Özel yetkili mahkemeler, yargı birliği ilkesine uymuyor”

 Özel yetkili mahkemeler, yargı birliği ilkesine uymuyor”

Demokrat Parti AR-GE Hukuk Birimi Başkanı Avukat Sibel Kızılkaya İtkü, uzun tutukluluk sürelerinin infaza dönüştüğünü söyledi




Özel yetkili mahkemeler, yargı birliği ilkesine uymuyor”


Demokratik bir hukuk devletinde mahkemeler, insanların merhamet dilendikleri yerler değil, adaletin tecelli edeceği umudunu yaşatan yerler olmalıdır.
Ceza ve tutukevinde bulunanların % 65'i tutukludur, hükümlü değildir.”

Gerçek bir yargı bağımsızlığının varlığı halinde yargıçlar,  yasalar ve vicdanları ile baş başa kaldıklarında doğru yolu bulmakta şüphesiz hiç zorlanmayacaklardır.”

Demokrat Parti AR-GE Hukuk Birimi Başkanı Avukat Sibel Kızılkaya İtkü, yaptığı yazılı açıklamada, uzun tutukluluk sürelerinin infaza dönüştüğünü söyledi. Özel yetkili mahkemeler yargı birliği ilkesine uymuyor” diyen İtkü, Demokratik bir hukuk devletinde mahkemeler, insanların merhamet dilendikleri yerler değil, adaletin tecelli edeceği umudunu yaşatan yerler olmalıdır.”diye konuştu.


İnfaza dönüşen uzun tutukluluk süreleri..

Demokrat Parti  AR-GE Hukuk Birimi Başkanı Avukat Sibel Kızılkaya İtkü, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
Ülkemiz son yıllarda büyük bir hukuk ve insan hakları sınavından geçmektedir. Ergenekon, Balyoz, KCK, İnternet Andıcı soruşturmaları, yargı birliği ilkesine uymayan Özel Yetkili Mahkemeler, uzun tutukluluk süreleri ve son olarak da  kişiye özel bir uygulama olarak karşımıza çıkan MİT yasası gündemi sürekli meşgul etmekte ve tüm bunlar ülkede siyasi kutuplaşmaya neden olmaktadır.
Bunlar arasında özellikle, infaza dönüşen uzun tutukluluk süreleri, toplum vicdanında büyük yaralar açmakta ve insanların adalete olan inançlarını sorgulamalarına neden olmaktadır. Halbuki demokratik bir hukuk devletinde mahkemeler, insanların merhamet dilendikleri yerler değil, adaletin bir şekilde tecelli edeceği umudunu yaşatan yerler olmalıdır.
Bilindiği üzere; Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevine giren işlerde tutukluluk süresi 2 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir. Uzatma süresi toplam üç yılı geçemez” (CMK 102)
Yani bu maddeye göre Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevine giren işlerde  asıl tutukluluk süresi iki yılken,  üç  yıl daha uzatılabilmektedir. Bu da tutuklama süresinin 5 yıla çıkması demektir.   

CMK'nın Özel Yetkili Mahkemelerdeki tutuklama süresini düzenleyen 252. mad.'de ise  Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerindeki tutukluluk süresi Genel yetkili mahkemelerdeki tutukluluk süresinin iki katı olacağı belirtildiğine” göre, bu durumda Özel Yetkili Mahkemelerdeki tutukluluk süresi de azami 10 yıl olacak demektir. 

Hukuken tutuklamanın bir ceza olmayıp, bir tedbir olduğu göz önünde bulundurulduğunda, beş ve on yıl gibi tutukluluk süreleri;  hukuk mantığına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine  ve adalet anlayışına tamamen aykırı olduğu gibi, tutuklama tedbirinin geçiciliği ve tutukluluk süresinin makul olması koşulları ile de bağdaştırılması  mümkün olmayan sürelerdir.
Ceza ve tutukevinde bulunanların % 65'i tutukludur. Hükümlü değildir.”
On yıl süre ile özgürlükten mahrum kalmaya sebep olan bu tutukluluk süreleri  bir koruma tedbiri olarak değil,  olsa olsa peşin ceza olarak kabul edilebilir.
Günümüzde ceza ve tutukevinde bulunanların % 65'i tutukludur. Hükümlü değildir. Peki kanunlarımızda mahkemelerce tutukluluk kararının verilmesinin şartları yok mudur?  Her sanık-şüpheli  otomatik olarak tutuklanmakta mıdır?
Kanuna göre tutuklama kararı verilebilmesi için; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, şüpheli ya da sanığın kaçması, saklanması ya da kaçacağı şüphesini uyandıran olguların varlığı, delillerin karartılması, tanık ya da başka kişilere baskı yapılması olasılığına işaret eden somut verilerin bulunması gerekir.
Yani duruşmaya gelen sanığın kaçma şüphesi dolayısıyla  tutuklanması yerine, sadece yurt dışına çıkış yasağı konulmasıyla yetinilmesi hukuken daha makuldür.

Yine delillerin karartılması, tanık ya da başka kişilere baskı yapıldığı iddiası, zaman içinde değişen koşullara göre yeniden değerlendirilmelidir. Çünkü delilerin karartılması deliller toplandıkça geçerliliğini yitirir,  tanıklara baskı yapılması tehlikesi de yargılama devam ederken zamanla  azalarak neticede ortadan kalkabilir. Sadece bu konuya önem verilmesi dahi yargılamaları devam eden insanların, yıllarca tutuklu kalarak haksız yere özgürlüklerinden mahrum kalmalarını büyük oranda engelleyecektir.
Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre; soyut kaçma tehlikesi tutukluğun devamının makul bir gerekçesi olmadığı gibi, suçun ağırlığı yada karışıklığı da başlı başına tutuklama ya da tutukluluğun devamına ilişkin mahkeme kararlarını  haklı göstermeye yetmeyecektir

Bu durumda her duruşmada mahkemece değişen durumlar yeniden dikkatlice değerlendirilmeli, önemini ve güncelliğini yitiren eski tehlikelere dayanarak tutukluluğun devamına karar verilmemeli, tutuklama kararları önceki kararın otomatik devamı haline gelmemelidir.
Ayrıca uzun tutukluluk süreleri, her oturumda tutukluluğun devamına karar veren mahkemenin psikolojik olarak mahkumiyet hükmü vermek konusunda kendini mecbur hissetmesine neden olacaktır.  Bu durum dahi uzun tutukluluk süresinin ne kadar haksız ve adaletsiz olduğunun bir göstergesi değil midir?
Avrupa Konseyi AİHM Uygulamalarını İzleme Daire Başkanlığı bu konuda;
Türkiye hem tutukluluk sürelerinin uzunluğu, hem de mahkemelerin tahliye talebini reddederken suçun niteliği, delil durumu, dosyanın içeriği gibi şablon gerekçeler kullanması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarını ısrarla ihlal ediyor demiştir.
Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında, en ağır durumda bile üç yılı aşan tutuklamalar  bir özgürlük ihlali olarak kabul edilmiş ve yine tutukluluğun devamına ilişkin kararların mutlaka gerekçeli olması gerektiği suçun niteliği gibi müphem ifadelere yer verilmemesi gerektiği ısrarla belirtilmiştir.
Her ne kadar özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, terör suçlarının kapsamının belirlenmesi, katolog suçlarının yeniden düzenlenmesi, tutukluluk sürelerinin dünya standartlarına çekilmesi gibi konularda yasal düzenleme yapılması demokratik bir hukuk devleti için gerekli ise de her şeyin  kanuni düzenlemelerle çözüleceğini  düşünmekte   pek gerçekçi görünmemektedir.
Her şeyden evvel Anayasa'nın 90. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklerle ilgili olarak milletlerarası anlaşmalarla, kanunların karşı karşıya gelmesi durumunda, milletlerarası anlaşmaların uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.  Bu durumda, yasalar doğru yorumlanır, temel hak ve özgürlükler konusunda aleyhe olan kanunlarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin lehe olan kuralları uygulanacak olursa tutukluluk süreleri bu kadar uzamayacaktır.
Doğru yorumlamanın olmazsa olmaz şartı ise yargı bağımsızlığıdır. Gerçek bir yargı bağımsızlığının varlığı halinde; yargıçlar  yasalar ve vicdanları ile baş başa kaldıklarında doğru yolu bulmakta şüphesiz hiç zorlanmayacaklardır. Dolayısıyla hakimlerimizin   temel hak ve özgürlüklerin başlıca koruyucuları olduklarını hiçbir zaman unutmamaları, sorunun temelde çözümü açısından son derece önemlidir.”     






Anahtar Kelimeler: 0
  • Pazar 7.6 ° / 0.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 6.5 ° / -0.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 8.8 ° / 1.8 ° Güneşli