Muhalefet demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Muhalefet olmazsa zaten o rejime demokrasi demek mümkün değildir. Muhalefet düşman gibi görülüyor. Hem de öyle bir suçlama yapılıyor ki? Terör örgütleri ile birlikte olmakla suçlanıyorlar. Geçmişe dönelim bazı olayları hatırlayalım.
Terör örgütü ile mutabakat sağlamak için. Bir akiller heyeti kuruldu. Guruplar halinde 7 bölgede çalışma yaptırıldı. Konuşma yaptıkları salonlara AKP il başkanlarının belirlediği kişilerden başkaları alınmadı. Bunların verdiği rapora dayanılarak. Kandilden barış elçilerinin gelmesine karar verildi. Habur sınır kapısından bu elçi denen kişiler içeriye alındı.
Davullarla zurnanalar la karşılama yapıldı. Bu olay için sınırda güzel şeyler oluyor denildi. Bu gelen kişileri sınırdan içeri girdiklerinde güvenlik görevlilerinin tutuklaması gerekiyordu. Bunu önlemek için sınır kapısına seyyar mahkeme kuruldu. Hâkim gelenlere sordu. Pişmanlık yasasında faydalanmak için mi geldin? Gelen kişi hayır ben önderimizin emri ile barışa katkı bulunmak için geldim, demesine rağmen.Yaz kâtip pişmanlık yasasındafaydalanmak için geldim, diye yazıldı.
Sınırdan güle oynaya konvoy halinde Diyarbakır’a gittiler. Doğu Anadolu ve güney doğu Anadolu bölgelerindeki bütün illerde PKK’nı propagandasını yaptılar. Elaman devşirdiler. İş anlaşılınca tutuklama kararı çıkarıldı. Fakat gelenlerin çoktan kandile döndüğü anlaşıldı. Oslo da PKK üst düzey yöneticileri ile gizli görüşme yapıldı. Kandilden Oslo gidecek yöneticileri götürmesi için kuzey Irak’a uçak gönderildi. HDP vekilleri İmralı adasına Öcalan ile görüşmeye gönderildi.
Öcalan’ın kandile yazdığı mektubu HDP milletvekilleri götürdü. Dolmabahçe sarayında toplantı yapıldı mutabakat imzalandı. Bu Mutabakat Diyarbakır da halka açıklandı. Bu açıklamayı TRT canlı yayınladı. Sınırlarımız içerisindeki PKK militanları silahları ile sınır dışına çıkacaktı. İçeride PPK militanı kalmayacaktı. Basına göstermelik bir Fotoğraf verildi. Hepsi bundan ibaret oldu. Hatta Davutoğlu çıkmadıkların biliyorduk. Halkta infial uyandırmasın diye açıklamadık dahi dedi.
Orduya PKK ya operasyon yapmayın talimatı verildi. PKK militanları ülkede cirit atmaya başladı. Hendekler kazıldı, Kendilerine bir güvenlik gücü kurdular. Bunlar yol kontrolü dahi yaptılar. Sonra tekrar 0rduyu devreye soktular. Daha anlatacak çok şey var. Biz son zamanda olanlar bir bakalım. Belediye seçimlerinde bir kişi İmralı adasınagidiyor. Öcalan’ın yazdığı mektubu Anadolu ajansı aracılığı ile yayılıyor. Belli ki Öcalan dan destek istenmiş. Yine kırmızı bültenlearanan ve 33 askerimizin katili Osman Öcalan TRT de canlı yayına çıkarılıyor.
Bu olaylara iktidar hiçbir şey olmamış gibi sesini çıkamıyor. Muhalefete ki partilere terör örgütü ile birlikte hareket ediyorlar suçlaması yapılıyor. Böyle yapmakla muhalefeti kötülediklerini zannediyorlar. Artık millet bu iftiralara inanmıyor. Ülkenin birçok sorunu varken. Busorunların çözülmesi elbirliği ile yapılması gerekirken. Devamlı ayrıştırma politikası uygulanıyor. Yöneticilerin ay gibi güneş gibi kararlı olması gerekir. Güneşin ve ayın bir dakika geç doğduğu veya bir dakika geç battığı vaki midir?
Söğüt ağacı gibi her Rüzgâra göre hareket etmek yöneticiye yakışmaz. Ülkenin birlik beraberliğe en çok ihtiyacı olduğu böyle bir dönemde ayrımcılık olmaz. Elele, gönül, gönül, omuz omuza verilerek sorunları çözmek gerekir. Saygılarımla.
Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere. Ne mutludemokratım diyenlere! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
3- 11- 2020. Mustafa KOÇAL
