Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92. yılındayız.
Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92. yılındayız.
Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919 da İstanbul'dan Samsun'a hareket ederken Yunan, Sevr anlaşmasına dayanarak İzmir'e çıkıyordu. Kısa sürede boğazlar, İstanbul ve havalisi İngilizlerin kontrolüne, Ege Yunanlılara, Antalya ve havalisi İtalyanlara, Adana ve havalisi ise Fransızların kontrolüne girmişti. Kuzeyde Pontus'lar, doğuda Ermeniler hazırlık içindeydi.
19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan Mustafa Kemal oradan Havza ve Amasya'ya geçmiş 21 Haziran'ı 22 Haziran'a bağlayan gece Amasya tamimini yayınlamıştı. Bu tamimde durum tespiti yaptıktan sonra:
Milleti gene milletin azim ve iradesi kurtaracaktır. demişti.
Bu çok önemli bir saptama idi. Bu sözler Mustafa Kemal'in halka inancının, dolayısıyla demokrasiye bağlılığının ilk göstergeleriydi. Daha sonra Erzurum ile Sivas kongrelerini yaptı ve 27 Aralık'ta Ankara'ya geldi. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini bir arada toplayıp 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'ni açtı.
Meclisin açılması ne anlama geliyordu, neyin işareti idi ?
1- Yönetim halka geçiyordu,
2- Meşruti monarşi son bulacaktı,
3- Yönetim halka geçince halifelik ortadan kalkacaktı,
4- Halifelik ortadan kalkınca laik bir sistem gelecekti,
5- Yönetim Kayıtsız Koşulsuz Ulusun olunca demokrasi gelecekti,
6- Demokrasiye en uygun rejim ise Cumhuriyet'ti.
19 Mayıs'ta başlayan süreç 30 Ağustos zaferi ile taçlanmış ve düşmanın denize dökülmesi ile Türkler için bir sayfa kapanıp yeni bir sayfa açılmıştı.
Bu yeni sayfada kurulan Türkiye Cumhuriyeti ulusal, üniter, laik bir hukuk devleti idi. Aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı hedef almıştı.
Tarihçi Arnold Toynbee :
Bir an tahayyül ediniz ki; Batı dünyasının yüzyıllar süren rönesans, reform, bilim ve düşünce devrimini Atatürk bir insan ömrüne sığdırmıştır. diyecekti.
Dünyanın en ünlü hukukçularından Maurice Duverger:
Kemalist tek partinin birinci özelliği, demokratik bir ideolojiye sahip bulunmasıydı. Tek partinin şefleri için ideal, çoğulculuktu. Mustafa Kemal'in siyasal sistemi, çoğulculuğun üstün bir değer olduğunu kabul ediyor ve çoğulcu bir devlet felsefesi içinde işlevini yerine getiriyordu. Üstelik tek partinin yapısal açıdan da totaliterlikle hiçbir ilgisi yoktu. diyor.
Bugün Atatürk dönemine hem içten, hem de dıştan büyük saldırı var. Saldırıyı yapanlar kimler? Önce Egemenlik Kayıtsız Koşulsuz Milletindir. sözüne karşı çıkarak ne münasebet egemenlik kayıtsız koşulsuz Allah'ındır. deyip, daha sonra demokrasinin YASAMA YÜRÜTME - YARGI erkini kendi kişiliğinde toplamak isteyenler.
Her cumhuriyet demokratik olmadığı gibi, her demokraside cumhuriyet değildir. Cumhuriyet bir yönetim biçimi, demokrasi ise bir yaşam biçimidir.
Anayasaya bağlı çoğulcu bir rejimin, iyi idarecilerden yoksun bir ülkede düzgün işlemesi mümkün olmadığı gibi; demokratik ülkelerde en kanlı ve en antidemokratik rejimleri asker değil, sivil yöneticiler eliyle gerçekleştirildiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Eğer bir ülkenin aydınları, basını, üniversiteleri, baroları, sendikaları, sivil toplum örgütleri GAFLET ve DALALET içinde hukuksuzluğa karşı sessiz kalırlarsa, 92 yıllık parlamento görevini yapmazsa, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Erzurum, Sivas kongrelerinden gelip Müdafaa-i Hukuk anlayışı ile kurulup emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşını veren meclisin yerini kendinde güç vehmedenler alır. Sonrası ? Sonrası malum Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Mimaride bir kubbeyi kilit taşı tutar. Mustafa Kemal Atatürk ülkemizin kilit taşıdır. Onun kurduğu ÇAĞDAŞ-ULUSAL-ÜNİTER-LAİK hukuk devletine sahip çıkamazsak, onun gösterdiği akıl ve bilim yolundan saparsak başımıza neler geleceğini düşünmek bile istemiyoruz.