Yaşlılık aylığı olarak bilinen 65 yaş aylığında önemli bir değişikliğe gidildi. Muhtaç sayılma kriteri değiştirilerek 65 yaş aylığının kapsamı genişledi. Meclisten geçen torba kanun sonrası daha fazla kişiye 65 yaş aylığı bağlanması mümkün olacak. Şu ana kadar aylık geliri 124 TL’nin altında olanları kapsayan bu aylıkta yeni muhtaçlık sınırı asgari ücretin 3’te 1’i yani 243 TL olarak uygulanacak. Böylece yeni düzenlemeyle hane içinde kişi başı ortalama aylık gelirin üst sınırının yükseltildiği ve bu nedenle daha fazla kişinin 65 yaş aylığından yararlanabileceği görülüyor.
Aylık maaş 130 TL
Şu anda yaşlılık aylığından 666 bin kişi yararlanıyor. 2013’ün Temmuz-Aralık dönemi için yaşlılık aylığının tutarı aylık 130.6 TL. Bu kişilere 3 ayda bir maaş ödemesi yapılıyor. 2013’ün ilk üç ayında bu kişilere toplamda aylık 251 milyon TL ödeme yapıldı. Düzenleme sonrası bu rakamın önemli ölçüde artması ve 1 milyon kişinin 65 yaş aylığından yararlanması bekleniyor.
Yaşlılık aylığı bağlatma işlemleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yürütülüyor. Yaşlılık aylığı için başvurular, illerde Valiliklerde, ilçelerde Kaymakamlıklarda faaliyet gösteren vakıflara yapılabiliyor.
Kimler bu maaşı alabilir?
Şu anki sisteme göre bir kişiye 65 yaş aylığı bağlanabilmesi için temel olarak dört koşulun bulunması gerekiyor. Buna göre, ilgili kişi 65 yaş üzerinde olacak, SGK’dan herhangi bir aylık ve gelir almayacak, çalışmıyor olacak ve muhtaç durumda bulunacak.
Eski muhtaçlık sınırı: 124 TL
Muhtaçlık sınırı, 65 yaş üstü kişinin yaşadığı evdeki toplam gelirin (kendisi de dâhil), evdeki kişi sayısına bölünmesi ile bulunuyor. Bu sınır yakın zamana kadar, 1.620 gösterge rakamının memuraylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakam olarak belirleniyordu. Bu da Temmuz-Aralık 2013 dönemi için 124.4 TL’ye denk geliyordu. Kısacası, 65 yaşın üstünde bir kişinin bulunduğu ev içerisinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir 124.4 TL’nin altında ise 65 yaş üstü kişiye yaşlılık aylığı bağlanıyordu. Nitekim 65 yaş aylığı bağlananlardan, bir kısmının aylıkları da, memur aylık katsayısının yükselmesi durumunda, bu sınır aşıldığı için kesilebiliyordu.
Yeni muhtaçlık sınırı: 243 TL
Meclisten geçen torba kanun sonrasında, 65 yaş aylığında gelir sınırı yukarı çekilerek değiştirildi.
Yapılan yeni düzenlemeye göre, bundan böyle muhtaçlık kriteri net asgari ücretin 3’te biri olarak uygulanacak. Bu da muhtaçlık sınırının yükselmesi anlamına geliyor.
Şu an içinde bulunduğumuz dönemi kapsayan Temmuz-Aralık 2013 süreci için asgari ücretüzerinden hesaplanan tutara göre muhtaçlık sınırı 243.4 TL.
Yani yeni düzenleme sonrası 65 yaş üstü kişinin bulunduğu hane içerisindeki kişi başına düşen aylık ortalama gelir 243.4 TL’nin altında ise 65 yaş üstü kişiye gelir bağlanabilecek.
23 milyon kişiye ‘sosyal yardım’
Türkiye’de sadece yaşlılar için değil, toplumun diğer kesimleri için de sosyal yardım mekanizmaları var.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine (2012) göre, Türkiye’de sosyal yardımlardan faydalanan hane (aile) sayısı 2.1 milyonu buluyor. Kişi sayısı ise 6 milyon 370 bin kişi.
Bunun dışında da sosyal yardımlar var. Yeşil kartlılar, belediyelerden yardım alanlar ve farklı mevzuatlarla sosyal yardım sisteminden yararlananların sayısı ülkemizde 23 milyona yaklaşıyor.
Nüfusun neredeyse yüzde 30’unun sosyal yardım alıyor hale gelmesi, gelecek adına üzerinde durulması gereken önemli konu.
Son 10 yılda, sosyal yardım niteliğindeki transferlerin GSYİH’ye oranı ciddi artış gösterdi. 2002’de binde 0.3 iken 2012’de yüzde 1.18’e çıktı. Malum önümüzdeki üç yıllık sürede seçimlerin peşi sıra geliyor olması, bu verinin daha da artacağının önemli göstergesi.
İş aramıyor, yardım alıyor!
Sosyal yardımların artışı elbette yoksullukla mücadelede önemli. Ancak akademik çevrelerde sıkça dile getirilen “modern sosyal yardım yaklaşımı” nakit transferinden ziyade, ihtiyaç sahiplerine iş dolayısıyla gelir yaratmanın çok daha önemli olduğunu savunur. Doğrudan para yardımlarının ayarı kaçarsa zararlı olabileceği ve yoksulluğu sürekli hale getireceğinden endişe edilir.
Bu nedenle sosyal yardıma bağımlı kişi sayısını artırmak yerine “üretici insan gücünü” arttırmak öncelikli olmalı.
Bu arada “sosyal yardım-istihdam bağlantısı ile işe yerleştirilen kişi” sayısının (İŞKUR) sadece 22 bin kişi civarında olduğu anlaşılıyor. Bu sayı sosyal yardımlardan vazgeçerek, çalışmayı tercih eden kişi sayısının oldukça düşük olduğunun göstergesi.
Yani sosyal yardım alanların yüzde 1’inden bile daha az sayıda kişinin, iş güç sahibi olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
Maalesef uygulanan yardım sistemi, nüfusun önemli kesiminin çalışarak geçimini sağlamaktansa, sosyal yardımlarla yaşamayı tercih edildiğini ortaya koyuyor.