Aday çok, ya vizyon?
Müthiş rakamlar… Anadolu Ajansı muhabirlerinin bildirdiğine göre 31 Mart 2019 mahalli seçimlerinde 30 büyükşehir, 51 il, 519 büyükşehir ilçe, 402 ilçe ve 396 beldede toplam 1,398 başkan seçilecektir.
İl Genel Meclisi ve Belediye Meclis Üyelikleri için ise yaklaşık 25 bin kişi seçilecektir.
2014 seçimlerine 26 parti katılmıştı. 2019 seçimlerine 20 partinin katılacağını varsaysak, yaklaşık 500 bin kişi seçimlerde aday olacaktır.
Sadece AK Parti´ye ve sadece belediye başkanlığı için yapılan başvuru sayısı 7.180. yani 1 koltuk için yaklaşık 5 aday başvurmuştur.
Yine tahmini bir rakamla, Türkiye genelinde şu anda 2 milyon kişinin aday adayı olduğunu söyleyebiliriz.
Bitmedi… Yine AA rakamlarına göre Türkiye genelinde 32.036´sı mahalle ve 18.336´sı köy olmak üzere 50.372 muhtar seçilecektir. Son seçimde muhtar adayı sayısı 160 bin kişiydi.
Yani 1 koltuğa yaklaşık 3 aday. Muhtarlığın cazibesinin arttığını düşündüğünüzde bu rakam 7´e çıkacak ve Türkiye genelinde yaklaşık 350 bin kişi muhtarlığa aday olacaktır.
Neresinden baksanız şu anda 2,5 milyona yakın insanın kalbi kıpır kıpırdır.
Bu 2,5 milyonun arasında işini ”CİDDİYE” alan ve çok sıkı bir şekilde çalışanlar da var.
Daha şimdiden birçoğu “ADAY ADAYI” kartviziti, broşür vs. bastırmış durumda. Pankartlar yaptırıldı ve görünecek yerlere (özellikle de Genel Başkanların güzergâhlarına) asılmış bir durumdadır.
Daha uyanık aday adayları partilerin genel merkezleri önüne kamp kurup etkili ve yetkili isimlere binaya giriş ve çıkışlarında kendilerini gösterme çabasına giriştiler.
Seçimin böyle şölen, şenlik, tatlı bir yarış halinde bütün Türkiye´yi kucaklaması, köylerden büyükşehirlere kadar her mahalli birimi heyecanın kuşatması elbette son derece güzeldir.
Bu kadar insanın, yaklaşık her 20 seçmenden birinin, köyünü, mahallesini, şehrini idare etmek için bu kadar “HEVESLİ” olması, ağır mı ağır bir “SORUMLULUĞUN” altına girmek için yarışması sadece güzel değil, aynı zamanda duygulandırıcıdır!
Yalnız tek bir sorun, daha doğrusu eksik bırakılan “KÜÇÜK” bir detay var:
Neredeyse hiçbir aday köyüne, mahallesine, şehrine ne yapacağına dair ortaya bir fikir, bir proje koymuyor. Fikri, projeyi bir kenara bırakın, köylerimize, mahallelerimize, şehirlerimize ilişkin en küçük bir vizyon kırıntısına dahi rastlanmıyor.
Oysa yaşadığımız mekânların devasa sorunları var ve bu sorunlar birikiyor, kördüğüm oluyor, içinden çıkılmaz hal alıyor.
Köy ya da şehirlerimizin, bırakın 100 yılı, önümüzdeki 10 yıl, hatta 5 yıl sonra nerede olacağına, nasıl olacağına dair bir tasavvur, bir muhayyile (Eşyanın zihindeki şekillerini meydana getiren yeti. Hayal kurma yetisi.) göremiyoruz!
Kanalizasyon, yol, köprü, trafik, çöp elbette çok önemli. Bu alanlarda güzel işler de yapıldı.
Ama çocuklarımıza nasıl şehirler bırakacağımıza, çocuklarımız, torunlarımız tarafından, “ŞEHİRCİLİK” anlamında nasıl anılacağımıza dair ciddi vizyon sıkıntısı çekiyoruz. Vizyonu bulsak, bir tasavvur, bir tahayyül (Zihinde bir şeye vücut verme. Hayalleşme. Hayal kurma.) geliştirebilsek bile, bunların uygulanmasına dair zorluklar yaşıyoruz.
Ankaralı Hacı Bayram Veli´nin de dediği gibi, İNSANLAR ŞEHRİ DEĞİL; ŞEHİR İNSANLARI İNŞA EDER. KÖTÜ ŞEHİRLERİN KÖTÜ İDARECİLER İNŞA ETTİĞİ; KÖTÜ İDARECİLERİN DE ŞEHİRLERİ DAHA DA ÇİRKİNLEŞTİRDİĞİ BİR DÖNGÜDEN KURTULUP, güzel şehirlere doğru cesur adımlara yürümeye insanlar ihtiyaç duyuyor!
Siyasi partilerin aday yapıları, siyasetin yapısal sorunları ve “BAŞKAN” olmanın iştahları kabartıcı cazibesi içine düştüğümüz bu kısır döngünün kırılacağına dair pek umut vermiyor.
Yine de tamamen umutsuz olmayalım. Adaylar belirlenirken, siyasi parti genel merkezleri yaşanabilir şehirleri inşa edecek bir vizyonun arayışına güzelce girebilirler. Yine siyasi partiler, seçimlerden sonra, başkanların kadrolarını oluşturmasında ve icraatlarında “CESUR” kriterleri, şartları da zorlayabilirler.
Ülkenin iyi mimarları, şehir plancıları tarafından, seçilen her bir başkanın vizyon anlamında eğitimden geçmesi sağlanabilir. Geleceğe ilişkin olarak, sadece parayı, personeli idare edecek, sadece mevcudu muhafaza edecek bir belediyecilik anlayışı yerine, vizyona, ufka, tasavvur ve tahayyüle dayalı bir belediyecilik anlayışı teşvik edilebilir, şehirlere ilişkin hayalleri olan bir genç neslin yetişmesine öncülük edilebilir.
Şehirlerimiz can çekişiyor ve bunun sorumlusu siyaset değil. Siyaset de, belediye başkanları da toplumun aynasıdır. Şehirlerimize, belediye başkanlarımıza, siyasete dair tüm beklentilerimiz değişmedikçe, şehirlerimiz de hiç değişmez, ufkumuz, vizyonumuz da hiç de değişmez.
Her biri medeniyetin ve insanın aynası eski şehirlerimize bakıp iç geçirmek yerine, onları yeniden kurma iştiyakına (Göreceği gelme. İçten isteme.) kavuştuğumuzda, her şey değişir, şehir değişir, o zaman sonuçta insan da kendiliğinden değişir!..