Bandırma Belediyesi´nin ev sahipliğinde gerçekleşen ?Marmara Denizi´ne kıyısı bulunan kentler? toplantısında konuşan MAREM Çevre Araştırma Grubu Elektronik Mühendisi Bülent Artüz, ?Denizlerimizdeki kirlilik, balıkların yaşamasını engelliyor? dedi.
Lüfer ve palamudun, İtalya ve İspanya´dan gelerek Karadeniz´de beslendiklerine işaret eden Artüz, ?Ancak bu balıklar, kirlilik duvarı nedeniyle Marmara Denizi´ne geçemiyor. Bu nedenle lüfer ve palamut, Marmara Denizi´nde azaldı? diye konuştu.
Marmara Denizi´ndeki oksijenin her geçen gün azaldığına dikkati çeken Artüz, şunları söyledi:
?Denizlerimizdeki oksijen, canlı yaşamı için son derece önemlidir. Bu oksijen, eğer 5 miligramın altına düşerse denizdeki balıklar, bu ortamda yaşamak istemiyorlar ve ölüyorlar. Marmara Denizi´nin birçok yerinde oksijen oranı 5 miligramın altında. Denize atılan maddeler de oksijeni olumsuz etkiliyor. Çünkü deniz, bunları eritmek için oksijenini harcamak zorunda kalıyor.?
Çevre Yasası uygulandığı takdirde denizlerimizin kirlenmeyeceğini vurgulayan Artüz, şu değerlendirmede bulundu:
?Denizlerimiz için en önemli tehlikelerin başında ise mikroplastikler geliyor. Su yüzeyini kaplayan bu maddeler, güneş ışınlarının suya geçmesini ve bu nedenle de fotosentezi engelliyor. Başta İstanbul ve İzmit körfezleri olmak üzere Marmara Denizi´nin durumu çok kötü. Marmara Denizi´ne artık deniz demek mümkün değil. Bu denize ben, artık deniz değil, BİR ŞEY diyorum. Marmara Denizi´nin artık sadece Tekirdağ, Bandırma, Erdek ve Çanakkale bölgeleri biraz denize benziyor, o kadar! Marmara Denizi´ni bekleyen bir tehlike daha var. O da Ergene Denizi´nin kirli atıklarının Marmara Denizi´ne bırakılmak istenmesidir.?
Denizlerimizde artık biyolojik arıtmanın, yerini kimyasal arıtmaya bırakması gerektiğinin de altını çizen Artüz, ?Artık dünyada biyolojik arıtma kalmadı. Tümü kimyasal arıtmaya dönüştü? dedi.
Denizlerde belirli canlı türlerinin artmasının sağlıklı bir gelişme olmadığının da altını çizen Artüz, şöyle konuştu:
?Denizlerde belli bir canlı ırkının artması, diğer ırkların yok olduğunu gösterir. Bu arada, ?bilinçsiz avcılık´ değerlendirmesi de ülkemiz için biraz havada kalan bir değerlendirme. Denizlerimizde önce balık stoklarımızı bilmeliyiz ki, ona göre ?bilinçsiz avcılık´tan söz edebilelim.? ÖNDER BALIKÇI
