Bandırma sınırları içinde yer alıp, Avrupa Konseyi tarafından, sulak alanların en iyi şekilde korunduğu alanlara verilen A sınıfı diplomayla ödüllü bulunan Kuşcenneti Ulusal Parkı var. Dünya çapında bir doğa cenneti olan bu park, 1987 yılından bu yana çevresel sorunlarıyla boğuşuyor. Uluslararası kimlikli kültür ve turizm festivalleri düzenleniyor, 1988`den bu yana, Kuşcenneti adına ama cennetin sorunlarının çözümü konusunda ciddî hiçbir adım atılamıyor. Zaten Bandırma`da yaşayıp da, 22 kilometre uzaklıktaki Kuşcenneti`n, görmeyen binlerce kişi bulunuyor. Son olarak yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizdeki kuş alanlarının yaklaşık yüzde 80`i yok olmak üzereymiş! Kimin umurunda? Biz, nedense her işi doğru yaptığımızı sanıyoruz. 3 Haziran 1993 tarihinde, Bandırma Kuşcenneti`ni ziyaret eden Aziz Nesin, ulusal parkın anı defterine şunları yazmıştı: "Her şey, çok güzel! Ama şunu bilmeliyiz ki, kendimize göre çok güzel! Öteden beri şöyle düşünürüm. Müze, tarihsel ören, ulusal park ve benzeri yerlerde görevli olanların, uygar ülkelere gönderilip, oralarda, eşdeğerdeki yerlerin nasıl yönetildiğini görmeleri gerekir. Yoksa neyle, niçin, nasıl övündüğümüzü bile bilemeyiz. Ayıpla övüncü birbirine karıştırır dururuz." * * * "Ülkemizin oksijen deposu" olarak bilinen Kaz Dağları`nın çilesi yıllardır bitmez. Dereleri, gölleri, şelâleleri ve bitki örtüsüyle eşsiz bir doğa cenneti konumundaki Kaz Dağları`nda, 16 firmaya daha, altın aramaları için yeni ruhsat verildiği haberini gazetelerde okuyunca yine yüreğim yandı. Araştırmalar, ruhsat sahiplerinin, öngörülen 34 noktada altın arama işine girişmeleri durumunda 2 buçuk milyar ton kaya ve toprağın işlenmesi sırasında 400 bin ton siyanür kullanılacağını ortaya koyuyor. Bu zehrin 20 gramının, bir litre suya karıştığında insanı öldürdüğü biliniyor. Kısacası, eğer önlem alınmazsa, Kaz Dağları`nda 10 milyon ağaç ve 750 bin kişinin su kaynağı kirlenecek. Herkesin mutlaka görmesi gerektiğine inandığım Kaz Dağları, altın arayıcı yabancı şirketlerin ellerinde yıllardır didik didik edilip, acımasızca inin inim inletilirken, yöredeki köylülerin isyanlarına nedense kulak tıkanıyor. Yeşilyurt Köyü`nün girişinde, turistleri karşılayan bez afişte yazan "Kaz Dağları`nın altını zeytindir. Altını oyma!" yazısı kimin umurunda? * * * Ne doğa sevgimiz var, ne de yeterli bir çevre kültürümüz! Ormanda yapılan bir pikniğin ardından çevreye bırakılan pisliklere bakmamız bile yeter! 5 Haziran 1972`de, Stockholm`de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Hakları Konferansı`nda kabul edilen bir madde şöyledir: "Sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamak, temel insan hakkıdır. Her insan, sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hakkına sahiptir."