Hedef (GÜNDEM)


SANA MEKTUP

SANA MEKTUP


Merhaba,
Bu mektubu alınca belki şaşıracaksın. Beni anımsaman güç olacak, biliyorum. Bu, benden aldığın ilk mektup, üstelik öyle uzundur görüşmedik ki.
Kaç yıl geçti son karşılaşmamızın üstünden, unutmuşum. Ama o küçük çatı katında, camlarını akasyalı yağmurların kamçıladığı o geceyi ve omuzumda ağladığın o yalnızlık kokan küçük odanı çok iyi anımsıyorum. Köşedeki büyük saksıdan inanılmaz bir cömertlikle odanın bütün duvarlarına sarılmış o yeşil, o arsız sarmaşıkları da. ?Bu sarmaşığı çok seviyorum? demiştin bana, ?bu amansız kentin beton kokusunu sokmuyor odama.? 
Gelişim hiç şaşırtmamıştı seni. Kim olduğumu bile sormadın. Sadece elini uzattın. Sanki bekliyordun beni. Elimi tuttun ve sordun; ?Değer mi?? ?Evet? dedim, ?değer.? Bir aşağıya bir bana bakıyordun. Gözlerin mağarasından dışarı uğramış bir yabani gibiydi. ?Anlıyorum? dedim, ?çok zor, ama sakın vazgeçme. Ostrovski´yi düşün. O hiç vazgeçmemişti.? ?Ne yapabilirim ki? dedin,?uçurum kendine çekiyor beni.? ?Uçurumdan büyük olmalısın? dedim, ?büyük ve derin, ancak o zaman baş edebilirsin onunla.? Baktığın yerde incir ağaçları vardı ve betonlar. Sımsıcaktın ve buz gibiydin. Birbirini altetmeye çalışan iki dövüşçü gibiydi içinde ölüm ve yaşam. Birkaç gece önce İndependanta´dan yükselen alevlerin, çığlıkların ve yanan et kokusunun doldurduğu Ayazpaşa´daki o terastaydın ve 
gidiyordun. ?Dayanamıyorum? dedin. ?Çok ağır geliyorum hayata ve kendime. Her şey o kadar saçma, öyle acı ve öyle yalnızlık ki? Hayır, bunların hiç birini söylemedin. Sadece sarıldın elime. Çünkü gelmemi sen istemiştin. Çünkü gitmek istemiyordun ve yüzleşmekten başka seçeneğin kalmamıştı içindeki acı çeken deliyle. 
Bunca umutsuz olmasaydın çağırır mıydın beni, sanmıyorum. Çağırmazdın belki de. Çünkü o serseri ana kadar benim varlığımı düşünmemiştin bile. Ama geldim. Ve sana senden başka kimsemin olmadığını, var olduğum günden beri seni beklediğimi hiç söylemeden sitemsiz ve koşulsuz bir sevgiyle geldim. Sadece senin için yaşadığımı ve sen beni sevmezsen hiç kimsenin beni sevmeyeceğini sen bilmesen de ben biliyordum çünkü. 
Günlerce, gecelerce konuştuk, kavga ettik, sarıldık birbirimize, ama hiç gülmedik, gülemedik. Ta ki kitaplığının en kuytu köşesinden Hayyam´ın rubailerini bulup okumaya başlayıncaya kadar. O rubaileri anımsıyor musun? Hayır, anımsamıyorsun. Çünkü anımsıyor olsaydın sana bu mektubu yazmayacaktım.
Nasıl da tükendi her şey içinde. Seni artık hiçbir şey güldüremiyor. İçindeki sevinç perileri çoktan uçup gitti. Yaşamla bağların görev ve sorumluluklardan ibaret. Mutsuzsun ve çevrendekilere mutsuzluk saçıyorsun. Kendine ne kadar kötü davrandığının farkında bile değilsin. Uyuyamıyorsun, yazamıyorsun, okuyamıyorsun. Evinde sarmaşık bile yok. Yine elin boşlukta ve yine uzanıp sonsuzca uyuma İsteğiyle dolusun. Ama artık genç değilsin ve cesaretin tükendi. Kendini atmak için yüksek bir terasın da yok. Kendini umutsuzluk çukuruna gömerek yaşlı filler gibi ölümün kendiliğinden gelmesini bekliyorsun. 
Ne oldu sana? Hayatın gül bahçesi olmadığını çok önceleri zaten öğrenmiştin. Ah, biliyorum, vazgeçmedin. Aramaktan vazgeçmedin o büyük sevgiyi. Ölümün adını ölümsüzlük kılabilecek tek güç olan o koşulsuz sevgiyi.Umutsuz olsan bile çırpındın durdun. Neden dokunduğun her şeyin mücevhere dönüşmesini bekledin ki? Duyarlığın göçüp gittiği bir çağda yaşadığını niçin kabul etmek istemedin? Hiç mi hata yapmadın, hiç mi yanlışın yoktu?
Neden kendinle yüzleşmeyi hep erteledin?
Kendinsiz çıktığın her yolun sonunda yalnızlık denen ülkeye varacağını neden hiç düşünmedin? 


Niye bensiz yaşamayı seçtin ki?


İşte şimdi boğuluyorsun.
O küçük evde değilsin artık. Kendini götürürken o sarmaşığı bırakmıştın 
orada, sanırım onun gibi beni de orada unuttun. Uzun yıllar var ki, aklından bile geçirmedin. Daha önceleri de yaptığın gibi, bilincinin en kuytu köşesine itip unutmayı seçtin varlığımı. Çünkü zordur kendinle olmak. Hep bir yokuşu tırmanmayı ve dönüp sık sık ardına bakmayı gerektirir, ardında kalan sana bakmayı ve onunla durmaksızın hesaplaşmayı. 
Kendini, içindeki sevecenliği, hayattan aldığın ne varsa her şeyi bir düğün pastası gibi herkese dağıtırken benden bir merhabayı bile esirgedin. Oysa ben hep seni bekliyordum. Beni anımsaman yeterdi. Koşar gelirdim inan. O kadar uzun zaman oldu ki, seni beklemekten yoruldum. Beni unuttuğun yer ışıksız ve gölgesiz. Bazen ellerimi bile göremiyorum. Senin göğünden eksilen her yıldız benim içimdeki güneşlerden birini daha öldürüyor. Gücüm tükeniyor beni bir kez daha çağırırsan sana umutsuz bir yürekle gelmekten çok korkuyorum. Sabrın ve beklemenin örümcek ağları bazen taşı bile görünmez kılabilir çünkü.
Sana haksızlık etmek istemiyorum. Dedim ya ben sitemsiz ve koşulsuz bir tutkuyla seviyorum seni. Amacım sadece sana varlığımı anımsatabilmek. Aslında sabrın ve beklemenin ne olduğunu sen taştan bile daha iyi bilirsin. Ama bekleyişin hayatı bir anlamda ertelemek olabileceğini hiç düşünmeden bekledin sen. Keşke hayatı bekleyeceğine ona yetişmeye çalışsaydın. Artık çok geç diyorsun, biliyorum. Belki de o kadar geç değildir. Ostrovski´yi unutmuş olamazsın.
Bu mektubu bitirmem gerekiyor. Çünkü yakında beni görmek isteyeceğini hissediyorum. Seninle yeni söyleşilere, yeni kavgalara ve yeni sevinçlere hazırlanmam gerek. Güneşlerimi battıkları gecelerden geri çağırmalıyım, sana kocaman bir gökyüzünü ve Hayyam´ı yeniden getirebilmek için. 
Ben hep buradayım, başını kaldır ve bak. Gözlerinin içine dosdoğru bakabildiğin bütün aynalarda beni görebilirsin. Sadece bak ve içindeki acı çeken o deliyle yüzleşmeyi iste.
Hiç de sandığın kadar yalnız olmadığını göreceksin.
Şimdilik Hoşçakal.

İçindeki Sen.

Ayten Mutlu

  • BIST 100

    8794,79%0,88
  • DOLAR

    32,34% 0,18
  • EURO

    35,08% -0,25
  • GRAM ALTIN

    2237,19% -0,27
  • Ç. ALTIN

    3955,10% 0,13
  • Salı 15.7 ° / 3.8 ° false
  • Çarşamba 7.9 ° / 2.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 12.4 ° / 3.3 ° Güneşli

Balıkesir

19.03.2024

  • İMSAK 05:43
  • GÜNEŞ 07:06
  • ÖĞLE 13:21
  • İKİNDİ 16:45
  • AKŞAM 19:26
  • YATSI 20:44