Bandırma’nın sorunları karşısında cesaretle mücadele edecek, görüş verecek bir sivil toplum kuruluşu kalmadı, ne yazık ki!
Eski dönemlerde başta Ticaret Odası olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu Bandırma’nın sorunları karşısında açıklamalar yapar, kentin yararına görmedikleri yatırımlar ve uygulamalara karşı çıkar, gerektiğinde belediye yönetimlerini, mülki amirleri, milletvekillerini, siyasileri de ağır bir dille eleştirirlerdi.
Şimdi ise sivil toplum kuruluşlarının üzerine sanki ölü toprağı serpilmiş! Ne bir ses, ne bir nefes!
Bu kentin en verimli 48 bin dönümlük tarım alanına, aralarında tek Bandırmalının bile bulunmadığı İstanbullu haddeciler, kalıpçılar, “Hiç atığımız olmayacak!” komik iddiasıyla “Ağır Metal Organize Sanayi Bölgesi” kurmak için çalışmalarını sürdürüyorlar, kimsenin gıkı çıkmıyor. Başta Mehmet Kılkışlı’nın başkanlığındaki Bandırma Ticaret Odası’nın, bu duruma “Beyler, Bandırma’nın, Gönen Taştepe bölgesinde zaten 50 bin dönümlük organize sanayi bölgesi var. Bunun ancak iki bin dönümü kullanılıyor. 2 bin dönümlük büyüme alanı daha bulunuyor. Gelin, bu organize sanayinizi orada kurun. Tarım arazilerimizin üstüne çökmeyin” demesi gerekmez mi? Ama nerede?
Sanki başka yer kalmamış gibi, pandemi nedeniyle daha da önemli duruma gelen kamu tarım arazilerinin üzerine çökmeyi anlayamıyorum.
Üstelik kimse bu tarım arazileri üzerinde ne gibi tesislerin yer alacağını bilmiyor. Bu organize sanayi bölgesinin yönetim kurulu başkanı Sadettin Çay ise “son teknolojinin uygulanacağı, sıfır atık” gibi inandırıcılıktan uzak açıklama yapıyor. Hiç sıfır atıklı sanayi olur mu?
Zaman zaman, Bandırma Kaymakamının, Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun’un da katılımıyla İstanbul’da yönetim kurulu toplantıları yapılıyor. Bu toplantılarda ne gibi kararlar alındığı konusunda medyaya en küçük bir açıklamada bulunulmuyor.
İstanbul’da artık kendilerine yer verilmeyen ve ne üretecekleri hâlâ açıklanmayan haddeciler, şimdi Bandırma’ya gelecekler, üstelik “Dilovası faciası” ortadayken…
Anlamadığım konu şu.
Bandırma’daki sivil toplum kuruluşları, Bandırma Belediyesi’nin de karşı çıktığı Misakça’da kurulmak istenen karides çiftliğine haklı bir tepki koyarken, neden verimli tarım toprakları üzerinde kurulacağı, ne gibi üretim yapacağı belirsiz organize sanayi bölgesine karşı en küçük bir açıklama yapmazlar? Belli ki ölçü, Bandırma Belediyesi’yle ters düşmemek! “Cici çocuk!” görünümü vermek…
Güçlü sivil toplum kuruluşları, konu Bandırma’nın çıkarları olduğu takdirde siyasilerle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla ters düşmeli ve kentin çıkarlarını savunmalıdırlar.
Yıllar önce bu kentte bunun çok güzel örnekleri yaşandı.
Bandırma Ticaret Odası, Bandırma Ticaret Borsası, BANSİAD bir araya gelerek, o dönemlerde Bandırma’nın Dutliman bölgesine ithal kömüre dayalı termik santral kurmak isteyen, üstelik o dönemde güçlü bir Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan’a bile karşı koyarak, bu santrali engellediler. Yine aynı dönemlerde, Bandırma’ya kurulmak istenen çimento fabrikası geri püskürtülerek, sivil toplum kuruluşlarının mücadelesiyle engellendi.
Osman Kocaman’ın, 18 yıl Bandırma Ticaret Odası Başkanlığı görevini yürüttüğü dönemlerde, Bandırma’nın her çeşit sorunuyla ilgilenilir, ses getirici açıklamalar yapılır, sonuç alınırdı. Ya şimdi? Mehmet Kılkışlı yönetiminin,iki dönemden beri Bandırma’nın sorunları hakkında yaptıkları bir açıklamayı duydunuz mu? Suskun ve siyaset yapmayı, belediye meclisine üye sokmayı, “Sevgi Yolu”na, sanki çok gerekliymiş gibi rant projesi olan 10-11 katlı, “güneşi çalan bina” dikmeyi hizmet sayıyorlar. Bu duruma bakınca “Keşke Osman Kocaman, 18 yıllık başkanlık dönemini kendi isteğiyle noktalamasaydı ve bir süre daha görevini sürdürseydi” diyorum.
Bandırma Ticaret Odası seçimleri yaklaşıyor. Odanın son iki dönemini daha sonraki yazılarımda da değerlendireceğimi belirtirken, sivil toplum kuruluşlarına şöyle sesleniyorum:
Bırakın, bu sessizliği. Bandırma’nın birçok sorunu hakkında düşüncelerinizi, kimseden çekinmeden, cesaretle dile getirin. O koltukları boş yere işgal etmeyin!
