Tarih: 24.08.2024 00:20

Balık dünyasından sevindirici haber

Facebook Twitter Linked-in

Kocaman Balıkçılık A.Ş. Murahhas Azası Osman Kocaman, ülkemizde ilk kez uygulamaya konulan hamsi kotasını, “Geç kalınmış, doğru bir karar” olarak değerlendirdi.

Bu yıl ilk kez uygulanacak hamsi kotasının 400 bin ton olduğuna dikkati çeken Kocaman, şunları söyledi:

“Denizlerimizde 15 Nisan’da başlayan gırgırla balık avı yasağı, 1 Eylül’de sona erecek. Bu olimpik bir kota değil, tekne başına uygulanacak kotadır. Sürdürülebilir balıkçılığın gereğidir. Bu kararı alan yetkili makamları kutluyorum. Bir balık sürekli tutulmamalı ve koruma altına alınmalı. Son yıllarda aşırı avlanma nedeniyle hamsinin boyu çok küçülmüştü. Eğer bir balık küçülüyorsa, ırkı azalıyor demektir. Kısacası hamsiye uygulanan kota, bu balığın geleceğini korumaya yöneliktir. Yeni avlanma sezonunun yıldızının palamut olacağını düşünüyorum. Bildiğiniz gibi geçen yıl palamut hiç görülmemişti. Ancak şu anda Karadeniz ve İstanbul Boğazı’nda 40 gramdan 600 grama kadar palamutların bulunduğu haberini alıyoruz. Yani hem yavru, hem de büyümeye başlayan palamut popülasyonu var. Önümüzdeki günlerde bol palamut akını göreceğimizi müjdeleyebilirim.”

“SINIR AŞAN BALIKLAR DİĞER ÜLKELERİN DE HAKKIDIR”

Bazı kişilerin, “Eğer biz Karadeniz, Marmara ve Ege’deki balıkları avlamazsak, balıklar Rusya’ya, Yunanistan’a ve diğer ülkelere kaçar” sözlerinin etik dışı ve sakat bir düşünce olduğunun altını çizen Kocaman, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu çok yanlış bir düşüncedir. Örneğin hamsi, Kazak Denizi’nde doğan bir balıktır. Oradan Karadeniz’e ve Marmara Denizi’ne geçer. Tabii ki ülkemizden sonra Ege’ye ve Akdeniz’e de geçecek. Sınır aşan balıklar, her ülkenin hakkıdır. Buna saygı duymalıyız. Bu balıkların tümünü kendi sularımızda avlarsak büyük hataya düşeriz. Bu nedenle balık yataklarına ve balığın göçüne mutlaka uymak zorundayız. Hepsini avlarsak bu balıklar daha sonraki dönemlerde bize de gelmezler. Balık göçü olmazsa denizlerin biyolojik ritmi bozulur. Şunu da unutmamalıyız ki, bu coğrafyada, Akdeniz’de en çok avlanma gücüne sahip ülke Türkiye’dir.”

KÜRESEL ISINMA

Küresel ısınmanın balıkçılığı olumsuz etkilediğine de işaret eden Kocaman, şunları aktardı:

“Küresel ısınma tabii ki balıkçılığımızı olumsuz etkiliyor. Denizlerimizdeki 1-2 derecelik ısı artışı, balıkların daha serin olan kuzeye gitmesine yol açıyor. Marmara Denizi, bir akvaryum gibi. Çünkü birçok nehir akarak, bu denizi besliyor. Ancak Marmara Denizi’ni kirletmemeli ve çok iyi korumalıyız. Eğer Marmara Denizi ve Boğazlar’ı iyi korursak, inanın Türk balıkçılığı çok ilerler.”

“MİDYE ÇİFTLİKLERİ ÇOK YARARLI”

Midye çiftliklerinin denize zararlı değil, çok yararlı olduğuna dikkati çeken Kocaman, şöyle konuştu:

“Midye çiftlikleri deniz için çok yararlıdır. Çünkü midye, denizdeki kirliliği temizler. Midyenin yetişmesi için denize hiçbir yem atılmaz. Çünkü midyeler, denizdeki planktonlardan beslenir. Bu midyeler, toplandıktan sonra da yıkanıp arındırılır. Balık çiftliklerinde ise yem kullanılıyor. Tabii ki hem midye, hem de balık çiftliklerinin turizm bölgelerinden uzakta kurulmaları gerekir.”

Kocaman, bugünlerde sardalyenin en yağlı döneminde olup, tüketilmeye en elverişli balık olduğunu sözlerine ekledi.   ÖNDER BALIKÇI 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —