Geçtiğimiz akşam Milli Uzay Programının tanıtımı hakkında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda ülke olarak küresel uzay yarışına katılmaya dönük ciddi bir hazırlanmanın daha doğrusu planlamanın yapılmakta olduğunu öğreniyoruz. Özellikle yapılacak hazırlıklarla Cumhuriyetimizin 100. yılında kendi roketimizle aya inişin hedeflenmesini son derece heyecan ve gurur verici bir çalışma olarak görüyorum.
Hangi açıdan bakarsak bakalım bugün uzay çalışmaları veya uzay tekniği söz konusu olduğunda bu görevin çok çok pahalı ve de çok çok bilimsel bir konu olduğunu söyleyebiliriz. Ve hatta paranız dahi olsa kurulu bir teknik düzeniniz ve yüksek bir alt yapınız yoksa bu işe başlamanızın imkânı da olamaz diyebiliriz.
Aslında Türkiye olarak şu son 10 yıla baktığımızda savunma sanayi yolu ile silah tasarımları, insansız hava araçla çalışmaları, gözlem istasyonları, helikopter motorları, füze sistemleri, yazılım çalışmaları gibi çok teknik konular üzerinde büyük başarılar elde ettiğimizi görüyoruz. Bu konuda Aselsan, Roketsan, Tusaş gibi firmaların yanı sıra üniversite katılımları ile çok ciddi manada bilimsel ve de çok teknik bir alt yapımızın oluşturulmasını MİLLİ UZAY PROĞRAMI için çok önemli bir avantaj olduğunu düşünebiliriz. Demem o ki uzay programı ile savunma sanayi çalışmalarının bir birini destekleyen çalışmalar olarak görülebilir diyorum.
Buraya kadar söylemek istediklerim aslında işin eğitim, organizasyon, alt yapı ve de maddi yönü ile ilgili kısımları. İşin zor yanı yani. Diğer taraftan işin bir de toplum üzerinde oluşacak moral ve motivasyon yönü var ki bu durumda çok önemli ve de gerekli bence. Örneğin dünyada 3-5 ülkenin ancak yapabildiği son derece teknik işlerin gerekli imkânlar ve ortamlar sağlandığında bizim tarafımızdan da yapılabilmiş olmasını görmek topluma ilave bir özgüven katacağını düşünüyorum.
Aslında havacılık konusunda cumhuriyetin ilk yıllarında da önemli işeri başarmıştık biliyorsunuz. Uçak fabrikamız da vardı, silah fabrikamızda ama ne oldu sonra, kapatıldı gittiler. Bu olayları hatırladığım da hep Atamızı anarım. Biliyorsunuz “istikbal göklerdedir” Atamızın sözleridir. Yine Türk Milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır diyen de Atamızdı hem de bir asır önce. Milletine güvenen, bağımsızlığını savunan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ümüz o kısacık 15 yıllık süre içinde tüm bu yatırımları takip ederek kurulmasını sağladı. Üretimleri yapıldı ama ne yazık aramızdan ayrıldıktan sonra tüm bu fabrikalar kapandı gitti. Aynı şekilde Devrim Otomobili de üretildi sonra o da unutuldu gitti biliyorsunuz. Ne yazık ki o tarihlerde sahiplenemediğimiz bu önemli işleri bu günlerde de uzay programı gibi çok önemli bir projeyi küçümseyen, alaya alanlar oluyor aramızda. İstiyorlar ki bu işler olmasın, yapılmasın. Dışarıdan hazır alalım, fabrikalarımız da olmasın istiyorlar.
Şimdi bu üç konuya devam edip gelmiş olsaydık nasıl bir sanayimiz olur ve Türkiye teknik olarak nerelere gelirdi acaba diye düşünmeden edemiyorum açıkçası. Dolayısıyla dışa harcanan milyarlarca paramız içerde kalırken gelecek nesillerde bu başarılardan faydalar görür daha zengin bir halede gelebilirdik diyorum.
Unutmayalım ki bu gün uzaydan dünyaya bakmanın askeri olduğu kadar iletişim, çevre ve doğa ve gözlem amaçlı gibi bir dizi faydalar sağladığı ve dolayısıyla çok gerekli ihtiyaç olduğu artık çok bilinen konular arasında bulunuyor..
