Ömer Kayabaş, lezzetin adı. Tabir caizse çıraklıktan yetişme. Küçükken annesinin yaptığı enfes köy yemekleriyle yoğrulan ünlü aşçıların yanında çıraklık devresini geçirerek, adeta meşhur ustaların tecrübeleriyle pişen Ömer Usta, Leziz bir yemeğin yada damak tadının başta; işini severek yapması, işine zaman ayırması, kullandığı malzemelerin tazeliği, kalitesi ve yemeğin içine konulan malzemelerin ölçüsünün ayarının tam yapılmasında gizli olduğunu ve bunun içinde tecrübenin çok önemli olduğunu söylemektedir.
Örneğin bir yemek tatsızsa yemeğin içine ne korsan koy tad gelmeyecektir. Tuzsuz yemek tatsız yemektir. Tuzu birden değil, adım adım atmak gerektiğini, en son tuz atarak iyi bir yemeğin kapanışının yapılacağını anlatan Ömer Usta, yine iyi bir yemek sosunun hazırlanmasında tereyağın soğuk olarak sosa katılmasında yattığını anlatmaktadır.
Yine pişmiş havuç ve domates gibi iştahımızı açıp, ağzımızı sulandıran yiyeceklerin tadlarının artırılmasında şeker´in iyi bir sır olabilecektir. Örneğin; domatesin mevsimi olmamasına rağmen leziz bir domates sosunun hazırlanmasına şekerin katılabileceğini ve buna benzer sırları kendisiyle gitmemesi için 30 yıllık tecrübesini yemeğin içine katarak adeta tek aşkı yemek olan Ömer Usta, aynı köyden yol arkadaşı Bayram ÇANKAL ile birlikte, Ankara Kızılay Öveçler Mahallesi, 4. Caddeye açtıkları yeni dükkanlarında nezih bir ortamda yaparak, yemek severlerin beğenisine sunduğu yemeklerle adını duyurmaya devam etmektedir.
Ömer Kayabaş, sunduğu yemekleri müşterilerine satarak sadece ailesini geçindirmekle kalmıyor, yaptığı güzel davranışlarla herkese örnek oluyordu. Örneğin yaptığı yemeklerden ihtiyaç sahiplerini doyurarak paylaşmasını bilen biri olarak da anılıyordu. Bunu bizzat kendi köylüsü Parkinson hastası Ömer Kılıç gözleriyle görüyordu. Ömer Kılıç bir yanlış anlaşılma ile vefasız eşi ve hayırsız evlatlar ile işgüzar yardakçılar tarafından dışlanan hasta baba, 16 Eylül 2019 tarihinde sosyal medyadan devlet yetkililerine çağrıda bulunuyor, açlık ve sefalet içinde bırakıldığını bu yüzden eş ve çocukları için suç duyurusunda bulunuyor, fakat devlet büyükleri karanlıkta atılan bu çığlığı duymuyordu. Şu çağda en yakınları ve menfaatçi eş dost ve arkadaşları tarafından açlık ve sefalete sürüklenen hasta babaya 80.000.000 insandan ses çıkmıyor, sadece iki insandan ses geliyordu. Belki de son yıllarını yaşamakta olan hasta babaya sadece iki insan tarafından el uzatılıyordu. Bu elin biri fakir fukara babası Ömer Kayabaş´tı, diğeri mahallesinden çocukluk arkadaşı futbol arkadaşı H.Murat Ulukaya´nın eliydi.
Ömer Kayabaş 16.09 2019 tarihli hasta babanın feryadına aynı gün şöyle bir mesaj gönderiyordu. (Bu nasıl evlat baba ne olursa olsun dışlanmaz çocuklarını okutmuş ekmek sahibi etmiş bir babaya bunları yapan kim olursa hangi evlat olursa olsun Allah´ın gazabına uğrasın Ömer abi yarın benim dükkana gel günlük her şeyin benden mutlaka bekliyorum seni evlatların yoksa bizler varız kardeşin olarak merak etme bir gün onlarda yaşlanacaklar gün ola harman ola)
Hani bu hasta baba; Milli Eğitim camiasında çok seviliyordu, hani hasta babanın helallik istediğinde asıl sizin bizde hakkınız çok, siz helal edin diyen ve çıkarlarına dokununca kırk yıllık arkadaşlıklarını satanlara ne olmuştu? Hani çocuklarını muhannete muhtaç etmemek için gece elli iki okulun muhasebesini yaptığında geceleri uyumayıp, evrakları yere serdiğinde ÇOK HAYIRLI, ÇOK İNSANİYETLİ KAYNANA NECİBE ÖZBAYRAK, kızına dönerek kızım kızım bu adamın hakkı yenir mi deyip ağlayan KAYNANA, acaba bu dünyada yaşamıyormuydu.
Hani Ömer abi senin önün kesilir mi diyenlere kıran mı girmişti. Göstersinler bakalım 14 senelik Parkinson hastasından kaç tanesi kendi ilacını alıp, kendi yemeğini yapabiliyordu.
İşte Ömer Kayabaş, bir oğlu doktor , diğer oğlu mühendis çocuklara insanlık dersi veriyordu. Şu hasta babayı Sayın Cumhurbaşkanımız duymuyor sa tabiî ki bu iki insan hasta baba için çok kıymetliydi.
Tabii bunları anlayacak beyinli olanlar kalmış sa eğer.
29.09.2019 Ömer KILIÇ
