Atatürkçü Düşünce Derneği; demokrasi, laiklik, adalet, hukukun üstünlüğü, üniter devlet yapısı, milli güvenlik, parlamenter sistem konuları başta olmak üzere hassas pek çok hususta görüşlerini Milletimizle paylaşmaktadır.
Her açıklamamızda ısrarla vurguladığımız gibi Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık nedeni, Büyük Devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu ifade sıradan bir duygusallığın dışa vurumu değildir. Tarih biliminin gerçeğidir. Ulusal ve uluslararası bütün bilimsel çalışmalarla tespit edildiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti “millet” ve “yurttaşlık” kavramlarının vücut bulduğu “Millet Egemenliği”ne dayalıdır. Bunun adı Büyük Türk Devrimi veya Atatürk Devrimi’dir. Türkiye Cumhuriyeti’ne bu nedenle, Atatürk Türkiyesi denilmektedir…
Büyük Atatürk’ün en önemli hedeflerinden birisi de çok partili siyasi yaşama geçmek idi. Demokrasimizin vazgeçilmez asli unsurlarından olan siyasi partiler, devletimizin ve milletimizin varlık nedenlerine sahip çıkmakla yükümlüdürler. Bütün çağdaş toplumlarda durum böyledir. Ancak, ülkemizde her geçen gün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve O’nun kazandırdıklarına kinle, nefretle, hınçla yapılan saldırılara şahitlik etmekteyiz. Söz konusu saldırılar, milletimizin ve devletimizin varlığına yöneliktir. Cehaletin ve çıkarcılığın teslim aldığı küçük beyinlerin, zavallı sözcüklerini dikkate almıyoruz. Ülkemizin can alıcı ve yakıcı gündemini değiştirme çabalarının da farkındayız. Fakat, Atatürk düşmanı küçük beyinleri kullananları uyarıyoruz: Unutulmamalıdır ki Atatürk’e hakaretin adı vatana ihanettir. Bunun altını tekrar tekrar çiziyoruz.
Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Tapduk Emre, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayram-ı Veli ve daha nice değerlerimizin coğrafyamıza ektiği birlik, bütünlük ve kardeşlik tohumları; Atatürk Devrimi ile taçlanmış ve güçlenmiştir. Coğrafyamızda, Bin Ladin ve El Bağdadi gibi isimler çıkmıyorsa; bütün çabalara rağmen kardeşlik kazanıyorsa bunun nedeni, milli benliğimizde yer edinmiş bu değerlerimiz ve Atatürk Devrimi’dir.
Kendilerini, sözüm ona din adamı olarak ilan edenlerin, tarihimizi bilmedikleri ortadadır. Tarih; nice kin ve nefret kusan sözde din adamlarına tanıklık etmiştir. Ama; anlatılanlar, yazılanlar ve yaşatılanlar sevgi, barış ve kardeşliği savunanlardır… Geçtiğimiz Cuma günü, Ayasofya’da bir eski imamın, devlet ricalinin gözlerine baka baka sarf etme cüretinde bulunduğu hezeyan dolu sözcükleri, milletimize ve yargıya havale etmekteyiz. Milletimizin tertemiz vicdanı, bu hadsiz söylemleri elbette karşılıksız bırakmayacaktır.
Büyük Atatürk’ün rotasından sapmanın verdiği yıkıcı zararları yaşıyoruz… Laik Cumhuriyeti yok etmek için kurulan tarikat, cemaat ve siyaset ilişkisinin neden olduğu felaketleri görüyoruz… Ortadoğu’da yaşananları izliyoruz… ABD’nin Irak Ordusunu, Irak Ordusu içinde örgütlenen bir tarikat şeyhi aracılığıyla dağıttığını biliyoruz… Bunun bedelini Irak halkının ödediğine şahitlik ediyoruz... Uyarılarımız, çabalarımız ve haykırışımız bu gerçekleri biliyor ve anlıyor oluşumuzdandır. Tam da bu nedenle, “sarıklı amiral” sürecinin sonucunu, bütün yurttaşlarımızla birlikte merak etmekteyiz.
Demokrasimize sahip çıkmak ve Cumhuriyetimizin Anayasada yazılı niteliklerini korumak için mücadelemizi, yasalar çerçevesinde sürdürmekteyiz. Ülkemizde siyasi tıkanıklığın yaşandığı ve siyasetin sorun ürettiği açık bir gerçektir. Muhalefet partilerini bu tıkanıklığı açmak için Sine-i Millete dönmek de dâhil tüm yasal haklarını kullanmaya çağırıyoruz. İçinde bulunduğumuz siyasal, ekonomik, sosyal sorunlardan şikâyet edenlere çözümün, Büyük Atatürk’ün manevi liderliğinde ve Atatürkçü Düşünce Sistemi etrafında kenetlenmek olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.