Bu gün hangi açıdan bakarsak bakalım son bir asır boyunca aramızda en çok konuştuğumuz, en çok tartıştığımız konuların başında DEMOKRASİ kavramının geldiğini söyleyebiliriz. Bu kavramlar sadece iç siyasette değil dışarıda da çok dile getirilen ve de ülke olarak en büyük eksikliğimizin olduğu ileri sürülen bir kavramlar grubundan söz ediyoruz.
Bazılarımız ülkemiz demokrasisini tartışırken genellikle Batı Demokrasilerini örnek gösterirler. Ve bu manada da yeni bir anayasa ihtiyacımız olduğu sıkça dile getirilir ülkemizde. Dolayısıyla demokrasinin içinde barındırdığı yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü gibi çok teknik sorunların yanı sıra hoş görü, tahammül gösterme, düşünce özgürlüğü gibi çok hassas kavramların bizim toplumumuzda hala tartışılır olması yeni bir anayasa beklentisini öne çıkardığını düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni bir anayasayı tartışalım ve de hayata geçirelim çağrısını duyunca bende büyük bir heyecanlı bu konuya katıldığımı söylemek isterim. Özellikle bu konuyu tartışırken esas meselenin, daha doğrusu gözle görünmeyen ama gerçekte var olan ve bir asırdır çözemediğimiz Türk-Kürt, Alevi- Sünni, Laik- Antilaik, Atatürk’çülük- Padişahcılık gibi bu dört önemli kavram grubu içinde saklı olduğunu söylemek istiyorum. Aslında bu dört kavram gurubunun genel manada sokaktaki vatandaş üzerinde bir etkisinin olmadığını, herkessin günlük yaşamı içinde koşuşturduğunu, kimse kimseyi ayırmadan, herkese saygılı olarak güncel yaşamını devam ettirdiğini görüyoruz ama işler koltuk kavgasına geldiğinde, seçimler yaklaştığında örneğin siyasette, derneklerde, kulüplerde bu kavramların öne çıkarıldığını veya çıkarılmaya çalışıldığını görüyoruz.
Aslında bu dört kavram sadece iç siyasette değil dışarıdan da destek bulduğunu ve hatta bu dört kavramın toplumumuzun hassas noktaları olarak dış düşmanlarca kolaylıkla kullanılmaya çalışıldığını da zaman zaman ülkemizde yaşanan provakatif çalışmalardan da iyi biliyoruz.
Bir başka açıdan bu kavram grubunu iktidar ve muhalefet adına değerlendirdiğimizde başta ekonomi olmak üzere eğitim, sağlık, sanayi, kültür ve sanat, çevre gibi hemen hemen her konunun önüne geçtiğini ve hatta yapılan, edilen her işin üzerini örtmeye çalıştığını ve dolayısıyla siyasetimizi yorduğunu söylemek istiyorum.
Kısacası büyük bir sıkıntı içinde olduğumuzu söylemek çok da yanlış olmaz sanırım. Dolayısıyla geçmişten dersler çıkartarak geleceğimizin iyi olmasını, toplum olarak aramızda güçlü bir güven duygusunu yaratarak hep yaptığımız gibi tekrar tekrar geriye dönmek yerine el birliği ile birlikte çalışarak, düşüncelerimizi açık açık belirterek büyük bir uzlaşı içinde yeni ve de genel manada kabul gören bir anayasa hazırlığına başlamamızın çok faydalı olabileceğini düşünüyorum. Tekrar ediyorum her hangi bir bahane arkasına sığınmadan, ülkemizin geleceğini düşünerek başta STK’lar olmak üzere tüm siyasi partiler ve akademik katılımcılarla beraber bu yeni anayasa fırsatını kaçırmamalıyız diyorum. Eksiğimiz neyse çekinmeden ortaya koyalım. Birbirimizi ötelemeden hoş görüyle tartışarak, geleceğimizi kurtarmak adına güçlü bir anayasa hazırlığını hedeflemeliyiz diyorum.
