Cumartesi günü, tüm dünyanın gözü önünde TC Başbakan’ı tarafından Türk Devletine, Türk Milletine hakaretlerin en ağırı gerçekleştirildi.
Erdoğan ve Bakanları devletin tüm olanaklarını sonuna kadar zorlayarak, her türlü devlet geleneklerini ve devlet protokolünü yok sayarak bu hakarete çanak tuttular.
Diyarbakır’da Mesud Barzani- Şivan Perver- İbrahim Tatlıses’in katılımıyla konuşmalar yapıldı, şarkılar türküler söylendi, göstermelik nikâh kıyıldı, saçları kapkara boyalı yaşları 60’ın üstündeki adamlar kırıta-kırıta oynadılar,
Emine Hanım ve Bülent Bey yine ve yüksek sesle salya-sümük ağladılar, akşam otelde yine “kişiye özel” sıra gecesi yapıldı bol-bol eğlenildi. Sözün özü, devletin-milletin kesesinden milyonlarca lira, mafya düğünlerindeki gibi havalara saçıldı.
Bu rezilliklerin yaşandığı günün bir akşam öncesi, PKK militanları Mardin-Nusaybin-Eskihisar Köyü Bölgesinde, Türk Askerine RPG-7 roketli saldırıda bulundu ve iki zırhlı araca da 70 adet mermi isabet etti. Bu alçakça saldırı hükümet ve medya tarafından hiç önemsenmedi, yok sayıldı!
Diyarbakır’daki rezaletler bizzat hükümet eliyle yapıldı. Peki, yapıldı da ne oldu?
Türk Milleti olarak bizler, bu “İhanet Şovundan” ne elde ettik?
Hangi olumlu sonucu aldık?
PKK Narko-Terör Örgütü;
Kuruluş bildirgesinde yazılı olan, “PKK, çöken emperyalizm ve yükselen Proletarya Devrimler çağında Kürdistan Halkını emperyalist ve sömürgeci sistemden kurtarmak, ‘BAĞIMSIZ VE BİRLEŞİK KÜRDİSTAN’DA’ bir halk diktatörlüğü kurmak ve nihai olarak sınıfsız toplumu gerçekleştirmek”
amacından vaz geçtiğini ilan mı etti?
Barzani denen çakal, dedesinden bu yana devam ettirdiği Türkiye’den de toprak kopartarak “BÜYÜK KÜRDİSTAN”ı kurmak idealinden vaz geçtiğini mi söyledi? Çalışma masasının arkasında asılı duran, Türkiye’nin 21 İl’ini de içine alan “BÜYÜK KÜRDİSTAN” haritasını yırtıp attı mı?
PKK militanları silah mı bıraktılar? Yurt dışına çekilmeyi mi tamamladılar?
Davul-Zurna, Çengi-Çalgı, Kürtçüsü-Bölücüsü, Satılmışı-Haini, Amerikan-İngiliz Uşakları bir araya geldiniz, bayram ilan ettiniz, “Tarih Yazdık” dediniz de ne oldu, Ey Başbakan? Söyleyin hele ne oldu?
Barzani aynı Barzani, dün neredeyse bugün aynı yerinde, santim gerilemedi!
PKK aynı PKK, dün neredeyse bugün aynı yerinde, santim gerilemedi.
BDP aynı BDP, dün neredeyse bugün aynı yerinde, santim gerilemedi.
Türk Devletinin kuruluş değerlerini feda eden, milli davasından vaz geçen, bir Cihan Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanlık makamını Peşmerge eşkıyası ile iki tane uyuşturucu müptelası türkücü seviyesine indiren, maalesef siz oldunuz…
Siz dünkü hareketleriniz ve konuşmalarınızla nelere sebep olduğunuzun farkında mısınız?
-TC Başbakan’ı olarak sizin muhatabınız Irak Başbakanıdır. Peşmerge liderinin muhatabı, olsa-olsa “Ne Mutlu Türküm Diyene” levhasını alkışlarla indirten Diyarbakır Valisidir.
-Irak’ın Kuzey Bölgesine TC Başbakan’ı olarak “Kürdistan” demekle, Irak’ın toprak bütünlüğüne saldırıda bulundunuz ve yıllarca sürecek yeni bir savaşın fitilini ateşlediniz.
-“Ne Lozan ne Duvar bizi ayıramayacak” yazılı pankartla TC Devletine kafa tutanlara destek verip, Sevr’in kapısını araladınız.
-Barzani denen eşkıyayı “Onur Konuğu” yapmakla ve TC Başbakanı ile aynı konuma getirmekle, Kerkük Türkmenlerinin idam fermanını imzaladınız.
Kerkük Türkmenlerinin çok haklı olarak istedikleri “Özerk Yönetim” taleplerini “Kak-Ağabey” dediğiniz, eli kanlı eşkıyaya kabul ettirebilecek misiniz?
-Cumartesi günkü konuşmanızda “Genel Af” çıkaracağınızı ima ederek, İmralı Canisinin serbest bırakılmasını ve Türkiye’nin bölünme sürecini fiilen başlattınız.
Sayın Erdoğan;
TC Cumhuriyeti Başbakanı olabilirsiniz. Ama Türkiye’yi bölmeye gücünüz yetmeyecektir.
Türk Milleti milyonlar halinde Atatürk’e koşarken, siz Türk Gençlerinin canını alan, kanını akıtan katillerin başına kucak açtınız. Tüm Türk Milletinin yüreğini kanattınız.
Türk Milletinin önüne ilk geldiğiniz anda, size bu yaptıklarınızın hesabı önce sandıkta, sonra da gerçek Bağımsız Türk Yargısında sorulacaktır.
Sağlık ve başarı dileklerimle
18 Kasım 2013
Rifat Serdaroğlu
