Melisa GÖNEN-GENÇ KALEM


MARMARA DENİZİ ÖLMEDİ AMA...

MARMARA DENİZİ ÖLMEDİ AMA...


  5 Haziran Dünya Çevre Gününü kutlamalarla karşılayabilecek durumda olmadığımız gerçeğiyle Marmara Denizi sayesinde yüzleştik. Şimdi, ihtiyacımız olan şey doğaya ne yaptığımız üzerine düşünmek. Eylemlerimizin yol açtığı sonuçlarla karşı karşıya gelme cesaretini toplayabilmek. Çünkü Marmara Denizi'nin kendisine ağıt yakılmasına değil yardıma ihtiyacı var. Üstelik deniz salyasına neden olan faktörler herhangi bir gizem de taşımıyor. Deniz salyasına neden olan faktörlerin yüksek sıcaklık, atıklar ve Marmara Denizi'nin kendi yapısı olduğu biliniyor.

Deniz salyası ve bu tetikleyici üç faktöre yakından bakalım.

 Deniz salyasının neden olduğu faktörleri göz önüne alınca, denizin bu sorunla karşı karşıya kalmasının ve bu faktörlerin denize zarar vermek üzere ektin hale gelmesinin nedeninin, insan eylemleriyle ilişkili olduğu yapılabilecek birkaç gözlemle ortaya çıkıyor. Nasıl mı? Bu üç faktöre yakından bakmak gerekiyor. Öncelikle, yüksek sıcaklıklar bilindiği gibi iklim krizi nedeniyle mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Normalüstü hava sıcaklığı deniz suyunun da normalüstü ısınmasına neden oluyor. İkinci olarak atıklar faktörüne gelince, çevresinde yaklaşık 25 milyon insanın yaşadığı Marmara Denizi, endüstri sektörüyle ön plana çıkan şehirlere de kıyısı olmasıyla biliniyor. Yoğun insan nüfusuyla birlikte evsel atıklar da sürekli artış gösteriyor. Gerek sanayi faaliyetlerince gerek nüfusun kirletici unsurlarıyla biriken atıklar, çoğunlukla ileri derecede arıtma yapılmadan denize karışıyor. Tarımsal faaliyetlerde kullanılan kimyasal gübre ve ilaçlar da Marmara'yı besleyen havzalar aracılığıyla yine denize ulaşıyor. Üçüncü faktör olarak, Marmara Denizi'nin yapısı öne sürülüyor. denizin İstanbul ve Çanakkale boğazları arasına sıkışmış bir yapıda bulunması ve bu iki boğaz haricinde açıklığının olmaması denizin sirkülasyon faaliyeti bakımından durağan olmasına yol açıyor.

Peki deniz salyası bu faktörlerin sonucunda nasıl ve neden ortaya çıkıyor?

Aslında bu sorunun cevabı için denizin üstüne bakmak kadar altına bakmak da önemli. Deniz salyasının yapısı ve canlılar üzerindeki etkisi araştırmacılar ve dalış ekiplerince görüntülendiğinde deniz salyasının, denizin üstünde ve kıyılarında görülen tabakadan fazlası olduğu daha da anlaşılır kılındı. Böylece deniz salyasıyla mücadele sürecinin uzun bir zaman alacağı da uzmanlar tarafından ifade edilmiş oldu. Hatta, BBC Türkçe Marmara Denizi'ne kıyısı olan ve son günlerde müsilaj akıntılarının yoğun olarak görüldüğü Erdek sahilinde dalış yaparak Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Profesör Mustafa Sarı ile beraber denizin altındaki son durumu inceledi. Kaydını izlemiş olduğum görüşmede Prof. Mustafa Sarı önemli açıklamalarda bulundu. Yaptıkları inceleme sonucunda edindiğim bilgiler gereği bazı aktarımlarda bulunacağım. Öncelikle, denizin üstüne çıkan ve çoğu zaman yaklaşık 10 cm kalınlığı bulan salyanın denizin altında üretimi devam eden salgının ölü kısmı olduğunu söylemek gerekiyor. Yani ölü salyalar kıyıya vururken bir yandan denizin salya üretimi de devam ediyor. Bahsetmiş olduğumuz üç faktörün bir araya gelmesiyle birlikte deniz bir tepki sürecine giriyor. Sıcaklığın ve kirliliğin yüksek olması, denizdeki azot ve fosfor miktarının anormalleşmesine yol açıyor. Denizdeki fitoplankton grupları bu durumu algılayarak aşırı azot ve fosforu tüketme isteğiyle hızla çoğalmaya başlıyor. Yani müsilaj ya da deniz salyası bu olağanüstü duruma(kirlilik ve ısınma) bir tepki olarak ortaya çıkıyor. Mikroalgler ve mikrobitkicikler stresli ortamda kendilerini korumak için salgılama yaparak tepki gösteriyor. Bu salgılar üzerinde sıcaklığın da etkisiyle bakteriler ve virüsler oluşmaya başlıyor. İnce, sümüksü, şeffaf ve akışkan yapıya sahip olmasıyla tanımlanan salya, deniz tabanında yaşayan ve kısmen veya tamamen hareketsiz olmasıyla bilinen sünger, deniz patlıcanı, pina, midye, mercan gibi canlıların üzerini örterek oksijen akışını kesiyor. Balık türleri gibi hareketli canlılar oksijene erişim bakımından daha şanslı olsa da mikroorganizmalar tarafından üretilen salya, ölerek yüzeye çıkığında kalın bir katman oluşturuyor. Böylece, balık gibi hareketli canlıların fonksiyonlarını da kısıtlayan bu katman, birikerek kalın ve sert bir yapıya dönüşüp deniz ile atmosfer arasındaki hava akışını kesiyor.

Yani, Marmara Denizi bize kendince tepki vererek yaptığımız eylemler konusunda bizi uyarıyor. Marmara Denizi, artık atıklarımızı kaldıracak durumda değil. Deniz ekosisteminin kendini toparlamasına yardımcı olacak eylem planlarına geçmek durumundayız. Ağıt yakmak veya çaresiz olduğumuzu düşünerek yardım konusunda geri planda durmamız ise deniz ekosisteminin en son isteyeceği şey. Deniz salyası için uygulanabilecek eylem planları henüz keşfedilmemiş ya da araştırılmamış değil. İyileşme ve dengenin geri kazanımı sürecinde alınması gereken önlemler bile bilinmekte. Hatta bu önlemler, Marmara Belediyeler Birliğinin yaptığı online toplantıda(Marmara Denizi'nde Müsilaj Problemi ve Çözüm Önerileri Programı) dile getirilmiş durumda. Youtube üzerinden bu toplantıyı izlemek mümkün ancak ben sizler için uygulamaya koyulabilecek önlemler konusunda kısaca aktarımda bulunmak istiyorum:

1. Evsel ve endüstriyel atık yönetimi sağlanarak tüm atıklar için ileri arıtma teknolojisi kullanılmalıdır.

2. Marmara Denizi Havzasında bulunan akarsu ağı ve akarsu havzalarının atık yükü en aza indirilmeli, kirlilikten kaçınılmalı.

3.Tarımda iyi tarım uygulamaları benimsenmeli. Tarımsal ilaç ve gübre kullanımında planlı azalmaya gidilmeli.

4.Arıtılan sular denize deşarj edilmek yerine alternatif sulama amacıyla (park, bahçe sulama gibi) kullanılmalı.

5. Marmara denizi için iklim krizini de göz önüne alan atık yönetim politikaları uygulanmalı.

6.Deniz dip yapısına ve burada yaşayan türlere zarar veren(çerçeveli trol gibi) avcılık türlerinden vazgeçilmeli. Hatta yaşanan ve yaşanacak tür kayıplarını göz önünde bulundurarak türlerin rehabilitasyonu açısından avcılık kontrol altına alınmalı.

7.Deniz patlıcanı, pina ve midye türleri gibi deniz suyundaki organik atıkları temizleyen/filtreleyen türlerin avcılığı tamamen durdurulmalı.

8.Marmara denizi için müsilaj erken uyarı sistemine geçilmeli.

Sonuç olarak, müsilajı tetikleyen nedenler gibi müsilajın önüne geçecek uygulamalar da bilinmektedir. Bununla birlikte Marmara Denizi, fazlaca yüke sahip olduğunu ve bize rağmen ölmediğini, ortaya çıkardığı salgılama tepkisiyle açıkça göstermektedir.  Artık yapılması gereken, denize ağıt yakmak değil; çok hızlı ve planlı olmak şartıyla eyleme geçmektir. Bu süreçte denizin, uzmanlar ve yetkili kuruluşların çalışmalarının yanında bireysel olarak bizlerin de yardımına ihtiyacı vardır. Sorumluluk almalı ve kirletici eylemlerden uzak durmalıyız. Tedbirsizlik, görmezden gelmek, rant sağlamak, talan yapmak, iklim krizine aldırış etmemek hiçbiri tercih edilesi bulunamaz. Bir ekolojik sistemin dengesini geri kazanması için denizin, ne şirketini en yüksek karla yönetmek isteyen patronlara ne de rantçılık yaparak talana yol açan siyasilere tahammülü var. Denizin bize rağmen umudu var. Yaşatmaksa bize kalmış.

  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22
  • Cumartesi 15.6 ° / 7.5 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 21.3 ° / 6.1 ° Güneşli

Balıkesir

20.04.2024

  • İMSAK 04:46
  • GÜNEŞ 06:17
  • ÖĞLE 13:12
  • İKİNDİ 16:57
  • AKŞAM 19:58
  • YATSI 21:23