Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, çeşitli konularda düşüncelerini açıkladı.
Denizcilik Fakültesi’nde halen 700 öğrencinin, lisans düzeyinde eğitim-öğretim gördüğüne dikkati çeken Sarı, “Fakültemizde açılabilecek 4 bölüm var. Bunlardan ikisi olan ‘Denizcilik İşletme’ ve ‘Gemi İnşa ve Gemi Mühendisliği’ bölümleri eğitim-öğretim veriyor. Diğer iki bölümün açılması için de altyapı çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
Covid-19 önlemleri gereğince öğrencileriyle yüz yüze eğitim-öğretim yapamadıklarını, buna bağlı şekilde derslerini uzaktan eğitim şeklinde, teorik olarak verdiklerini belirten Sarı, “Öğrencilerimiz, okullarını, biz de onları özledik. Dileriz kısa süre sonra onlarla yeniden yüz yüze eğitim-öğretim yapma olanağını buluruz” diye konuştu.
KÜRESEL ISINMA ÖNCE DENİZLERİ ETKİLİYOR
İçinde bulunduğumuz sıcak ve yağışsız havaların küresel ısınmaya bağlı olduğuna işaret eden Sarı, şu değerlendirmede bulundu:
“Küresel ısınma önce denizleri etkiliyor. Denizler, geç ısınıp, geç soğurlar. Ancak küresel ısınma nedeniyle denizlerimiz halen soğumadı. Bu da denizlerdeki canlı yaşamını olumsuz etkiliyor. Buna paralel şekilde güney denizlerindeki canlı türleri ve balıklar, kuzeye hareket ediyor. Çünkü balıklar, soğuk kanlı canlılardır. Su sıcaklığından etkilenip, rahatsızlık duyarlar. Bazılarının öne sürdüğü gibi iklimler değişmiyor. Şu anda sadece kurak bir periyot içindeyiz. Yağışlar azaldı. Ama şurası bir gerçek ki, küresel ısınma, iklimleri de olumsuz etkiliyor.”
AV YASAĞI TEK TARİH UYGULAMASINDAN ÇIKARILMALI
Ülkemizdeki balıkların yüzde 70’inin göç balıkları olduğunu vurgulayan Sarı, şunları söyledi:
“Örneğin lüfer, palamut gibi balıklar, kış aylarında Marmara Denizi, yazın ise Karadeniz’de bulunuyor. Deniz suyu sıcaklığı düşmeyince, bu balıklar, Karadeniz’den Marmara’ya geçemedi. Bu durum göz önüne alınarak artık denizlerimizde uygulanan tek tarihli avlanma yasağı yerine, denizlerin özellikleri göz önüne alınarak avlanma yasakları ayrı ayrı belirlenmeli.”
HAMSİYE YAZIK EDİLİYOR
Marmara Denizi’nde çok daha bol yakalanması gereken hamsiye yazık olduğuna dikkati çeken Bandırma Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, şöyle konuştu:
“Hamsiye yazık ediyoruz. Çünkü çok küçük hamsi yakalanıyor. Hamsinin büyümesine fırsat tanınmıyor. Yakalanan çok küçük hamsiler ise ne yazık ki, Karadeniz’deki balık unu ve balıkyağı fabrikalarına gidiyor. Yani hamsi konusunda geleceğimizi çalıyoruz.”
PİNA TARLALARINDA SIKINTI
Erdek ve Bandırma körfezlerinin “Pina tarlaları” konusunda zengin olduğunun bilindiğini belirten Sarı, “Uzmanlar, Pina tarlalarının yok olmaya başladığını öne sürüyor. Bu konu benim uzmanlık alanım olmadığından bir şey söyleyemem. Ancak Erdek ve Bandırma körfezlerine sık sık yaptığım dalışlarda, çok sayıda ölü Pina gördüğüm de bir gerçek. Konuyla ilgili olarak Erdek ve Bandırma körfezlerindeki çalışmalarımıza Denizcilik Meslek Yüksek Okulu ile ortaklaşa bir şekilde başlattık” dedi.
BALON BALIĞINA DİKKAT!
Zehirli olduğu bilinen “Balon Balığı”nı yok etmek için ilgili daire müdürlüğünün, bu balığın kuyruğu için 5 lira ücret verilmesinin yanlış olmamasına karşın yetersiz kalacağına işaret eden Sarı, şunları söyledi:
“Bu uygulama, balıkçılarımız için belki bir sübvansiyon olarak düşünülebilir ama soruna köklü bir çözüm getirmez. Balon Balığı, Aslan Balığı gibi balıklardan kurtulmak için bu balıkların düşmanı olan diğer doğal balık türlerimizi koruyarak çoğaltmalıyız.”
BALIKLARIN SAHİBİ TÜM İNSANLAR
Birçok balıkçının, aşırı avlanmalarının sorumsuzluğunu ortadan kaldırmak için “Eğer biz, sularımıza giren balıkları avlamazsak, başka ülkelerin denizlerine kaçar” demelerinin mantıklı bir tarafı olmadığının altını çizen Sarı, şunları aktardı:
“Bu düşünce, bilim dünyasında, ‘Ortak Kamu Mallarının Trajedisi’ olarak geçer. Yani, ‘Biz, sularımıza giren balıkları yakalamazsak, başka denizlere kaçarlar’ düşüncesi çok yanlıştır. Tüm denizlerdeki balıkların sahibi insanların tümü, yani hepimiziz.”
KUŞ GÖLÜ RİSK ALTINDA
İçinde yaşadığımız kurak periyotta, sığ göllerin büyük risk altında bulunduğuna işaret eden Dekan Prof. Dr. Mustafa Sarı, şu düşünceleri yansıttı:
“Kuraklık nedeniyle Akşehir ve Seyfe gibi göllerimiz yok oldu. Beyşehir gölümüz 1/10 oranına indi. Aynı tehlike bölgemizdeki Kuş Gölü(Manyas Gölü) ve Uluabat Gölü için de geçerli. Çünkü Kuş Gölü’nün en derin yeri sadece 2 metre. Buna bağlı olarak Kuş Gölü için acilen yeni bir yönetim planı hazırlanmalı. Özellikle yaz aylarında, başta DSİ olmak üzere tüm yetkili makamlar, zaten azalan sularını göz önüne alarak tarlaların sulanmasına izin vermemeli. Tabii ki, kirlilik de gölün geleceğini tehdit ediyor. Eğer pandemi sürecine girmeseydik, bu kirliliği özellikle nereden kaynaklandığını belirleyip, neler yapılabileceği konusunu görüşmek için göle kıyısı bulunan mahallelerin muhtarları ile toplantılar yapacaktık. Umarım, pandemi bittikten sonra bu çalışmayı başlatacağız.”
Kuş Gölü’ndeki balıkların türlerinde de önemli azalmalar görüldüğüne dikkati çeken Sarı, “Göldeki balık türlerinin planlaması da çok daha iyi yapılmalı. Örneğin İsrail Sazanı gibi gölün ekosistemine uymayan balık türlerine yer verilmemeli. Çünkü dışarıdan gelen bu tür, hem çok çabuk ürüyor, hem de diğer türleri yumurtalarını yediklerinden, göldeki diğer balıklar üzerinde beslenme baskısı yaratıyor.”
GÖNEN ÇAYI KONUSU
Gönen Çayı’ndaki kirlilik konusunda planlı ve kapsamlı ölçümler yapmadıklarını belirten Sarı, “Bildiğimiz kadarıyla çayın kirliliği Gönen şehir merkezinden başlıyor ve çayın, denize döküldüğü noktada çok yoğunlaşıyor. Oysa bu çay, bölgenin en tatlı su kaynağı. Buradaki kirliliğin önlenmesi için elbette ki bölgede, çaya atıklarını veren tüm fabrikaların atık arıtma sistemlerini kurmaları gerekir. Tüm dünyada yapılan araştırmalar, deniz veya göllerdeki kirliliğe yol açan etmenlerin ortadan kaldırılmasından sonra deniz ve göllerin, kendilerini yenilediklerini gösteriyor” dedi.
FAKÜLTE, YATLAR İÇİN “EGZOZ EMİSYON ÖLÇÜM BELGESİ” VERİYOR
Bandırma Denizcilik Fakültesi’nin, 1,5 yıldan beri, Çanakkale’den, İskenderun’a kadar uzanan bir hatta bulunan teknelerin, uluslararası sulara geçmeleri için gerekli olan “Egzoz Emisyon Ölçüm Belgesi” verdiklerini vurgulayan Sarı, şöyle konuştu:
“Mavi yolculuklar veya mavi turlar olarak nitelenen bu geziler için alınması gereken ‘Egzoz Emisyon Ölçüm Belgesi’ konusunda üniversitemiz yetkilendirildi. Şu anda bu yetki sadece biz de bulunuyor. Bu konuda da yoğun çalışmalar yapıyoruz.”
YENİ PROJELER
Denizcilik Fakültesi olarak yeni projeler üzerinde de çalıştıklarını anlatan Sarı, şunları aktardı:
“Edincik altında düzenlediğimiz ‘Denizcilik Fakültesi Eğitim ve Uygulama Yerleşkesi’ni kısa sürede açmak istiyoruz. Bu alanda, ‘Avni Kocaman Deniz Bilim Merkezi’miz de yer alacak. Bu merkezimiz bünyesinde ‘Denizcilik, Balıkçılık Müzesi”, ‘Marmara Deniz Akvaryumu’, ‘Deniz Bilim ve Öğrenme Birimi’ ve ‘Su Sporları Birimi’ bulunacak. 33 dönümlük yerleşkemizde, bin 200 metre karelik kapalı alanın sponsorluğunu yaparak, üniversitemize teslim eden Kocaman Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı sayın Osman Kocaman’a yürekten teşekkür ediyorum.”
MÜZEDE NELER BULUNACAK
“Denizcilik, Balıkçılık Müzesi”nde, Marmara Denizi’nde yaşayan canlı türleri, geçmişten günümüze avcılıkta kullanılan malzemeler, geminin parçaları ve teçhizatları, yükleme-boşaltma yapılma şekilleri başta olmak üzere, “Bandırma Vapuru”, “Kurtuluş Gemisi”nin de yer alacağını belirten Sarı, şöyle konuştu:
“Bandırma Vapuru gibi ‘Kurtuluş Gemisi’nin de tarihimizde çok özel bir yeri vardır. bu gemi, Cumhuriyetin ilk yıllarında, Nazi zulmünün yarattığı kıtlık sırasında, Yunanistan’a, Kızılay tarafından hazırlanan sağlık malzemelerini taşımıştır. Bu gemi, 20 Ocak 1942’de, Marmara Adası yakınlarında, ‘Domuz Burnu’ denilen yerdeki kayalıklara batarak batmıştır. Benim de bu bölgede dalarak elde ettiğim geminin bazı parçalarını müzede sergileyeceğiz.”
AKVARYUMDA NELER OLACAK
Sarı, “Marmara Deniz Akvaryumu” hakkında da bilgi veren Sarı, “70 metre karelik bir yerdeki toplam 12 akvaryumda, Marmara Denizi’nde yaşayan tüm canlı türlerini, deniz suyu içinde sergileyeceğiz” diye konuştu.
Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, fakültelerine büyük destek veren Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir’e de teşekkür ederek, “Sayın Rektörümüz olmasa kısa süre içinde bu gelişmeleri yaşama geçirmemiz mümkün olmazdı” dedi. ÖNDER BALIKÇI