Hafiften bir rüzgâr…
Tatlı bir poyraz…
Yaşlı ıhlamurun en sona kalmış yaprakları da düşüyor artık.
Ağaçlar kışa yatıyor.
X X X
Bu dünyada,
Şu güzelim yaşanası dünyada,
Krallar, firavunlar, şahlar, sultanlar, çarlar, padişahlar, başkanlar, diktatörler vardı.
Bugün hiçbiri yok.
Yeni diktatörler var.
Onlar da yok olup gidecekler.
AMA BEN HEP VARIM.
BENİM ADIM İNSAN.
X X X
Cennette yaşadığını bilmeden,
Cehennemde yaşamak.
Cehennemi yüreğinin ta derinliklerine yaşamak.
Nasıl bir toplum bu.
Nasıl insan bunlar, nasıl bir toplumsal kirlilik…
Acıları paylaşan, sevinçleri kıskanan bir zavallı toplum…
X X X
Birkaç gün sonra ben de ayrılacağım bu sessiz, terk edilmiş kentten.
Bu ada, bu martılar, bu köhne sandallar, kimsesiz çay bahçeleri kalacak geride…
Deniz lokantasında pişen palamut kokusu…
Bir duble rakıyla, elveda Erdek!
X X X
Biri söylemiş…
Bir ülkede,
Yalana ve düşe ne denli gerek duyulursa,
O ülkede düşünceler o derece kokuşur ve fosilleşir.
Yalanlara ve düşlere sarılmaya devam mı?
X X X
BİLGİYE İHTİYAÇ DUYULMAYAN BİR ÜLKEDE,
YALANLAR GEÇERLİ AKÇE OLUR.