Adalet mülkün temelidir. Her türlü idari sistemlerin ayakta durmalarının tek şartının adaletle, kulların hak ve hukukunu muhafaza etmekle olabileceğini anlamındadır. Hazreti Ömer tarafından söylendiği rivayet edilmektedir. Adalet sevgi, şefkat, saygı ve hoş görü ile mümkündür. Hazreti Ömer bir yere vali atamaya karar verir.
Araştırır bir kişi üzerinde karar kılar. Bu zatı makamına çağırır. O muhterem zat gelir. HZ Ömer’in makamında konuşurlarken 6-7 yaşlarında bir çocuk odaya girer. HZ Ömer hemen makamından kalkar çocuğu sever ve gönderir. Vali adayı zat “ya Ömer sen bu çocuğu sevdin okşadın ve gönderdin” der. HZ Ömer evet der. Vali adayı “benim 5 tane çocuğum var. Şimdiye kadar hiç birisini öpmedim ve sevmedim” der. HZ Ömer “ya öylemi” der.
Ve konuşmasını şöyle tamamlar. “Ben seni vali atamak için çağırdım. Kendi çocuklarına şefkat göstermeyen, başkasına hiç şefkat göstermez. Seni vali atamaktan vazgeçtim” der. Bu adaletli bir atamanın göstergesidir. Adaleti sağlamak şefkatle, sevgiyle, saygıyla ve hoş görü ile mümkündür. Şimdi adalet bakanı yargıda reform yapılacağını söylüyor. Hakimlere sesleniyor! “Vicdanınızla, kanunlara ve dosya göre karar verin” diyor.
Bu söylem anayasanın 138’ci maddesinin ihlal edildiğini söylemiş oluyor. Anayasanın 138’ci maddesi ne diyor? Bakalım! Hakimle görevlerinde bağımsızdır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak Vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde olan yetkilerinin kullanılması ile ilgili soru soramaz görüşme yapamaz. Adalet bakanı işte bu maddeyi uygulayın diyor, demek ki? Mahkemelerde de anayasa ihlali yapılıyor demektir. Yargıda reform yapılacaksa önce düşünceler değişmelidir. Ülkede şefkatli, saygılı, hoşgörülü bir düşünce var mı? Fikir özgürlüğü var mı? Hoşgörü kimde vardı biliyor musunuz? Rahmetli Demirel de! Mitingde Demirel yaptıklarını anlatıyor.
Vatandaşın birisi “babanın parası ile mi yaptın” diye bağırıyor. Polisle hemen oraya doğru yöneliyor. Demirel “dokunmayın” diye olaya müdahale ediyor. Demirel vatandaşa cevap veriyor. “Bunları yapmaya ne benim babamın parası yeter. Ne senin babanın parası yeter. Nede buradakilerin parası yeter. Devletin parası ile yapılıyor” der. Konuşmasına devam ediyor. Ayni vatanda yine bağırıyor. “Sağ ol başbakanım” diyor. İşte hoş görünün bir örneği. Antalya da bir vatandaş Demirel’e küfrediyor. Savcı soruşturma açıyor.
Vatandaşa hapis cezası veriliyor. Adamcağız hapse atılıyor. Demirel’e bilgilendirme yazısı gönderiyorlar. Gelen yazıyı okuyor. Yaşar diye bağırmaya başlıyor. Yaşar topçuyu çağırıyor. Yaşar topçu geliyor. Gelen yazıyı uzatıyor. “Hemen acele gidiyorsun. Bu adamı hapisten çıkarıyorsun. Biz bu adama ne yaptık ta küfret acaba diyor. Ben davacı değilim” diyor. Adamı hapisten çıkarttırıyor. İşte Şefkati, işte hoş görü buna denir. Günümüzde böyle bir olay yaşanıyor mu? Böyle küçük meseleler yüzünden kaç kişilere soruşturma açıldı. Yarın bu konuya devam edeceğim. Saygılarımla.
Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! 15- 11- 2020 Mustafa KOÇAL
