidince Rumlar bir daha ayaklanmazdı!"
1. Rumların adaya çağırması sonucu Avrupa’nın bu askeri emrivakisiyle Türk askeri 1898'de Girit’ten çekildi.
2. Ada özerk ilan edildi.
3. Giriti’n kaderi, Avrupalılara bırakıldı. Avrupalılar, Rumların ve Türklerin can ve mal güvenliklerini güvence altına aldıktan sonra adadan ayrılacaklardı. Girit’e de böylece barış gelecekti.
4. Tabii bu arada bir şart daha ileri sürüldü: Girit Valisi'ni seçme hakkı Osmanlı Padişahı'na bırakıldı. Ancak istisnai bir durum vardı. Avrupalı devletlerin o Vali'yi onaylaması gerekiyordu. Yoksa kendileri atama yapacaklardı. Sonuçta Osmanlının karşı koymasına rağmen Prens Otto, Girit Valisi yapıldı.
Kısa bir süre sonra dört devlet adadan çekildi.
Rumlar ise adaya hemen Yunan bayrağı çekti. Osmanlı, İstanbul’da sahnelenen Girit adlı tiyatro oyununu sansürlemek karşılığında diplomatik yoldan Yunan bayrağını görünürde indirtti.
1910’da ise Girit Meclisi Yunanistan’la birleşme kararı aldı.
Anadolu’nun birçok yerinde mitingler yapıldı. Türkler, Girit’te savaşmak için gönüllü asker olma müracaatında bulundu. Yunan malları boykot edildi, gemileri Osmanlı limanlarına sokulmadı. Osmanlı, konuyu Lahey Hakem Mahkemesi'ne götürmek istedi vs. vs.
Bütün bu tepkilerin hiçbiri işe yaramadı çünkü ada artık Rumlaştırılmıştı. Girit onca açılıma rağmen böylece 1913’te Osmanlının elinden kuş olup uçtu, gitti!
Giden toprağın yüzölçümü 8.336 kilometrekare idi.
***
Bir ülkedeki en önemli politika nüfus ve yerleşim politikasıdır. Bu konuya çok dikkat edilmeli, Atatürk'ün İskan Kanunu'ndaki ulus devlet anlayışı devam ettirilmelidir!


EK BİLGİ:
ATATÜRK'ÜN KÜRT POLİTİKASI
https://www.facebook.com/.../a.573170.../848945265154492/...
ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
www.atasen.org.tr 

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,49% -0,15
  • EURO

    34,89% 0,27
  • GRAM ALTIN

    2437,17% 0,59
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Cuma 20.9 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 22.1 ° / 9.9 ° Güneşli
  • Pazar 15.6 ° / 9.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Balıkesir

26.04.2024

  • İMSAK 04:35
  • GÜNEŞ 06:08
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:58
  • AKŞAM 20:04
  • YATSI 21:31