Ne acıdır ki, can pahasına kazandığımız ulusal bağımsızlığımızın simgesi Lozan Antlaşmasını kutlamaya bir hafta kala, bağımsızlığımıza, bize onurumuzu kazandıran Türk Silahlı Kuvvetlerimize karşı büyük oyunlar oynanmak istendiğini yaşayarak gördük. Ancak bu oyunlar, temelleri Lozan Antlaşması ile atılan laik ve demokratik Cumhuriyetimizin birleştirici bilinci sayesinde bozulmuştur. Bu bilinç bizim bir arada yaşama irademizin çimentosudur.
Bugün yeryüzünün en kritik ve gözde coğrafyasının Türk egemenliğinde olacağını belirlediği halde, Lozan´ın dışında bunca yıldır hükmünü yürütebilmiş başka bir siyasal antlaşma yoktur. Üstelik Lozan Antlaşması Emperyalizmin tarihi yenilgisinin simgesi durumundadır.
Emperyalizmin 100 yıllık hesaplarında Lozan´a yer yoktur. Onların tam 100 yıl önce 16 Mayıs 1916 tarihinde yaptığı gizli Sykes Picot Anlaşmasının nihai hedefi, 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Anlaşmasıdır. Lozan, emperyalizmin 100 yıllık planını bozup tarihin çöplüğüne attığı için hedeftedir.
Birinci Paylaşım Savaşı sonrası, Avrupa´da ortaya çıkan siyasal durum ile yapılan anlaşmalar 21 yıl sonra İkinci Paylaşım Savaşı ile fiilen sona erip, 1945 sonrasında yeni bir Avrupa haritası çizilirken, Lozan Anlaşması dimdik ayakta kalabilmiştir. Üstelik İkinci Paylaşım Savaşı sonrası Dünya jandarmalığını ele geçiren ABD´nin bu anlaşmayı ısrarla tanımamasına rağmen?
Osmanlı Devletinin batıda uğradığı ilk siyasal yenilgi olan 1699 Kar Lofça Antlaşmasından tam 224 yıl sonra, Türk Ulusu ilk kez bir müzakere masasından zaferle ayrılmıştır. Türk Ulusu 30 Ağustos 1922 tarihindeki büyük askeri zaferini, 24 Temmuz Lozan Antlaşması ile noktalamış, bu zafer ezilen tüm milletlere örnek olmuştur.
Yüz yıllık Sykes Picot rüyası hiç son bulmamıştır. Günümüzün Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar bu rüyanın gerçeğe dönüşmesi için döndürülen oyunların göstergesidir.
Yüz yıl öncenin Sykes Picot haritaları, günümüzün BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) haritalarına ne kadar benziyorsa, Sevr haritaları da kimi NATO toplantılarında ortaya çıkarılan bölünmüş Türkiye haritalarına o kadar benzemektedir.
Lozan Anlaşmasına sadece emperyalizmin yüz yıllık planlarının günümüzdeki temsilcileri karşı değildir. Cumhuriyet rejiminin kazanımları ile devlet kademelerinin en tepelerinde yer bulanlar, Osmanlı hayalleri ile Lozan´a karşı çıkmaktadırlar. Osmanlı tarihinde en büyük toprak kaybını yaşatan despot II. Abdülhamit hayranları, Lozan Antlaşmasını yenilgi olarak göstermekte, püsküllü fesleriyle çıktıkları TV ekranlarından püsküllü yalanlar söyleyebilmektedirler.
Lozan Anlaşmasında gizli maddeler olduğundan tutun, anlaşmanın 100. yılda sona ereceğine kadar her türlü yalanı utanmazca söylerken, Lozan´ı pekiştiren 1936 tarihli Montrö Antlaşmasını da yok edecek ?asrın projelerini?, ?çılgın projeleri? ileri sürmekte, Montrö´yü gözden geçirmekten söz etmektedirler.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Kurtuluş Savaşının zafere ulaşmasını engelleyemeyenler, Mudanya Ateşkes Anlaşması sonrasında Lozan´da toplanacak barış görüşmelerini sonuçsuz bırakmak amacı ile fiilen bitmiş Osmanlı Hükümetini de Lozan´a davet etmişler, bunun özerine ilk büyük devrimimiz gerçekleşmiş ve 1 Kasım 1922 tarihinde Saltanat kaldırılmıştır. Saltanat heveslilerinin de kuyruk acısı büyüktür.
Emperyalizm, 30 Ağustos 1922 tarihini, 9 Eylül´ün İzmir limanını nasıl unutamadıysa, Osmanlı hayranları da 1 Kasım 1922 tarihini unutamamıştır. Bu nedenle el ele vererek Lozan Antlaşmasına saldırmakta ve Türkiye Cumhuriyetinin Tapu Senedini delmek için her türlü hile ve entrikaya başvurmaktadırlar.
Ancak başaramayacaklar.
Lozan kahramanı İsmet Paşanın, Lozan´daki otelde ABD heyetinin kapısına iliştirdiği ?Amerikalıları istemiyoruz? notu bu gün de geçerlidir.
30 Ağustos 1922 tarihinden sonra emperyalizm dünyanın hiçbir yerinde kalıcı zaferler kazanamadı. Hep kaybettiler. Bütün saldırganlıklarına rağmen?
15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs´ta giriştikleri Nikos Sampson darbesinde kaybetmişlerdi. İlginçtir, tam 42 yıl sonra aynı gün, bu kez Türkiye´de FETÖ darbesi ile kaybettiler.
Yine kaybedecekler? Yine biz kazanacağız? Atatürkçü Düşünce Derneği