Gelmedi cihana dost bilenler,
Ebu Bekir Sıddık gibi, dediler.
Adil bir hükümdar var mı erenler?
Şu Ömer-ül Faruk gibi, dediler.
Giymedi hiç kimse hayâ libasın,
Osman Zinnureyn gibi, dediler.
Kılıçlar görmedi böyle bir yaman,
Yiğit Ali Mürteza gibi, dediler.
Orhan Orgarun
DİN YAŞANMASI GEREKEN BİR HAKİKATTİR…
Dinin Ne Olduğunu En İyi Anlatan Hadislerden Birisi Cibril Hadisi Olarak Bilinen Çok Meşhur Hadistir!
İnsanlık tarihi boyunca, özellikle de İslâm tarihi sürecinde en çok sömürülen konu ise din konusu olmuştur. Din Allah’a ulaşmaya, o’na hayırlı bir kul olmaya bir vasıta olması gerekirken, Allah’ın ölçüsünün dışında yapılan nefsi yorumlarla Allah’tan uzaklaştırılan bir unsur haline dönüştürülmüştür.
Büyük din ilim büyüklerinin sık sık belirttiği gibi din, imandır, ibadettir, ihsandır, tevekküldür, izandır, tevazudur… Allah’ın emirlerine uymak, yasaklarından da sakınmaktır.
Din yaşanması gereken bir hakikattir.
Esasen dinin ne olduğunu en iyi anlatan hadislerden birisi Cibril Hadisi olarak bilinen meşhur hadistir. Hazreti Ömer Radıyallahü anh’ın rivayet ettiği hadis şöyledir:
“Bir gün Resûlullah’ın (s.a.v.) huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, üzerinde yolculuk eseri bulunmayan ve hiçbirimizin tanımadığı bir adam çıka geldi.. Peygamber’in (s.a.v.) yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve “Ey Muhammed, bana İSLÂM’I ANLAT” dedi.
Resûlullah (s.a.v.), “İSLÂM, ALLAH’TAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINA VE MUHAMMED’İN (s.a.v.) Allah’ın Rasûlü olduğuna ŞEHADET etmen, NAMAZI dosdoğru kılman, ZEKÂTI (tastamam) vermen, RAMAZ AN ORUCUNU (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen KÂBE’Yİ ZİYÂRET (HAC) etmendir.“ buyurdu. Adam, “DOĞRU SÖYLEDİN” dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafıma gitti.
Adam, “ŞİMDİ DE İMANI ANLAT BANA” dedi. Resûlullah (s.a.v.) ”Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Âhiret Günü’ne inanmandır. Yine Kadere, Hayrın ve Şerrin Allah’tan olduğuna iman etmektir.” buyurdu. Adam tekrar, “DOĞRU SÖYLEDİN” diye tasdik etti.
Ve ”PEKİ ‘İHSAN” nedir, onu da anlat” dedi. Resûllah (s.a.v.) “İhsan, Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmedir. Sen o’nu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor.” buyurdu. Adam yine, “DOĞRU SÖYLEDİN” dedi, sonrada “Kıyamet Ne Zaman Kopacak?” diye sordu. Peygamber (s.a.v.), “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir.” cevabını verdi.
Adam “O HALDE ALÂMETLERİNİ SÖYLE” dedi. Resûlullah (s.a.v.), “Cariyelerin sahiplerini doğurması, yalın ayak, başıkabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalar kurmada birbirleriyle yarışmalarıdır.” buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu.
Ben “Allah ve Resûlü bilir” dedim. Resûllullah (s.a.v.), “O CERÂİL’Dİ, SİZE DİNİNİZİ ÖĞRETMEYE GELDİ” buyurdu. (Müslim, Îmân 1,5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6.)
Hadis- i şerifte de anlatıldığı gibi dinin temeli iman etmek, imanımızın gereği ve ispatı olarak İbadet etmek ve ibadetleri gerçekten Allah için yapmak, Allah’ın huzurunda olduğumuzu bilerek, yaşayarak, hissederek yapmak...
Bunun nasıl olacağını da Allah Resûlü VEDA HUTBESİ’nde ifade ediyor;
“SİZE İKİ AĞIR EMANET BIRAKIYORUM, BUNLARDAN KUR’ÂN ve EHL-İ BEYT-İMDİR buyuruyor .. Ve ekliyor, “BUNLAR HAV-I KEVSER’İN BAŞINA KADAR ASLA BİRBİRİNDEN AYRILMAZLAR.”
İman edeceğiz, ibadet yapacağız, bunları ihlasla yapacağız ama bunu başaracağımızın müşahhas (Şahı suretine girmiş. Şahsı belirtilmiş, tanıtılmış. Ayırt canlı örneği de edilmiş.), Allah Resûlü ve Ehl-i Beyt’tir. Yollar harami dolu, klavuzsuz geçilmez. İşte Allah Resûlü’nün bize göstereceği klavuzlar Kur’ân ve Ehl-i Beyt’tir.
Dinin, bir ideoloji, bir şekil olmadığını, yaşanması gereken bir hakikat olduğunu bir çok din büyükleri ve alimleri her fırsatta ifada etmişlerdir. Hiçbir dini hakikati yaşamadan, Müslüman olmanın gereklerini yerine getirmeden “ŞERİAT GETİRECEĞİZ” diye yıllarca milletimizi kandıranlara da cevap olarak şu önemli ifadeleri söylemektedirler:
“ŞERİAT GELMEZ, YAŞANIR, NAMAZ ŞERİATTIR, ORUÇ ŞERİATTIR, ZEKÂT, HAC ŞERİATTIR. Bunlar Allah’ın (c.c) emirleridir. Allahü Ekber dedin, el bağladır, Allahın huzurunda olan şeriatın dışında olur mu?
Senelerce bunu sömürdüler. Hepimiz sonuçta MÜSLÜMANIZ ELHAMDÛLİLLAH noksanımız var doğrudur, ama noksanımız var diye din dairesinin dışına çıkmak değil, içinde ne var ne yok öğrenip uygulamak lazımdır.”
Büyük İslâm büyükleri İslâm’ı şekilcilik olarak empoze edenlere de şu cevap verirdi:
“Geçmişte din istismarı yaparak siyaset yapanlar şekilci bir İslâm anlayışı ortaya çıkardılar.
Bu zihniyet Türkiye’ye bir şey kazandırdı. Nedir Bu? İslâm algılamasını değiştirdi, yerine farklı bir İslâm mantığı, mantalitesi oturdu ve şekilciliğin adına İslâm dedi!
İslâm SARIK, CÜBBE, SAKAL ve ŞALVAR oldu. Ne SABIR var, ne KANAAT var, ne TEVEKKÜL var, ne TEFEKKÜR var, ne İZAN var, ne İMAN var, ne ALLAH KORKUSU var, ne ALLAH SEVGİSİ var, ne ALLAH’I ZİKİR var, ne İBADATI TAAT var…
Bir sürü şey sayabiliriz. Yani İslâm gerçekte bu iken bunlar atıldı ve ortaya müşekkel (şikayet eden.) bir şey çıktı. Şimdi bu kafa Beytullah’a gidip kavga ediyor. Biraz daha bu işi boş bırakırsanız yurt içinde de birbirlerini kıracaklardır!”
Cenab-ı Hak, dinimizi razı olduğu şekliyle ve razı olduklarıyla yaşamamızı sizlere ve bizlere nasip eylesin…
Kur’ân Ne Diyor?
Sabah akşam Rablerine, Onun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. (18. Kehf Sûresi, Âyet/ 28