Tarih: 30.12.2013 17:29

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Yolsuzluk İddialarına açıklaması

Facebook Twitter Linked-in

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, kamuoyunda giderek tırmanan yolsuzluk iddialarıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “AKP, Türkiye’ye fiilen bir ara dönem yaşatmaktadır” dedi. 

 Uysal, “AKP bir yanda demokrasiye ve hukuka savaş açmış, bir yanda şahsi ihtirasları ve şehvetleri uğruna milleti de bu kavgada taraf yapmıştır.  Savaş bir yetki savaşıdır” şeklinde konuştu.

   DP Lideri Gültekin Uysal, son günlerde yaşanan olaylarla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

 “ Bu bir devlet krizidir.”

“Türkiye son 10 gündür tarihi bir devlet krizi ile karşı karşıyadır. Yürütme erkinin başındaki birçok ismin ve bu isimlerin yakınlarının da adının karıştığı “yolsuzluk “ operasyonu, yalnız kötüye kullanılan yetkilerin değil, bir zihniyetin ve işlemeyen demokrasinin, işletilmek istenmeyen hukukun ifşasıdır.Operasyon öncelikle bir "suç", sonrasında bir "suç teşekkülü" en sonunda da bir "suçlu telaşesi" ortaya çıkarmıştır.

Operasyonların başladığı andan itibaren ortaya çıkan bir suç teşekkülünden başka bir “suçlu psikolojisi”dir. Suçu kabul etmeme beyanlarına rağmen, yaptıkları müdahale ve açıklamalarla zımnen değil alenen suçu kabul eden iktidar çuvallamıştır.

Her türlü engelleme gayretine rağmen, operasyon ilk anıldığı şekli ile bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu gibi görülebilir. Ancak artık ortada iktidar eli ile yürütülen bir hukuk operasyonu bir perdeleme operasyonu da vardır. Görevden almalar, operasyonun kendilerine uzanmasına karşı "geçici" bir önlem, bir zaman kazanma çabasıdır.

“ Testide ne varsa dışına o sızmıştır”

Ortaya çıkanlar, iktidar tarafından bir komplo olarak nitelendirilse de iktidarın tavrı kanıt niteliğindedir. Bir suçun müdellel (kanıtlı) hale gelmesini müdahale için şart koşan zihniyetleri, müdahale ederek müdellel olduğunu beyan etmiştir. Testideki dışına sızmış, takke düşmüş kel görünmüştür.

“ İktidar, Hukuk devleti ile kavga etmektedir.”

Bu süreç 2004 MGK kararları ile ayyuka çıkan ve demokrasi beyanlarını geçersiz kılan, dershanelerin kapatılması ve fişleme iddiaları ile başlayan bir kavga değil, iktidarın, zihni alt yapısı itibariyle demokrasi ve hukukla yaşadığı kavga sürecidir.

11 yıllık iktidarları boyunca, tesis etmekte olduklarını iddia ettikleri demokrasi ve korumakla yükümlü oldukları hukuk devleti ilkeleri ile mücadele eden iktidar, mücadeleyi bir kavgaya çevirmiştir.

Görünen odur ki bir kavga verilmektedir. Demokrasiyi amaç edinen ülkelerde tesisi için kavga verilen değerler, bu ülkede yok edilmek istenmekte, işletilme ihtimaline karşın kavgalara konu edilmektedir.

“ Bu bir “Kuvvetlerin ayrılığı” değil Kuvvetlerin savaşıdır ”

AKP bir yanda demokrasiye ve hukuka savaş açmış, bir yanda şahsi ihtirasları ve şehvetleri uğruna milleti de bu kavgada taraf yapmıştır.  Savaş bir yetki savaşıdır.  Yalnız yürütme erki ile yanlışlıklarını gizleyemeyeceğinin bilincinde olan bir idarenin başka erkleri de kendine "er" etme savaşıdır. İktidar oldukları günden bu yana "erkler ayrılığı"nı rekabet zannedip yargı ile rekabet ettikleri ortadadır. Ancak son yaşananlar yargı ile ettikleri rekabetin “daha iyi” için değil “kendileri” için olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Ortaya çıkan, Adalet ve hukuk nutukları atanların adaletin tesisine engel olmak istemesi, suç başkasına isnat edildiğinde “Adalet”, kendisinden olana isnat edildiğinde “garabet “diye ses etmesidir.  Adil olacağız sözü verenler, suçun/suçlunun tarafına göre konumlanarak asla adil olamayacaklardır.

Bir takım kanun ve yönetmeliklerde, iptallerinin gerçekleşeceğini bile bile yaptıkları değişiklikler yalnız ve yalnızca zaman kazanmak ve tartışmaları başka mecralarda devam ettirmek çabasıdır.

“Yargı erki “emir eri” edilmek istenmektedir.”

Yargı eli ile Adaletin kendilerine sirayet etmesinden korkan AKP iktidarı, yargı üzerinde baskı uygulayarak yargı erkini, “emir eri” yapmak istemektedir. Yargı, yürütmenin uzantısı yapılmak istenmekte ve bu şekli ile “Cumhuriyet”in temel ilkeleri de yok edilmeye gayret edilmektedir.

“Demokrasi, denetlemeyi sigortası haline getirmiş bir mekanizmadır”

 Yargı ile alakalı tasarrufları, yalnız yargı erkini etkisizleştirmek ve bağımsızlığını engellemek üzerine değildir. Yargıya müdahaleleri denetlenmemek gayesinin bir yansımasıdır. Yargının denetleme kudretine karşı başlattıkları mücadele ve kavga da “suçlu”luklarının ortaya konmasıdır. İktidarları boyunca bahsettikleri demokratlıklarının, “sözde” demokratlık olduğunun göstergesi yargıya müdahale etmeleri ile ortaya çıkmıştır. Zira demokrasi denetlenmeyi asli şart kılar. İşler bir demokrasinin sigortası denetlenmesi/ denetlenebilmesidir.

“Sandık yalnız demokrasi aracı değil aynı zamanda bir denetleme aracıdır”

Bugün yargıya tazyik uygulayarak kaçmaya çalıştıkları denetlenme mekanizması, her sıkıştıklarında atıfta bulundukları ve kendilerine/uygulamalarına referans saydıkları demokrasinin asli unsuru olan sandıkta vücut bulacaktır. Zira, sandık yalnız iktidarı belirleyen değil, iktidarları denetleyip yönlendiren bir ” ifade”dir. Sandığın, yani milletin denetiminden kaçmaları imkansızdır.  Demokrasi, seçmene hesap verilmesini, makamların kanuna uymak yükümlülüğünü ve adaletin yansız bir şekilde dağıtılmasını zorunlu kılar. Seçmene hesap vermeyi zul sayan, makamları kanundan üstün tutan ve adaleti ancak kendine arayan bir anlayış demokrasiden bahsedemez.

“ Demokrasi savaşarak değil barışarak temin edilebilir.”

İktidar, “Kartaca düştü” saikiyle “savaşarak” devleti idare etme mantığı içerisinde iktidar olduğu günden bu yana, memleketin birçok değeri, kurumu ile ve hatta memleketin asli unsuru millet ve milli irade ile savaşa girişmiş, son olarak karşısındaki cepheye yargıyı yerleştirmiştir.

Yetki konusunda tatminsiz iktidar, kendi savaşında da tatminsiz davranarak birçok kurumu da bu savaşın içine itmiştir. Kavga eden kurumların varlığının müsebbibi iktidar ve onun “savaştan nemalanma” alışkanlığıdır. İktidara geldikleri günden bu yana, kimi zaman kendilerinin savaşan olduğu, kimi zaman çıkarlarına uygun olarak savaşanlar koyduğu” mücadele alanları oluşturmuşlardır. Ötekileştirerek ve çatışmalardan beslenerek saptadıkları yollarına devam etmektedirler.

“ Gün samimiyetin test edildiği gündür”

İktidar içerisinde vazife eden veyahut iktidar partisine gönül veren, “Karunlaşmayacağız” diyenler de dahil olmak üzere, hukuka, adalete demokrasiye inanmışların, sağduyu ve vicdan sahibi olduklarını söyleyenlerin turnusol testine tabi tutulduğu gün bugündür. 

Bilinmelidir ki, Milletin söz söyleme hakkını elinden alanlar, yalnızca sözle kalmamışlar, alınlarının terine ve sahip oldukları en temel hürriyetlere de gözlerini dikmişlerdir. Dahası ihtirasları uğruna devlete, tarihinin en büyük krizini yaşatmaktadırlar.

“ Bir musibet Bin nasihatten hayırlıdır.”

Türkiye bu yaşananlarla, uğruna nice mücadelelere giriştiği Cumhuriyet, Demokrasi, Adalet ve Laiklik ile alakalı idraklerini tazeleyecek tarihi bir zemin, tarihi bir tartışma alanı da bulmuştur. Sahip çıkma gayretinde bulunduğumuz birçok değerin anlamı, bu tartışmalar neticesinde, bu badireler neticesinde vücut bulacaktır. Bir musibet bin nasihatten evladır.

Türkiye, ya üstü üstüne “lig” düşecek ya da Cumhuriyet’in iki asırlık tekamül çizgisi içinde yeni bir derinlik ve boyut bulacaktır. “

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —