Savaş Çığırtkanlığına, Emperyalist Müdahalelere Karşı Barışın Sesini Yükseltelim!
1 Eylül 1939 yılında Alman faşizminin Polonya`yı işgal etmesi ile başlayan, ardında milyonlarca ölü, yaralı, acı ve gözyaşı bırakan insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı savaşlarından biri olan İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı`nın başladığı günün yıldönümü.
ABD`nin başını çektiği emperyalist güçler, enerji kaynaklarına hakim olmak için saldırganlıklarını, "özgürlük ve demokrasi" sözcüklerinin arkasına gizlerken, Ortadoğu`yu kan gölüne çevirmeye devam ediyor. Emperyalizmin çıkarları doğrultusunda bugüne kadar sürdürülen savaş ve çatışmalar bugün Suriye üzerinden devam ettiriliyor. Etnik, dini ve mezhepsel farklılıklar körüklenerek halklar birbirine düşman edilerek, barış içinde bir arada yaşama umutları yok edilmek isteniyor.
"Dünya Barış Günü`nü karşıladığımız bugün, yanı başımızdaki Suriye`de insani bir trajedi yaşanmaktadır. İki yıla yakın bir süredir bu ülkede yaşanan iç savaş yaşamı cehenneme çevirmiş, ülke baştan başa harap olmuş, neredeyse taş üstüne taş kalmamıştır. Bir yandan ırkçı Baas rejimi güçleri, öte yandan rejim muhalifi adı altında kimi çete ve gruplar, insan haklarının en ağır ihlalini oluşturan suçları işlemektedir.
Tek amacı;komşularıyla birlikte demokratik bir yaşam inşa etmek ve ne Baas ne Emperyalizm ne de El-AKP diyen Rojava Halkına küresel ve bölgesel güçlerin paramiliter çetelerine sağlanan destekle sivil Kürt halkına katliam uygulanmaktadır. Rojava’daki sivil halka karşı; infaz, işkence ve zorla yerinden edilme gibi insanlığa karşı suçlar işlene gelmektedir. Kısa bir süre önce sivil halka karşı kimyasal silah kullanıldığına ilişkin güçlü iddia ve emareler ortaya çıkmış, BM örgütü bir inceleme başlatmıştır. Başta Halepçe olmak üzere bu güne kadar Dünya’nın birçok yerinde savunmasız halklara karşı işlenen insanlığa karşı suçlar karşısında sessiz kalan ve temel belgelerinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeyen uluslararası toplum, bugün Suriye`ye müdahale amacıyla askeri bir harekata hazırlanmaktadır ."
AKP hükümeti, emperyalist müdahalenin taşeronluğuna soyunup Suriye için demokrasi nutukları çekmeye devam ediyor. Suriye`ye "demokrasi getirilmesi"ni bu kadar önemsediğini söyleyen AKP`nin Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar gibi emperyalizm işbirlikçisi yönetimlerle hangi ortak zeminde yan yana geldiği ve Suriye`ye karşı yürütülen silahlı operasyonların merkezinde yer aldığını merak ediyoruz.
Türkiye`yi emperyalist müdahalelerin maşası değil, barışın ve kardeşliğin savunucusu ve mücadelecisi haline getirmek hepimizin görevidir. Bölgede ve dünyada barış, kardeşlik ve özgürce bir arada yaşamı savunmak için, şimdi her zamankinden daha fazla mücadeleye ihtiyaç vardır. Daha güçlü bir barış çağrısını seslendirmek, emperyalizme karşı halkların birlikte mücadelesini büyütebilmek için, her türlü emperyalist ilişkinin tasfiye edildiği, tam bağımsız ve özgür bir Türkiye mücadelesi bugün daha da önem kazanmıştır.
AKP hükümeti, askeri ve siyasi operasyonlarla çatışma zeminlerini güçlendirmekte, barış umutlarını her geçen gün biraz daha tüketmektedir. Yıllardır ülkemizin kanayan yarası olan Kürt sorununda barışçıl ve demokratik çözüm için somut adımların atılmaması, şiddet ve ölümlerin sürmesine, yoksul emekçi çocuklarının peş peşe yaşamını kaybetmesine neden olmaktadır. Yaşanan her ölüm, barış umutlarını tüketmekte, halkların kalbinde açılan yaraları derinleştirmektedir.
Eşitlik, özgürlük ve demokrasi taleplerini karşılayarak toplumsal bir barışı kurmak yerine çatışmayı ve şiddeti esas kılan her yaklaşım çıkmaz sokak demektir.
1 Eylül Dünya Barış Günü`nde kimliği, dili, dini, mezhebi, siyasi görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratik bir Türkiye`de kardeşçe, huzur içinde yaşamak istiyoruz.
Bugün barış mücadelesi, ancak nefret tohumları yerine kardeşlik duygularını pekiştirerek, ırkçı-şoven kışkırtmalara karşı kardeşliği ve dayanışmayı güçlendirerek sağlanabilecektir. Bu topraklarda gerçek bir barış, gerçek anlamda demokratik, laik; şiddeti değil demokrasiyi temel alan bir düzenin kurulması ile mümkündür. Gerici güçlerin farklı etnik ve mezheplere yönelik tehditlerini arttırmasına göz yuman, nefret siyasetini yeniden üreten, insanlık suçlarını görmezden gelen bir iktidar, ardında acı ve gözyaşından başka bir eser bırakamayacaktır.
1 Eylül Dünya Barış Günü`nde artık kimsenin ölmediği, bombalardan ve silahlardan temizlenmiş bir dünya ve Türkiye istiyoruz. Bunun için Türkiye`de tüm savaş karşıtlarını, barış yanlılarını seslerini yükseltmeye ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz.
Suriye`ye emperyalist müdahaleye ve savaş tamtamlarına hayır diyor, halkların kardeşliğini hep birlikte yüksek bir sesle haykırıyoruz.
Türkiye`nin dört bir yanında Gezi Parkı direnişi ruhuyla alanlara ve meydanlara çıkan,yaşam alanlarının ,rantiye alanına dönüşmesine karşı duran,yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve doğrudan demokrasi taleplerini haykıran,söz kara ve yetkinin halklara ait olmasını talep eden, savaş karşıtlarını , barış yanlılarını,çevrecileri,emekten yana olanları ve demokrasi güçlerini selamlıyoruz. Bu vesileyle barış mücadelesini daha da güçlendireceğimize söz veriyoruz.
EĞİTİM SEN
BANDIRMA REMSİLCİLİĞİ