Tarih: 16.06.2023 00:39

ÇEDES protokolü yargıya taşındı.

Facebook Twitter Linked-in

Milli Eğitim Bakanlığınca uygulanmak istenen “ÇEDES” Projesinin, 1739 sayılı kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile Milli Eğitim İlçe Müdürlüğünde toplanan Eğitim emekçileri projenin derhal uygulamadan çekilmesini istedi.

Eğitim_Sen, Eğitim_iş, ADD, ÇYDD, Kent Konseyi, Pir Abdal Canlar derneği çevrelerinin hazır bulunduğu basın açıklamasında sivil toplum örgütleri temsilcileri bir kezde Milli Eğitim ilçe müdürlüğü önünde konuyu yüksek perdeden dile getirerek ÇEDES'i yargıya taşıdıkları açıklandı.

Eğitimsen Başkanı Erdal Doğru; Laikliği ve laik eğitimi hedef alan politika ve uygulamalara derhal son verilmelidir!

"Türkiye’de siyasi iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda, dini kural ve referanslara göre biçimlendirme isteği yetkili konumlardaki kişiler tarafından sıklıkla ifade edilmiştir, çeşitli uygulamalarla bu istek yaşama geçirilmiştir. Son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalanmıştır. Bu ortak projeler üzerinden eğitimi dinselleşme süreci hızlandırılmış, doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmiştir.

Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/Gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) kapsamında bir süredir ülke çapında toplantılar yapılmakta ve çeşitli kararlar alınmaktadır. 

Dini ve manevi değerleri merkeze alan ÇEDES Projesi, etkin bileşeni din referanslı kurumlar olması nedeniyle laik-bilimsel eğitim anlayışına ve eğitim bilimlerine aykırı bir çerçevede hazırlanmış ve uygulanmaya başlamıştır. 

“Öğrencilere milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizin benimsetilmesi amacıyla tüm lise, ortaokul, ilkokul ve anaokulları ile il merkezi ve ilçelerde bulunan tüm cami ve Kur’an kursları”nı kapsayan proje, Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara öğrencilerin sözde ‘manevi gelişimini desteklemek’ amacıyla ‘manevi danışman’ görevlendirmelerinin önünü açmaktadır. Bu bağlamda pedagojik eğitimi bulunmayan vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticileri, İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere çeşitli illerde görevlendirilmeye başlanmıştır. Protokolde ifade edildiği biçimiyle, “öğrencilerin moral ve motivasyonlarını artırıcı rehberlik hizmetlerinde bulunan” ‘manevi danışmanlara atfedilen kimi işlevler dört yıllık eğitim fakültesi mezunu psikolojik danışmanlarla, zaten yıllardır sürdürülmektedir. 

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 56. Maddesine göre “Eğitim ve öğretim hizmetinin, bu kanun hükümlerine göre Devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Milli Eğitim Bakanlığı sorumludur.” ÇEDES Projesi, 1739 sayılı kanuna aykırı olarak eğitim hizmetinin yürütülmesini, gözetilmesini ve denetlenmesini Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile paylaşarak gözetim, yürütme ve denetim görevini ihlal etmektedir. MEB, böylece okulların çocuğun üstün yararı ve kamu yararına işlev görme niteliğini sekteye uğratmaktadır. Yine ÇEDES Projesi, öğrencilerin hem okulda hem de okul dışı ve yaz tatillerindeki geçirdiği zamanları ele geçirerek okulu ve öğrencileri dini referanslı eğitim anlayışı ile siyasallaştırmaktadır. Sorumlu kurumlarca yeterince denetlenmeyen, kamusal alana açık olmayan bu alanlarda çocuğa yönelik yaşam hakkı ihlali, fiziksel şiddet, ekonomik şiddet ve çocuk ihmali ve istismarı olaylarını kamuoyu yakından gözlemlemiştir.

Laiklik anlayışı gereği farklı, inanç, düşünce ve değerler karşısında tarafsız olması gereken bir devletin, sadece bir dinin ve mezhebin öğretilerini, sadece belli bir inancın benimsediği manevi değerleri tüm okullarda ‘tek doğru’ olarak öğretmeye çalışması doğru bir uygulama olmadığı gibi, farklı inançtan öğrencilere yönelik açık bir dayatma ve ayrımcılıktır. 

Eğitim kurumlarının herhangi bir şekilde dini içerikli proje ve etkinliklerin mekânı haline getirilmesinin okullara ve eğitim sistemine olumlu anlamda en küçük bir katkısının olmadığı açıktır. 

Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları üzerinden farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son vermek, her inancın kendisiyle ve diğer inançlarla eşit haklar temelinde ilişki kurmasını güvence altına almak açısından önemlidir. ÇEDES projesi bu yönüyle hem laikliğe hem de laik eğitim anlayışına temelden aykırılıklar içeren bir düzenlemedir. Böylesi bir uygulama hem çocukların sağlıklı gelişiminin hem de eğitim sisteminde eşit, özgür ve bilimsel düşüncenin ilerlemesinin önünde önemli bir engeldir. 

Eğitim alanı ile inanç alanlarının birbirine karıştırılmasına yönelik ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. 

Çocuklarımız, ÇEDES ve benzeri projelerle siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerinin parçası haline getirilemez! Bu konuda eğitim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu birlikte tavır almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz. "

Bandırma Eğitim İş Başkanı Kadir Taylan; "Eğitimde yaratılan karanlık tabloya karşı harekete geçiyoruz!"

"Her sabah bakalım bugün ne olacak, diye uyanıyoruz; akşama kadar, bu kadar da olmaz, dedirtecek bir çok olay yaşıyoruz. İktidar bu öğretim döneminde de geleneği bozmadı. Yine karşımıza ucube bir uygulama ile çıktı.

Bugün çocuklarımız okullarda içecek su bulamazken, kantinden tost alamazken, her okula yeterli rehber öğretmen atanamazken, okullarda manevi danışman adı altında imam, vaiz , müezzin görevlendirilmeye başlandı. Okullarımızda din kültürü öğretmenleri ve rehber öğretmenler varken bu manevi danışmanlar onların yapamadığı neyi yapacak, onların bilmediğini, bunlar mı biliyor.

Onca skandala rağmen dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar okullarımızda cirit atmaya devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise yaptığı protokollerle bunların önünü açıyor. Öğretmenlik eğitimi almamış diyanet personelinin okullarda görevlendirilmesi, bunun son örneğidir.

Eğitim-İş olarak, Anayasaya, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırı; laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıt ÇEDES protokolünü yargıya taşıdık.

Bugün de burada, gerici dernek ve vakıflarla imzalanan protokollere karşı “Çocukları korumak, vatanı korumaktır” anlayışıyla alanlardayız.

Eğitim emekçilerine sesleniyoruz: Sevgili meslektaşlarımız; öğrencilerimiz bizlere Başöğretmen’in emanetidir. Onları, laiklik karşıtı uygulamalara terk etmeyiniz! Kimsenin sizin dersinizi bölme, gasp etme, sizin dersinizden öğrenci çıkarma hakkı yoktur. Bu tür girişimleri her şeyden önce öğrencileriniz, sonra mesleki itibarınız için reddediniz!

Velilerimize sesleniyoruz: Çocuklarınızın eğitim adı altında manen ve fiziken güvencede hissetmeyecekleri hiçbir uygulamayı kabul etmek zorunda değilsiniz. Onların geleceği için bu protokolü reddedin!

-      Eğitim-İş olarak bu arsız kuşatmaya “dur” demek için bir kez daha harekete geçiyoruz.

-      Mesleki itibarımıza yapılan saldırılara ve haklarımızı gasp etme girişimlerine karşı çıkmak için,

-      Eğitim sistemimizin üzerine çöken gerici ve piyasacı karanlığa dikkat çekmek için,

-      Çocuklarımızın eşit ve nitelikli eğitim hakkının gasp edilmesine karşı durmak için,

-      Eğitim dışı kurumların, dernek maskesi takmış tarikatların sistematik olarak eğitime dahil edilme girişimine boyun eğmemek için,

Tüm Türkiye’de alanlardayız!

Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz!

Eğitimin memleketin en birincil meselesi olduğunu hatırlatıyor, uyarılarımız dikkate alınmaz ve eğitime dair sorunları çözümü için adım atılmazsa eylemliliğimizin artarak devam edeceğini ilan ediyor, tüm yurttaşlarımızı da destek vermeye davet ediyoruz!

Bu mücadele aydınlanma mücadelesidir!

Bu mücadele gelecek mücadelesidir!

Bu mücadele hepimizin mücadelesidir! "




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —