Çınar, güven tazeledi

Çınar, güven tazeledi

ADD Bandırma Şubesi genel kurulunda Melih Çınar yeniden başkanlığa seçildi.

Bandırma ADD şubesinde gerçekleşen olagan genel kurulda BaşkanMelik Çınar yeniden göreve seçilerek güven tazeledi.

Bandırma ADD olagan genel kurulunda çalışma ve faaliyet raporlarının okunması ve ibrası ardından geçilen seçimlerde Başkan Melih Çınar tek liste ile gidilen seçimlerde yeniden ADD Başkanlığına getirildi.

Başkan Melih Çınar, genel kurulda kendisine gösterilen teveccüh`ten dolayı katılımcı üyelere teşekkür ederken, yaptığı gündem dışı konuşma ile ülke gündeminden kesitler sundu.

Çınar konuşmasında şöyle dedi.

Saygıdeğer Ülküdaşlarım,

Sizleri şahsım ve yönetim kurulumuz adına saygı ile selamlıyorum. 11. Olağan Genel Kurulumuzun başarıyla geçmesini diliyorum.

Sizinle ülkemizin ve devletimizin son yılları içinde küçük bir gezinti yapalım. AKP 2001 yılında kuruldu ve 2002 yılı 3 Kasımında iktidara geldi.Bir partinin kurulduktan sonra bir yıl içinde iktidara gelmesi görülmüş bir şey değildir. Arkadaki güçler çok çabuk açığa çıktı. Recep Tayyip`in seçilme hakkı olmamasına rağmen başta İngiltere ve Fransa olmak üzere AB ve ABD`nin olağanüstü ilgisine mazhar oldu. Hiçbir yetkisi olmadığı halde bu ülkelerde defalarca resmi hüviyeti varmış gibi karşılandı.

Sonra birileri birilerinin kulağına bir şeyler fısıldadı, yasa değişikliğiyle seçilme hakkı elde etti. Bu yetmiyormuş gibi Siirt seçimleri iptal edilerek gene seçim yasasına aykırı olarak aday gösterildi ve meclise girdi. İçteki ve dıştaki cumhuriyet yıkıcıları statükoya karşı ileri demokrasi söylemiyle harekete geçti. Halk, satılık liboşlar ve irtica artıklarının saldırıları altında adeta hipnotize oldu.

Bizi şaşırtan Perşembe`nin gelişi Çarşamba`dan belli olduğu halde siyasi partilerin, yargının, ordunun, üniversitelerin, baroların , sivil toplum örgütlerinin ve sendikaların ülkenin geleceğini görememeleri idi.

Oysa biz bu ekibin ne olduğunu biliyorduk. Bu siyasi anlayışa karşı,  ülkemizde ilk başkaldırıyı şubemiz yaptı. Bunlar henüz iktidarda on beş aylık iken 14 Şubat 2004 tarihinde Ulusal Uyanış Mitingi yaptık. Marmara ve Ege bölgelerindeki ADD şubelerini çağırdık.

Çağrı metnimiz şu idi:

Bütün Yurtseverlere

Atatürkçü Düşünce Derneği sayın şube , başkanı, yönetim kurulu ve üyelerine:

Ülkemiz bir karşı devrim süreci yaşıyor. 3 Kasım seçimleriyle iktidara gelenler Avrupa Birliği kalkanı arkasında pervasızca cumhuriyete karşı eyleme geçmiş bulunmaktadırlar.

Ulusalcılığa karşı ümmetçiliği savunan bu yönetim devletin bütün kadrolarını ele geçirme peşindedir. Bütün bakanlıklarda en alt kademeye kadar on binlerce, hatta yüz binlerce kadroyu kendi yandaşları ile doldururken, dokunulmazlık rafa kaldırılmış, kişiler için yasalar çıkarılmış onları denetleyecek yargı oyun içinde oyun ile töhmet altına sokulmak istenmiştir.

Avrupa Birliği hevesi ve yutturmacası içinde;

a- Annan Planı içersinde Kıbrıs elden çıkarılmak istenmekte.

b- Ege Yunan gölü haline getirilmek istenmekte

c- Fener Rum Patrikhanesine Vatikan usulü statü verilmek istenmekte

d- Kuzey Irak`ta Kürt devleti kurulması işlerlik kazanmakta

e- Karadeniz`de Rum Pontus hayali canlandırılmakta

f- Ekonomi İMF dümen suyunda teslimiyetçi bir çizgi izlemekte

g- Tarımımız öldürülmekte

h- Dış borç devamlı artmakta

ı- Petkim, Tüpraş, Tekel, Türk Telekom gibi milli stratejik KİT`ler çok uluslu şirketler yararına yok edilerek satılmaktadır.

Aradan bir süre geçti. Bir sabah duyduk ki ADD Genel Başkanı Şener Eruygur ile emekli ordu komutanı Hurşit Tolon tutuklanmışlar. Biz darbe heveslisi değiliz. Darbelerden en çok zarar görenleriz. İşte 12 Eylül darbesi gözümüzün önünde. Ama maksat başka, maksadın arkasını görmek lazım. Bu komutanların tutuklanması 2 veya 3 Haziran 2008 de oldu, ben 18 Temmuz 2008`de Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ`a mektup yazdım.

Sayın İlker Başbuğ

Orgeneral

Kara Kuvvetleri Komutanı

Sayın Komutanım,

İçim acıyor…

Yurdumuzu hayasızca işgale kalkan, yaşlı- genç insanlarımızı öldürüp, çocuklarımızı süngüleyen, kadınlarımızın ırzına geçip köylerimizi, kentlerimizi yıkan Yunan ordusu, bozguna uğrayıp komutanları Trikopis esir edilince yüce Atatürk tarafından teselli edildi, misafir muamelesi gördü.

Oysa:

Yaşamları boyunca ülkesine onurla hizmet veren görevi vatan savunması olan Atatürk Ordusunun iki şerefli komutanı F tipi cezaevinde bölücülerle, soyguncularla, çetelerle aynı çatı altında tutuklu bulunuyor.

Tutuksuz yargılanırlarsa bir takım soysuzun dediği gibi darbemi mi yapacaklar, yoksa kaçacaklar mı?

Cumhuriyete, cumhuriyeti ve aydınlanmayı savunanlara karşı bu ne kin. Düşmandan daha düşmanca davranış.

Demokrasi, özgürlük, insan hakları insanlığı en kutsal kavramlarıdır.

Ne var ki Türkiye`de kim bu kavramların arkasına gizleniyorsa bilin ki ülke aleyhine bir pislik vardır.

İçim acıyor ….

En derin saygılarımla....

Arkadan nelerin geldiğini, aydınlarımızın, bilim adamlarımızın, gazetecilerin ve en önemlisi ülkemizin karada - havada - denizde savunmasını yapacak olan ordumuzun başına neler geldiğini gördük. Bakın Erdal Atabek bir yazısında neler diyor:

ÖNGÖRÜ MÜ?  SONGÖRÜ MÜ?

" Böyle olacağı hiç aklıma gelmemişti."

" Nasıl oldu bende anlayamadım."

" Daha önce böyle bir şey olmamıştı."

" Olmazdı da bize rastladı, şans işte."

Bu sözleri duyduğum zaman bizim kültürümüzün ne denli "songörü kültürü" olduğunu düşünürüm.

"Songörü" sözcüğünü, sonradan görebilme anlamında kullanıyorum.

"Aklı sonrada başına gelmek" de denebilir.

Saygıdeğer ülküdaşlarım; Kurucu irade Türkiye Cumhuriyetini AKIL ve BİLİME dayalı, TAM BAĞIMSIZ, ULUSAL, ÜNİTER, LAİK ve DEMOKRATİK bir HUKUK devleti olarak kabul etmiştir.

Tam bağımsızlık kime yarar, kimin işine gelmez? Ulusal ve üniter yapı kime yarar, kimin işine gelmez? Laik - demokratik - hukuk devleti kimin işine gelir , kimin işine gelmez?

Cumhuriyetin temel ilkelerine gelince. CUMHURİYETÇİLİK insanlığın bulduğu en son rejimdir. LAİKLİK  çağdaş toplumun olmazsa olmazıdır. HALKÇILIK sınıfsız, imtiyazsız toplumu hedefler. DEVRİMCİLİK devamlı gelişmeyi, MİLLİYETÇİLİK yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi ulusu için kullanmayı, DEVLETÇİLİK ise halkı liberalizmin acımasızlığından korumayı, özel girişimin başaramadığını devletin yapması gerektiğini öngörür.

Bunların hangisi statükoculuktur?

Esasında Atatürkçülük ve  Cumhuriyet devrimi, bir çağdaşlaşma modeli, bir aydınlanma tasarımıdır.

Aydınlanma nedir derseniz; " BİLİMİN DİNDEN, AKLIN İNANÇTAN ÖZGÜRLEŞME SÜRECİDİR."

Peki biz aydınlanmayı gerçekleştirebildik mi? Bilimi dinden ayırabildik mi, aklı inançtan ayırabildik mi?

Cumhuriyet bunu yaratabilmek için yola çıktı. Oysa bugün gelinen noktaya bakın. Akıl kör inancın batağında çırpınmaktadır.

 Önünde profesör ünvanı olan milli eğitim bakanı önce  4+4+4 uygulaması için çırpınmış, kavga ile komisyondan geçirmiş ve mükafat olarak bakan olmuş, şimdi de minicik yavruların beyinlerini dıştan tesettürle ile içten hurafelerle karartmaktadır.

Saygıdeğer arkadaşlarım,

Bizim A Partisi, B Partisi ile işimiz yok. Biz cumhuriyet yıkıcılarına karşıyız. Biz halkımızı kör karanlığa itenlere karşıyız.

Biz devletimizin adından T.C. `yi kaldıranlara karşıyız. Biz üniter yapımızı bozmaya kalkanlara karşıyız. Biz ulusal bütünlüğümüzü hedef alanlara karşıyız. Biz güney doğuyu elden çıkarmak isteyenlere, Ege`deki adalarımızı Yunanlılara verenlere karşıyız.

Biz Atatürk heykellerini yıkıp İskilipli Atıf Hocanın, Şeyh Said` in heykellerini yapanlara karşıyız. Biz KİT`lerin satılmasına karşıyız. Biz yasama - yürütme - yargı erkinin tek elde toplanmasına,diktatörlüğe karşıyız. Biz yurtta barış, dünyada barış ilkesinden uzaklaşıp etrafımızın düşmanlarla çevrilmesine karşıyız. Biz rüşvete, hırsızlığa, yolsuzluğa karşıyız. Biz ülkemizin aşırı borçlandırılıp, geleceğimizin ipotek altına alınmasına karşıyız. Biz polis devleti oluşturulup Berkin`lerin Ali İhsan Korkmazlar`ın öldürülmelerine karşıyız. Biz ancak düşmanlarımızın yapabileceği, milli bütünlüğümüzü parçalayıcı, ayrıştırıcı, kitleleri birbirine düşman edici politikalara karşıyız.

Evet sevgili arkadaşlarım,

Söylenecek çok şey var. Ama konuşmayı bir kenara bırakalım, zaman konuşma değil birleşme, birlik olma ve gücümüzü ortaya koyma zamanıdır.

ÇÜNKÜ:

Biz bir İngiliz donanmasıyla kaçıp vatanı satanların değil, Türkiye Cumhuriyetini kuranların torunlarıyız.



Anahtar Kelimeler: Çınar güven tazeledi
  • Cuma 21.4 ° / 10.8 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 16.5 ° / 1 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 7.6 ° / 0.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı