Hükümet ve İktidar Partisi Suçüstü olmuştur”

 Hükümet ve İktidar Partisi Suçüstü olmuştur”

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal 17 Aralık Operasyonu İle İlgili Olarak İktidar Partisi Milletvekillerine Seslendi:

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal 17 Aralık Operasyonu İle İlgili Olarak İktidar Partisi Milletvekillerine Seslendi:

 “Namusunuzun, inancınızın, metanetinizin, sağduyunuzun, hukuka, adalete, demokrasiye inancınızın, turnusol testine tabi tutulduğu gündeyiz. Bugün ses çıkarmayacaksanız, ne zaman ses çıkaracaksınız?” 

“Hükümet ve İktidar Partisi Suçüstü olmuştur” 

“Suçlanan bakanları yanına alarak milletin huzuruna çıkmak,

nasıl bir anlayıştır, nasıl bir zihniyettir?”

  Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal 17 Aralık Operasyonu ile ilgili olarak iktidar partisi milletvekillerine seslendi ve “Namusunuzun, inancınızın, metanetinizin, sağduyunuzun, hukuka, adalete, demokrasiye inancınızın, turnusol testine tabi tutulduğu gündeyiz. Bugün ses çıkarmayacaksanız, ne zaman ses çıkaracaksınız? ” diye sordu.

“17 Aralık’ta Hükümet ve İktidar Partisi Suçüstü olmuştur” diyen DP lideri Uysal, ortaya dökülen bu hadiselerin, Türkiye’de buzdağının görünen yüzü bile olmadığını söyledi. Uysal, Başbakan Erdoğan’a “ suçlanan bakanları yanına alarak milletin huzuruna çıkmak nasıl bir anlayıştır, nasıl bir zihniyettir? ” şeklinde konuştu.

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal 17 Aralık Operasyonu ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:

Ortaya dökülen bu hadiseler,

Türkiye’de buzdağının görünen yüzü bile değildir.” 

Ortaya dökülen bu hadiseler, Türkiye’de buzdağının görünen yüzü bile değildir. Belki mikron ölçeğinde ortaya saçılmış bir birimi olarak değerlendirebiliriz.

Arkasından gelecek hadiselerden korku ve panik içerisinde, topu taca atma mantığı içinde meseleyi, siyasi bir savunma refleksiyle ortaya koyma gayretleri vardır.

 ‘Ben gücü sandıktan aldım, bana kimse karışamaz’ diyen bir mantık içerisinde, Türkiye’nin ileri gidebilme imkanı yoktur. Başbakan meseleyi sadece millete havale ederek, sandığı gösteriyor. Ama bugünkü mesele, sandıktan daha evvel adli mekanizmanın kendi üzerine düşen vazifeyi rahatlık içerisinde ortaya koyabilmesidir. Hükümete düşen vazife de bu imkanları sağlamasıdır.

“Hükümet ve İktidar Partisi Suçüstü olmuştur” 

Bu suçüstü halidir.. Sayın Başbakan’ın bu tavırları, hükümet adına, iktidar partisi adına suçüstü halidir. Açık bir şekilde meselenin kabulüdür.

Çünkü üç dört gün geçtikten sonra bakanların büyük bir pişkinlikle, kanun yoluyla irtikap da diyebileceğimiz birtakım meseleleri açıklama gayretlerini görüyoruz.

Türkiye’nin milli egemenliğini müzakere etme yetkisi verdiğimiz bakanın, Meclis kürsüsünde büyük bir pişkinlikle, tevil götürmez zırvalıkları açıklama gayretlerini gördük.

Vicdan sahibi insanların, vicdanları kararmamış insanların bu meselede nerede durması gerektiği bellidir. Bu meselede dilleriyle söylediklerini önce gitsinler kendi ailelerine anlatsınlar, onlara izah etsinler.

Birileri bu yolsuzluk yoluyla elde ettikleri paraları kasalara sığdırabilirler, ayakkabı kutularına sığdırabilirler ama artık mızrağın çuvala sığmadığı noktada bunu perdeleyebilecekleri başka unsurlar kalmamıştır.

İran operasyonunda ortaya çıktığı gibi, kara parayı aklama merkezi haline dönüşmüş bir görüntünün, Türkiye’nin uluslararası anlamda da elini kolunu bağlayabilecek yönleri olduğunu iyi bilmek durumundayız.

“Basına yapılanlar, darbe dönemlerini bile mumla aratıyor” 

Basın mensupları Emniyet teşkilatları içerisinde kamu görevi yapmaktadırlar. Bilgiye millet adına, vatandaş adına ulaşabilmektir. Bunu engelleyerek bir noktaya varabilme imkanınız yoktur. Medyanın emniyet müdürlüklerine girişini engelleseler de, yargıyı engelleseler de bu meselelerin artık ucu açılmıştır. Bunu kapatabilme imkanları yoktur.

Basın, darbe dönemlerini bile mumla aratırcasına uygulamaların yapıldığı bir ortam içerisindedir. Bugün basın, eğer bu meseleleri takip edemeyecekse, yargı eğer bu meseleleri takip edemeyecekse Türkiye nasıl şeffaf hale gelecek. Yapılan yanlışların yanlışları yapanların yanına kar olarak kaldığı bir rejimi nasıl sürdürebilme imkanınız vardır?

Aslında en temelde sorgulamamız gereken mesele; basına koyulan bu sınırlamalarla beraber, yargı süreçlerinin önüne koyulan bariyerlerle maalesef milletimizin demokrasiye inancı da hukuk devletine inancı da örselenmektedir.

“Soruşturmayı yürüten insanlara ‘çete’ deyip, cadı avına tabi tuttular”

Hükümetin bir yanda yer değişiklikleri öte tarafta yeni savcılar atayarak soruşturmaya müdahale ettikleri açıktır. Gezi olaylarında polisi, ‘destan yazan polisimiz’ diye nitelendirirken bugün, bu soruşturmayı yürüten insanlarımızı çete olarak değerlendirip bir cadı avına tabi tuttuklarını üzülerek izliyoruz.

Bu uygulamayı ne hukukla izah edebilirsiniz, ne anayasa mantığı içerisinde, ne hukuk devleti mantığı içerisinde, ne demokrasi mantığı içerisinde izah edebilme imkanınız yoktur.

Yargıyı, yürütmenin bir uzantısı haline getirme çabalarıyla geçmiş dönemlerde de karşı karşıya kalınmıştır. Ama hiç bu kadar keyfi bir şekilde yargıyla oynama cüretini göstermemişti..

Hangi yollardan kazandığınız ve hangi yollardan harcadığınız önemlidir. Hukuk da bunun için vardır. Hükümetin bunları sahipleneceğine, yargıya teslim ederek kendilerinin de bu soruşturma içerisinden aklanarak çıkma yolu vardı. İktidar, yolsuzluğun aldığı boyutun farkındadır. Bu açıdan baktığımızda bu müdahalelerin arkası gelecektir.

2013 Türkiye’sinde fişlemeleri reddedenlerin bu fişlemeleri fiilen uyguladıklarını görüyoruz. Öbür tarafta yargıya müdahale edildiğini görüyoruz. Öbür tarafta basına müdahale edildiğini görüyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, istedikleri kadar bunları frenlemeye çalışsınlar bu meselelerin ortaya dökülebilmesinin önünü kesebilme imkanları olmayacaktır.

İktidar Partisi Milletvekillerine seslendi..

Ben buradan bugünkü iktidar partisi içerisinde namusuna inandığımız, ‘firavunlaşmayacağız’ diyenler de dahil olmak üzere bu meselelere, vicdanıyla, aklıyla hükmettiğinde, kabullenmeyecek insanlarımıza seslenmek istiyorum:

İşte namusunuzun, inancınızın, metanetinizin, sağduyunuzun, hukuka, adalete, demokrasiye inancınızın, turnusol testine tabi tutulduğu gündeyiz. Bugün ses çıkarmayacaksanız, ne zaman ses çıkaracaksınız? İkbal ve istikbal kaygısıyla, bu yapılan işlere zımni olarak ses çıkarmayarak onamış olan insanlara milletimizin, gerekli cevabı vereceğini biliyorum. Önümüzdeki yerel seçimlerin bu mesele açısından da bizim açımızdan da bir turnusol testi olacağına inanıyorum. 

“ Bakanların dokunulmazlık zırhlarını kaldırın,

önce suçlanan bakanların evlerine girsinler.

‘Herkes eşittir ama birileri daha fazla eşittir’ mantığı içerisinde, yakınlık duygusuyla ‘surda gedik açtırtmam’ anlayışı içerisinde bu tür soruşturmaları engellemek kimseye bir şey kazandırmaz.`

Maalesef Sayın Başbakan, ‘çete’ diye tabir ettiği, ‘ insanların inlerine gireceğiz’ diyor. İnlerine girecekseniz Önce yargının, meşru şekilde işlemesinin önünü açın. Bakanların dokunulmazlık zırhlarını kaldırın ve suçlanan bakanların evlerine girsinler. Onlarla ilgili yargı mensupları da emniyet görevlileri de gerekli soruşturmaları yapabilsinler.

“ Başbakan gezi hadiseleriyle,

kendisine oy vermeyen insanların başbakanlığından istifa etmiştir.” 

Kendisini hukukla, demokratik değerlerle, evrensel değerlerle bağlı gören bir başbakanın bu tür ötekileştirici bir söylemi, dili, üslubu kullanabilmek gibi bir hakkı yoktur.

Ama sözle demokrat olabilme imkanınız yoktur. Sonradan demokrat olmuş, darbeler dolayısıyla bu lisanı konuşur hale gelmiş olanlar, demokrasiye inançlarından değil, demokrasiyi konjonktürel bir program olarak görmektedirler.

Sadece kendisine oy verenlerin değil oy vermeyenlerin de rızasını gözetmesi gerekirken, kendisine oy veren, namuslu insanların da rızasını gözetmekten uzak bir şekilde meseleyi perdeleyerek, daha da büyük patlamaların önüne geçebilmek adına bu tür bir söylemi benimsediğini görüyoruz. Başbakan, zaten gezi hadiseleriyle beraber kendisine oy vermeyen insanların başbakanlığından istifa etmiştir.

“ Suçlanan bakanları yanına alarak milletin huzuruna çıkmak,

nasıl bir anlayıştır, nasıl bir zihniyettir? 

Üzülerek ifade edeyim.. Suçlanan bakanları yanına alarak milletin huzuruna çıkmak, nasıl bir anlayıştır, nasıl bir zihniyettir? Bunu kabul edebilmek mümkün değildir. Bunun iktidar partisinin teşkilatları içerisinde nasıl kabul edilebildiğini görmek mümkün değildir.

Demokrasinin düşük profilli olarak bile uygulandığı ülkelerde istifa mekanizması  işlediği halde maalesef, Türkiye’de Başbakan’ın bu meseleyi sahiplenerek meşrulaştırmaya gayretleri vardır.

Ben bu tartışmaların Türkiye için çok önemli tartışmalar olduğu kanaatindeyim. Türkiye’nin içine düştüğü tartışmaların milletin lehine olduğunu düşünüyorum. Çünkü farklı fikirleri kendi meşru yolları içerisinde münazarasına, münakaşasına, rekabete açtığınız takdirde bu doğrular ortaya çıkar.

Dünyanın her yerinde bu tür suistimaller olabilir. Ama bizdeki son olaylar, uzunca bir süre iktidar olmanın vermiş olduğu özgüvenle beraber, mutlak bir psikolojik üstünlükle keyfi uygulamalardır.,

Bu iktidarın önemli bir müktesebatı belediyecilik geleneğinden gelmektedir. Bugünkü varlıkları da, 1994’ten itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden fonlanmış bir siyasi hareketin geldiği noktanın, en zirve halidir.

Başbakan’dan Bakanlar Kurulu’na, partinin üst yöneticilerinden, kademe kademe alt tarafa doğru inen bir değer yargısının maalesef kendi içlerinde kökleştiğini görüyoruz.”

 

 

 



demokrat
25.12.2013 13:31:01
Genç genel başkanı bu ilkeli tutumundan ve doyurucu konuşmadan dolayı tebrik ediyor,başarılar diliyoruz.

  • Cumartesi 16.5 ° / 1 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 7.6 ° / 0.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 6.5 ° / -0.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı