Koltuk deyip de geçmeyin.
Bazı insanların yaşamında o kadar büyük, anlamlı yer tutar ki, görsen şaşarsın.
Gör de şaş!
Yerine göre, çeşit çeşit koltuk var.
Sinema-tiyatro koltuğu, berber koltuğu, genel müdür koltuğu, müsteşar koltuğu, başkan koltuğu…Bir de bizim evdeki koltuk…
Yani koltuk var, koltukçuk var.
Koltuğa oturana bakmak gerekir.
Bu koltukta oturan kim?
X X X
Bir de koltuk çeşidi var.
Sabit koltuk, döner koltuk, yatan koltuk, kalkan koltuk, deri koltuk, kadife koltuk, altın kaplama koltuk…
Yani koltuk deyip de geçmeyin!
X X X
Koltuk, sahibine göre kişner.(At dı galiba)
Bir kişi, bir koltuğa oturdu mu, hemen o koltuğa benzeyiverir.
Koltuk o kişi, kişi o koltuk oluverir.
Basit, sıradan bir adam hele bir döner koltuğa oturdu mu, siz o adamı bir görün artık.
Koltuk, adamı alır, evirir çevirir, kendisine benzetir. Döner adam olur adam!
O küçük adam, olur sana kocaman döner adam.
Birkaç yıl içinde o küçük adam, hem ensesi kalın hem götü göbeği şişman bir adam oluverir.
Kendini bir bok sanması var ya, eşe dosta belâ…
X X X
Koltuk ne kadar büyükse, adam da o kadar büyük olur.
Artık “suç koltukta mı, adamda mı?” diye düşünür, yargılarsınız. “Koltuğun hiçbir suçu yok” demeyin sakın. O ne koltuktur, ne koltuk!
Adam, adam değilse, adamı alır, kendisine benzetir. Koltuğun önü, arkası, sağı solu “hazır ol”da, baş eğen, bel büken, el öpen insanlarla doluverir. Koltuk, adamı baş kesen allame-i cihan yapar.
X X X
Yani koltuk deyip de geçmeyin.
Adamın bilincine, adamın cebine, adamın yüreğine göre adamı şekilden şekile sokar.
Hele adam, adam değilse!