1970 1978 1985.. Vb Uygur çocuğu Kâzım Mirşan Orta Asya'dan Buzul döneminden ve büyük su baskınlarından kaçarak, yeni bir yurt aramak üzere Göçmen (göçebe değil!) olarak Doğu Anadolu Yüksek yaylâsına yerleşen ve fakat ileri derecede düşünce, bilgi ve yazı sahibi olan bu Ön-Atalarımızın mağara duvarlarına, kaya üstlerine yazdıkları damga ve yazıları okumuş, bunları yukarıda gördüğümüz tarihlerde, Proto-Türkçe Yazıtlar, Altı Yarıq Tïgin, Anadolu Proto-Türkleri adlı kitaplarıyla yayınlamıştır.
1980.. Bu tarihten başlayarak, Mirşan'ı ve Ön-Türk Kültürünü tanıtmak üzere çok sayıda makale, konferans ve sonra yazdığım kitaplarla, televizyon yayınlarıyla Fransa, Almanya, Avusturya, İsviçre ve ülkemizde tanıtmaya çalıştım, devam etmekteyim.
1984.. Prof. A. Erzen ve ekibi Doğu Anadolu yaylasında 20 yıldan fazla çalışarak
· Batı'nın yapay olarak yaratacağı devletleri, gerektiğinde Doğu Anadolu'da stratejik noktalara yerleştirebilmesi için tarihsiz bırakmış olduğu
· Doğu Anadolu Yüksek Yaylâsı tarihinin ortaya çıkarılmasıyla
· 13 binden itibaren Orta Asya'dan göçlerle
yazıları ve bu yazıların içeriği olan Ön-Türk kültürüyle ve yukarıda dikkati çektiğimiz gibi Göçmen (göçebe değil) olarak geldikleri açıklık kazanmıştır. (Doğu Anadolu ve Urartular, 1984 Ank.)
Bu çerçeve içinde, IĞDIR VE VAN'ı da içine alarak Transkafkasya, Malatya/ Elazığ, Kuzey Suriye, Urmiye ve Güney Doğu Anadolu'yu kapsayan geniş coğrafya içinde
M.Ö.4.binde çok kuvvetli bir kültür birliği vardır. Bu kültüre ERKEN HURRİ KÜLTÜRÜ denir (Prof.A.Erzen, aynı eser, s.15/16)
1991Aynı ekipten Prof. Erich Feiglda
bu çerçeve içinde, DİYARBAKIR merkez olmak üzere, bu yörede
4.bin'de yoğun bir PROTO-TÜRK KÜLTÜRÜ'nün egemen olduğunu ortaya çıkarmıştır.
(Un mythe de la Terreure- Druckhaus Nonntal, Salzburg)(Bir Terör Efsanesi- Milliyet yayınları).
İşte Türk bayrağı dalgalandırılmayan Dıyarbakır'ın tarihteki yeri budur.
Prof.Erzen'in ifade ettiği gibi, Dış güçler , öz be öz Türk kültürüne ait olan bu topraklarda yapay olarak bir devlet kurmak peşindedirler.
1970 yılından beri Anadolu topraklarında onüç binlerden beri bulunduğumuz çok kerelere ve çeşitli araştırmacılar tarafından açığa çıkarılmış olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlıkları ve Akademisyenler susmuşlardır.
Günümüzde ise, Ankara yöresinde beşbin kaya resminin bulunmuş olmasıyla Anadolu'ya 1071'den çok önceleri geldiğimiz Akademisyenler seviyesinde kabul görmeye başlamıştır.. Millî Eğitim gene susmuştur : bu tutumuyla Türk Bayrağına, onun temsil ettiği topraklara sahip çıkma diye bir endişesi olmadığını ifade etmiştir.
Bu takdirde kalelerine, hile ile girilmekte olan yurdumuzun savunulması doğrudan bize -Bağımsızlık Savaşı'nda olduğu gibi, renk, cins,din, iman farkı aranmaksızın bu vatanın evlâtlarına düşmüştür. Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır..
Anayasa çerçevesinde, akl-ı selîme sahip olarak yapılacak çok imkân vardır.