Ömer Dede KILIÇ (Köy Esintileri)


KÖY HATIRALARIM (Garib Halil İbrahim)

KÖY HATIRALARIM (Garib Halil İbrahim)


Çocukluğumda tanıdım Halil İbrahim Abiyi. Benden yaklaşık on yaş büyüktü ama büyükle büyük, küçükle küçük olan bir insandı. Şahsiyet olarak iyi insandı ama okul karnesi kırıktı. Çünkü herkes iyi okuyacak diye bir kaide yoktu. Bir İsmail Amcanın oğlu doktor Abdullah kadar okuma şevki olmasa da ilkokulu ancak bitirebilmişti. Yaşadığı yıllardaki yokluklar ve üstüne üslük birde babası Velinin Hacının Mahmut´un genç yaşta midesinden rahatsız olması nedeniyle çalışmaması yüzünden Garip Halil İbrahim´in çalışması ve evine ekmek getirmesi gerekiyordu. Zaten babası Mahmut amca da rahatsızlığı nedeniyle köyün çobanlığını yapıyordu. Yokluk acıydı. Hele yoksulluk daha acıydı. Köy yerinde yapabileceği devamlı bir işide yoktu. Devamlı yapabileceği tek  iş, köyün sığırını gütmekti.  Köyde kolay iş yoktu. Irgatlık zamanı günlük kağnıya sap yükleme, patosa sap atma gibi yevmiyeli işler Halil İbrahim abinin yapıcağı işler değildi. Bunlar ağır işlerdi.

          Karahacılı Köyümüz  Keskin ilçesine bağlı yedi köyün ortasında şirin ve küçük bir köydür. Bir gün Halil İbrahim akşam evine gelmesi gereken saatte gelmez. Hanımı endişeye kapılır. Endişe duymasında haklılık payı vardır. Çünkü uyanık ve fetbaz biri değildir.  Allahın tevekkeli kuludur. Küçücük köyde kayboldu sanır ve amcası  olan Veli´nin Hacı´nın Ahmet´e eşinin akşam evine gelmediği ve kaybolduğunu söyler. Sevenleri köyde arar ama bulamazlar, Köylüler aramaktan bitap düşmüştür. Hiç kimsenin aklına gelmez Köy camisinin hopörlerinden ilan vermek. Neticede ilan verilir, ve sığırı köyün dışında dağıttık tan sonra tevekkeli Halil İbrahim, eşine haber vermeden Zülfikar´ın evinde sohbete dalarak evini ve sevenlerini unutur. İlanı duyunca da hiç bir şey olmamış gibi varır evinin önünde bulunan Çeşmenin başına oturur.

Köylülerden Yakup Kılıç aramak için köyden çıkar . Gece düz yurttan hacı veliye, oradan çankalın dereleri takip ederek körpınar mevkiine acaba dereye mi düştü endişesiyle her tarafı kontrol eder, fakat bulamaz. Biçare köye umutsuzca döner. Birde bakar ki Halil İbrahim çeşmenin üzerinde oturuyor. Amcası sinirlenerek Yakup ne edersen et değince, Yakup Kılıç´ta iki tokat patlatır. Tokatı yiyen Halil İbrahim çok duygusallaşıp ağlamaya başlar. Ancak Halil İbrahim yediği tokata ağlamamaktadır. Kendisini garip, kimsesiz zannedip, demek ki benimde sevenlerim varmış deyip yalnız ve garip olmadığına ağlamaktadır.

           Velinin Hacının Mahmut amca rahatsızlığı nedeniyle genç yaşta vefat ediyor, Halil İbrahim Abının omzuna yüklenen yük biraz daha artıyordu. Köyün sığırını güdüyor anneside karşılığında köyden yufka ekmek topluyordu. Olsun, zorda olsa Halil İbrahim helalinden kazanıyordu. Çalışması lazımdı. Ekmek getireceği annesi vardı, erkek kardeşi ve kız kardeşi vardı. 

           Biraz daha büyüyüp eli kazma kürek tutunca artık köyün hayır işlerine de gidiyordu. Bunu yaparken hiç kibirlenmiyor, yüksünmüyordu. Hayrına cenazesi olanların mezarlarını kazıyor, para bile istemiyor hem diğer alem için sevap kazanıyor hemde köylüler tarafından çok seviliyordu. Kimin bir ihtiyacı olsa hemen yardımlarına koşuyordu. Hayatı yokluk ve yoksulluk nedeniyle acılarla geçse de o mutluydu. Gerçi o yıllarda herkes mutluydu. İhtiyaçlar azdı. Yok olan bir malzeme hiç kimsede yoktu. İnsanlar soğan ekmekle mutlu oluyorlardı. Şimdiki gibi ihtiyaçlar sınırsız olunca istediğin kadar kazan yetmiyor, insanlarımız Mutsuzluğa gidiyordu.

          Halil İbrahim saf bir delikanlıydı. Kalbi tertemiz bir insandı. Köylülerde bunun farkındaydı. Birinin düğünü olsa, ya düğünün kahyası yaparlar yada maddi yardım olsun diye düğünün çaycısı yaparlardı. Halil İbrahim samimiydi. Cana yakındı. Köylülerce ne görev verilse severek yerine getiriyordu. Köylülerce bu samimiyetin karşılığı olarak terfi ettiriliyor kendisine köy bekçili görevi veriliyordu. Bu görevi de başarıyla yerine getiriyordu. 

           Ancak, şansızlıklar peşini bırakmıyordu. Sanki Allah Halil İbrahim´i acılar için yaratmıştı. Allah hiç kimseyi yokluk ve yoksullukla imtihan etmesin. Ama yoksulluk ve yokluk Halil İbrahim için hafif kalıyordu. Acıların en büyüğünü yaşayacaktı. Halil İbrahim´in omuzlarına yüklenen yük ağır gelmişti. Artık taşıyamıyordu. Halil İbrahim hastaydı. Gülse de acıları gittikçe artıyordu. Doktora gittiğinde anladı ki Akciğer kanseri. Adeta yıkıldı. Nasıl yıkılmasın geride bir zavallı hanımı ile bir çocuğu kalıyordu. Hep söylüyoruz sigarayı bırakın diye. Hastalığı ilerliyor, acıları artıyordu. Bu garip ama yüreği büyük insana herkes yardımcı oluyordu. Sağlık Bakanı Osman Durmuş bile ilaç ve tedavisine yardımcı oluyordu. Halil İbrahim hastalığı kapmıştı bir kere, hastalığı kapmak kolaydı ama hastalığı def etmek kolay olmuyordu.

            Gün geliyor beklenen son oluyordu. Artık hiçbir yeri ağrımıyordu. Sevdiklerine kavuşuyordu. Tıpki babası gibi genç yaşta diğer aleme gidiyordu.

            Vefat ettiğini duyunca çok yakın akrabam olmasa da yıkılmıştım. Duygularımın esiri oluyordum. Bu güzel insanı kaybetmekle sanki bir tarafımı, bir uzvumu kaybetmiş gibi acılar içinde kıvranıyordum. Artık gözyaşlarımı özgürleştirmiş, seller gibi akan yaşlar, aklanan sakalıma doğru dökülüyordu.

           Bu güzel insana ahde vefa zamanıydı. Hanıma diyordum. Zenginin cenazesine herkes katılır, önemli olan garibin cenazesine katılmaktı. Ahde vefa buydu. Halil İbrahim Abim bu ahde vefayı hak etmişti. Salacısından tutmak istiyordum. Bu duygularla köye doğru gidiyorduk. Müsellim´in ala tepesine varınca şaşırıyorduk.Adeta köye mahşeri kalabalık  kurulmuştu. Vefat eden bir garibin cenazesi değil, sanki bir millet vekili cenazesi gibiydi. Tüm kadirşinas köylülerimiz bizim gibi düşünmüş olmalı ki, cenazesine herkes gelmişti. Milet vekili cenazesine katılanlar gösteriş ve menfaat için katılıyorlardı ama bu güzel insanın cenazesine katılanlar gerçek dostlardı.

           Para versen bu kadar insanı buraya toplamak mümkün değildi. Bu dostluğu kurmak ve yaşatmak kolay değildi. Ne zaman köye varsam o güzel insanın mezarına bakar bakar ağlarım. Garip geldi. Garip gitti. Diye. Tıpki; şuan benim yaşadığım gibi. Allah büyüktür abim. İnancımız sonsuzdur.

           İnşallah diğer alemde de Allah dostların yanındadır.

          Ruhun şad olsun Halil İbrahim Abim. Nur içinde yat.

                                                                07.08.2018 Ömer KILIÇ

 

  • BIST 100

    9722,09%0,80
  • DOLAR

    32,53% -0,03
  • EURO

    34,90% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2422,03% 0,00
  • Ç. ALTIN

    3994,55% 0,00
  • Perşembe 21.3 ° / 10.9 ° Güneşli
  • Cuma 20.9 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 22.1 ° / 9.9 ° Güneşli

Balıkesir

25.04.2024

  • İMSAK 04:37
  • GÜNEŞ 06:10
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:58
  • AKŞAM 20:03
  • YATSI 21:30