Kredi muslukları iyice açıldı. Zaten vatandaş borç batağında yüzüyordu. Daha da borç batağına sürüklenecekler. Dikkatimi çeken olay ev ve araba kredileri. İnşaat sektörünü canlandırarak ekonomi düzetilmeye çalışılıyor. İnşaat sektörü can simidi oldu. İnşaat şirketleri işi yerleştirme yerleri olacak. Bu işsizliğin çaresi gibi görülüyor. Ekonomi inşaat sektörü ile düzlüğe çıkarılamaz. Türkiye’nin ihtiyacı üretim sektörüdür.
Bu günlere gelinceye kadar. Üretim sektörü olan kuruluşlar satıldı. Şimdi o günler aranıyor gibi sanki. O üretim sektörleri ekonomiye katkı sağlıyordu. Bünyesinde milyonlarca işi çalıştırıyordu. Bu işçiler üretici işçiler idi. Amma şimdiki işçilere tüketen işçiler. Millete devamlı balık yemesi tavsiye edildi. Ve balık yemesi öğretildi. Balık tutmayı öğretmek hiç kimsenin aklına gelmedi. Bankalar kredi musluklarını açtılar. Fakat milletin zaten bankalara borcu var.
Göreceksiniz çok kişi bankalardan kredi alamayacak. Çünkü kredi almaya gidenlerin önüne şartnameyi koyacaklar. Bu şartnamelere uygun olanlara kredi verecekler. Bugün bankalardan kredi almayan çok az kişi vardır. Koyun can derdinde. Kasap et derdinde. Ev ve araba kredisi verileceği ortaya çıktı. Ev ve araba fiyatları arttı. Bu ev kredisi garibanlar için değil. Bundan faydalananlar yine zenginler olacaktır. Artık orta sınıf diye bir sınıf kalmadı. Alt tabaka ve üst tabaka kaldı. Milletin derdi geçim sıkıntısıdır.
Geçimini sağlayacak bir işi olmayanlar. İş peşinde koşacaktır. İnşaat şirketleri ucuz işçi çalıştırmak için. Suriyelilere iş verecektir. Bu durum şu anda böyledir. Yaşam şartları her geçen gün zorlaşıyor. Asgari ücretle çalışanlar sıkıntı içerisindedir. Bugün geliri 4 milyonun altında olanlarda geçim sıkıntısı içerisindedir. Evi olanlar normal yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Millet ev işini bir türlü hallediyor. Başını sokacak bir kiralık ev bulabiliyor. Fakat çalışacak iş bulamıyor. Öncelikli olan millete iş sahası yaratılmalıdır.
Ülke 4,5 büyümüş. Nasıl büyüdü ise milletin bu büyümeden haberi yok. Bu kadar büyüme varda bu darboğaz nereden geliyor. Bu hazine ve maliyeden sorun bakanın sözüne artık güven kalamadı. Mayıs ayı enflasyonu 1.36. Acaba bu bakan bey enflasyonun anlamını bilmiyor? Enflasyon cebimizden çıkan paradır. Kasaptan 120 gram et isteyen vatandaş acaba nasıl o kadar et istedi.
Ne derdi vardı bilen var mı? Belki çocuğu baba benim canım et istedi mi dedi? O babada cebindeki paraya göre et almıştır. Bunun anlamı enflasyonun düşük olduğunu mu gösteriyor? Yoksa 4,5 büyümeyi mi gösteriyor? Pazarda 100 gram kiraz alana ne cevap verecekler acaba. Bunların anlamı vatandaşın yoksullaştığını ve enflasyonun yüksekliğinin göstergesi değil de nedir?
Bu açıklanan paketler vatandaşı daha da fakirleşmeye ve borç batağına sürüklemektir. Bununda bir anlamı vardır. Borçlu insan biat etmeye mahkumdur. Ezik insandır başı önünden kalkmayan insandır. İşte böyle bir toplum yaratılmaya çalışılıyor. Çünkü biat meselesi çok önemlidir. Bunun neticelerini seçimlerde devamlı gördük. Bu ülke inşaat sektörü ile büyümez.
Tarımı ve hayvancılığı geliştire biliyor musunuz? Üretimi artıracak tedbirleri alabiliyor musunuz? Ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtara biliyor musunuz? O zaman hem büyüme olur. Hem ekonomi gelişir. Hem de enflasyon düşer. Yoksullukla mücadele de böyle olur. Borç yiğidin kamçısı değil. Artık Hüzün’ü olmuştur. Çünkü ne kadar uğraşırsa uğraşsın. Benim oğulum bina okur, dönere yine bina okurdan başka bir şey olmaz. Saygılarımla.
Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
15 – 06 – 2020 Mustafa KOÇAL
