1999 Marmara depremi yakın tarihlerde geçirdiğimiz en büyük depremler den birisi idi. Bu depremin yaralarının sarılması için. Geçici olarak özel tüketim vergisi (ÖTV) konuldu. 21 senedir bu vergi ödeniyor.
AKP iktidar olduğunda bu vergi yürürlükte idi. AKP bu vergiyi kalıcı hale getirdi. Arada sırda bu vergiye zam yapılıyor. Bir vergi hangi amaçla çıkarıldı ise. Ancak o amaç için kullanılır. Ben ne maliyeciyim! Nede ekonomistim! Ortaokuldan sonra hava astsubay okulunu bitirdim. Tahsilim bundan ibarettir.
Bu ÖTV vergisini mantığıma göre değerlendiriyorum. Birisi birsinden borç para isterken dahi nerede kullanacağını söyleyerek borç ister. Ev alacağım biraz eksiğim kaldı der. Oğluma düğün yapacağım der. Veya araba alacağım der. Açıkçası nerede kullanacaksa onu söyleyerek borç ister. Böyle söyleyerek borç isteyip de başka yerde kullanırsa. Borç vereni kandırmış sayılır. ÖTV vergisini ödüyoruz. Ne için ödediğimizin bilincindeyiz. O zaman için. Depremzedelerin ihtiyaçlarını gidermek için. Ödediğimizi biliyoruz! Bu vergi halen ÖTV vergisi adı altında toplanmaktadır.
Bu vergi kalıcıya çevrilirken. İsmi değiştirilmediğine göre. İktidarda bu vergiyi depremle ilgili topladığını kabul etmiş demektir. O zaman bu 21 senedir toplanan bu vergi nereye harcandı. Bizler vatandaş olarak bu ödediğimiz ÖTV vergisinin nerede kullanıldığını sormak hakkımızdır. Milletin mecliste temsilcisi olan Kemal Kılıçdaroğlu bu verginin nereye harcandığını sorduğunda. Verilen cevap. “Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonrada bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” şeklinde olmuştur. Harcanması gereken yer depremle ilgili yerlere harcanmasıdır.
Şayet depremle ilgili yerlere harcansaydı? Depremzedeler mağdur olmazlardı. Kocaeli de hatırladığım kadarı ile bu konuda çok olaylar gelişti. Depremde bazı yerlere yerleştirilen kişiler. Bir müddet sonra evlerden çıkarıldı. Depremi önlemek mümkün değil. Fakat zayiatı en asgariye indirmek mümkün. İnsanı deprem öldürmüyor. Bina öldürüyor. Öncen bu deyimi benimsemek gerekir. Bazı kendini bilmezlerin söylediği gibi Yaşam şekli öldürmüyor. Dinci geçinenler şöyle bir söylemde bulunurlar.
“Dünya zina ile binadan bozulacak” derler. Derler taciz olayından hiç kaçınmazlar. Ensar vakfı olayını hatırlayın. Kadın bakanlardan birisi “bir kereyle bir şey olmaz” demiştir. Ele verirler talkımı. Kendileri yerler salkımı. İnsanı öldüren binadır. Onun için derhal imar kanununda değişiklik yapılmalıdır. Önce binanın yapılacak yer önemlidir. Dere yataklarına ve sulak arazilere bina yapılmaz. Önemli olan binanın yapılacak yerin zemin önemlidir. İkincisi binanın yapımı önemlidir. Deniz kumu bina inşaatın da kullanılmaz.
Kullanılırsa işte böyle olur. Bununda denetim kurulları tarafından denetlenmesi gerekir. Müteahhitler evleri ucuza mal etmek için. Her yolu denerler. İmara açık olmayan yere binayı yaparlar. Odan sonra imar affının çıkması için kapı, kapı dolaşırlar. 3 kata ruhsat alırlar 5 kat yaparlar. İmar affı geliyor diye TV’lere reklam verirler. Binanın öldürmesinin sebeplerden biriside imar aflarıdır. İmar affı gelir kaynağı olarak kullanılmamalıdır. Giden bu kadar canların hesabını kim verecek? İnsanı yaşat ki? Millet oluşsun. Milleti yaşat ki devlet oluşsun. Millet olmadan devlet olmaz. Devlet olmadan da millet olmaz. Sayın devlet Bahçeli ölenlere suçu atmak için. “Riskli binalarda oturmasaydınız” diyor.
Milletin parası ancak riskli binalara yetiyor. Sizler gibi saraylarda köşklerde oturmaya paraları yetmiyor. Deprem hep yoksulları bunun için vuruyor. Yoksulluğu önleyecek olanda cumhur ittifakıdır. Saygılarımla.
Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere! NE MUTLU TÜRKM DİYENE!
13- 11- 2020 Mustafa KOÇAL
